30 Temmuz 2009 00:00
BAŞYAZI
Hükümet, haftalardır kamuoyunu meşgul ettiği Kürt açılımının özünü değilse de, sorunun yöntem ve üslupla ilgili yanını dün açıkladı.
Hükümet adına Kürt açılımının hazırlıklarının koordinasyonu göreviyle yükümlendirilen İçişleri Bakanı Beşir Atalay dün, bu konuda hükümetin görüşünü açıkladı.
Bakan en baştan; Bugün kimse bizden sorunun çözümünün özüne dair bir şey beklemesin, sadece üslup ve yöntem üzerine bir açıklama yapacağım diyerek, kendisine soru sorulmasını bile önledi. Nitekim basın açıklamasından sonra sorulan sorulara, eften püften sorulara bile konuşmasından alıntılar yaparak yanıt verdi.
O yüzden bu yazıya, konuşmadaki bazı ifadelere vurgu yaparak başlamak gerek. Çünkü Bakan basın açıklamasını, bu konuşmadan olumlu sonuçlar çıkararak; hükümetin, Kürt sorununun demokratik çözümü için belirleyici adımlar atmaya hazırlandığına dair bir kampanya başlatacak olanların dayanaklar bulacağı ifadeler seçmiş. Başka bir söyleyişle açıklama, hükümetin izleyeceği hattın açıklanmasından çok, yandaş basının esip gürlemesi için hazırlanmış görünüyor.
Atalayın açıklamasının temeli, Biz bu sorunun, demokratik hakların ve özgürlüklerin genişletilmesi temelinde çözüleceğini esas alıyoruz üstüne oturtulmuş!
İlk bakışta herkesin Doğru, destekliyoruz demesi gereken bir temel bu. Ama 5-10 yıl önce bu dense anlamlı olurdu. Bugün sadece bunu söylemek, hiçbir şey söylememektir!
Bakanın söylediklerini belirsizleştirmek ve herkesi mutlu etmek için öne sürdüğü iddialardan birisi de; Sorunun çözümü için herkesin (her partinin) katkısını bekledikleridir.
Herkes kimdir; içinde PKK, Öcalan, DTP var mıdır? Bu belirsizdir. Gazetecilerin, Her parti derken DTPyi de kastediyor musunuz sorusuna bile Bakan açıkça evet diyemeyip; ıkına sıkına Her partiyi dedik ya diyerek yanıt verdi.
Dolayısıyla herkes lafı; bir yandan asıl muhatapları herkese indirgenip dışlamaya, kim vurduya getirilirken, AKPli medya ve öteki destekçilerin, Bak hükümet ne kadar demokrat, herkesin görüşünü alıyor propagandasına da malzeme sunmaktadır. Onun içindir ki; herkes vurgusunun bir kapsayıcılığı vardır ama asıl muhataplar konusunda açık bir tutum almadan herkes sadece bir aldatmaya dayanak olabilir. Bakanın önemli dediği (haksız da sayılmayacağı) üslup ve yöntemin ön açıcı olması için ilk verilmesi gereken yanıt; muhatabın kim olduğudur. Bu soruya yanıt vermeyen bir üslup ve yöntem açıklaması ne kadar hoş laflarla süslenirse süslensin ciddiye alınır bir açılımdan çok boş bir açıklamaya dönüşür. Çünkü üslup ve yöntemin de bir özü vardır ve bugün gelinen yerde, üslup ve yöntemin özü, muhatabın kim olacağıdır. Çünkü muhatap üslup ve yönteme dahildir!
Bakan açıklamasında diğer bir ilginçlik de; Kürt sorununun çözümüne ilişkin AKPnin hazırlıklarını AKP Programına ve Erdoğanın 2005 yılında yaptığı Diyarbakır konuşmasına dayandırırken hazırlıkların hangi aşamada olduğu sorusuna verdiği yanıttır. Bakana göre çalışmalar henüz yeni başlamıştır onun için sorunun özüne dair bir şey söylenecek durumda değildir!
Yani 25 yıldır her gün kamuoyu gündeminin en önünde yer alan bir sorun için, 7 yılı aşkındır görev başında bulunan bir hükümetin bakanı, sorunun çözümüne dair hazırlıkların yeni başladığını söylemektedir. Bu, kendi başına bir skandaldır!
Açıkça anlaşılmaktadır ki hükümetin; kamuoyundan gelen Bu sorun artık çözülmelidir baskısının Abdullah Öcalandan çözüm beklentisine kadar varan baskıyı geri püskürtmek için sorunun çözümü için hazırlıklara başlandığı şüphesini kuvvetlendirmektedir.
İçişleri Bakanının bu açıklaması elbette her yeni adımda ve karşı adımda tartışılacaktır. Ama şu açık ki, bu açıklama AKP propagandasını güçlendirmek, demokratik çözümden çok, demokratikmiş havası verilen bir devlet çözümü dayatmasına meşruiyet kazandırma amaçlıdır. Bu haliyle de bu açılım; demokratik çözüm hazırlığından çok, topu taca atma, ayak sürüme, komisyona havale gibi ifadelerle anlamlandırılabilir.
Sürecin kamuoyu beklentilerine yanıt verme ve gerçek bir demokratik çözüm doğrultusunda seyrinin tek garantisi de; Türkiyenin demokrasi güçlerinin kendi üstlerine düşeni yapmasından, egemenleri demokratik çözüm doğrultusunda baskılamayı sürdürmelerinden geçmektedir. Aksi halde bu dağ fare bile doğuramaz!
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et