01 Ağustos 2009 00:00

KUŞATILAN ÇEVREMİZ

Sudanlı Kadın Gazeteci Lubna’nın, pantolon giydiği için ahlaksız ilan edilerek kırk kırbaç cezasına çarptırıldığını yazıyor gazeteler. İslami yaşam biçiminin halka dayatıldığı diğer bütün dinci diktatörlüklerde...

Paylaş

Sudanlı Kadın Gazeteci Lubna’nın, pantolon giydiği için ahlaksız ilan edilerek kırk kırbaç cezasına çarptırıldığını yazıyor gazeteler. İslami yaşam biçiminin halka dayatıldığı diğer bütün dinci diktatörlüklerde de benzer olayların yaşandığını biliyoruz.
Dinci-gerici hareketlere karşı liberal duruş, hoşgörülü bakış ne menem bir hastalıksa birçok kesimi sarmış durumda. Bu hastalığa yakalananların içinde liberaller var, eski sosyalistler var, adını özgürlükçü sağdan veya soldan alanlar var, yani muhatap çok. Bu hastalığın geçmişte birçok devrimci harekete bile bulaştığı hâlâ hafızalarda iken hastalıkta ısrarın nedeni sadece geçmişi ve geleceği görememek olmamalı, başka bir şeyler var ortada.
Yetmişli yılların devrimci oluşumlarının ortak yanlışı, dinci-gerici kesimi göz ardı etmeleriydi. Devrimciler, mahallelerden ve okullardan faşistleri tecrit ederken, o zamanın Akıncı gençlik denen gerici kesimi ise kenarda olan biteni izler görüntüsü vererek sinsice semirdi. Bunlara dokunan pek olmadı, okullarda okumalarına izin verildi. Sonra ne oldu, ortak hoşgörü sonucu mezun edilen bu gericiler 12 Eylül cuntası ile iyice güçlendiler ve yerleştikleri bürokrasiden devrimci-demokratları birer birer tasfiye ederek bu günlere geldiler. Üstelik o zaman önümüzde somut bir İran örneği de vardı. İran’da Şah diktasına karşı Humeyni yanlıları ile ortak mücadele vermiş sosyalist TUDEH partisi, Humeyni iktidarında tüm üyeleriyle birlikte ezildi ve yok edildi. Devrimcilerin vinçlerde sıra sıra idam edilmiş görüntüleri hâlâ hafızalarımızdadır.
Ordudan medet uman, laikliği ağzından düşürmeyen kesimlere, 12 Eylül faşist yönetiminin bu dinci hareketi nasıl koruyup beslediğini hatırlatmalıyız. Darbeci generalin kürsülerden ayet okuduğu, askeri uçaklardan atılan bildirilerle halka gerici propaganda yapıldığı dönem, o dönemdir. Ülkedeki imam hatip okulu sayısının en hızlı arttığı dönem de o dönemdir. Milli Eğitim Bakanlığı istatistiklerini dikkatle incelediğimizde ilginç rakamlarla karşı karşıya kalıyoruz. İmam hatip okullarında okuyan öğrencilerin yarıdan fazlasını kız öğrenciler oluşturuyor. Kadınlar imamlık yapamadığına göre bu işte bir tuhaflık var, düşünmek gerekiyor. Toplumumuzda çocukları şekillendiren anne olduğu için geleceğin anneleri de o okullarda şekillendiriliyor, o rakamların tercümesi budur.
Kadın gazetecinin kırbaç cezasına çarptırıldığı Sudan’ın katilliği tescilli devlet başkanı AKP iktidarı ile kol kola ve gönül gönüle iken AKP’nin,ılımlı İslam modelinin temsilcisi olduğunun topluma aşılanması masum bir yalan değildir. Yalancı liberallerin ağızlarından düşürmediği o süslü, ılımlı projelerin tümü halka ve özgürlüklere karşıdır.
Dinci-gerici hareketler antiemperyalist olamadıkları gibi hiçbir zaman ılımlı ve özgürlükçü de olamıyor, yakın tarih bize bunu öğretiyor. Geçtiğimiz ay dinci diktatörlük tarafından Tahran’da katledilen Nida’nın yüzü kanlar içinde çekilmiş fotoğrafı afiş yapılarak protestocular tarafından taşındı. O afişin üzerinde de İngilizce olarak “İslami demokrasi budur” sözleri yazıyordu.
Kırbaçlanacak olan boş pantolon değildir, içinde bir kadın, Gazeteci Lubna El-Hüseyin bulunacak. Boş olan, liberallerin hoşgörü ve özgürlükçülük hayalleridir. Kırbacın liberali, ılımlısı falan olmaz, kırbaç kırbaçtır, bedeni acıtır...
ERTUĞRUL ÜNLÜTÜRK
ÖNCEKİ HABER

Yeni bir hastane skandalı daha

SONRAKİ HABER

Su herkesin hakkı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa