03 Ağustos 2009 00:00
EVRİM/DEVRİM
Ali Suat Ertosun, hakim ve savcıları atayan, yargının en üst idari kurumu Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) üyesi.
Ali Suat Ertosun, hakim ve savcıları atayan, yargının en üst idari kurumu Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) üyesi.
HSYK, son atamalarda, özellikle Ergenekon ve Diyarbakır (JİTEM) davaları savcılarının değiştirilip değiştirilmemesi konusunda iç çatışma yaşayıp uzun süre karar alamadı. Bir tarafta Adalet Bakanı ve müsteşarı diğer tarafta Ertosunun da içinde yer aldığı (bürokratlarca) seçilmiş beş üye vardı. En son bir uzlaşmaya varıldı. Ancak taraflarca medya ayrı ayrı bilgilendirilerek iç tartışmanın gizlisi saklısı bırakılmadı. Yargı ve bağımsızlığına, hakim teminatına güven bundan böyle tam olabilirdi!
HSYK iç çatışmasında öne çıkan isimlerden biri, bu A.S. Ertosun oldu. Diğer öne çıkanlar ise, kuşkusuz bakan ve müsteşarıydı.
Gazeteci Can Dündarın Ö. Sabancıyı öldüren M. Duyarla yapmak istediği röportajı engellemesini eleştirerek hakkında açıklama yaptığı Ertosun, iyi oldu, kaçınamadı ve hakkındaki iddiaları yanıtlamak için bir basın toplantısı düzenledi.
Kadrolarını ele geçirerek devleti de ele geçirmeye ve Cumhuriyeti yıkmaya çalışan AKP ve Fethullahçıların önünü kesme gerekçesiyle bu ekiple sürtüşen/çatışan kim varsa destekleme tutumu geliştiren solcular açısından ibretlik bir durum vardı, basın toplantısında.
Şimdiye kadar, lanetli amaçlarıyla AKPyi işaret ederek Ergenekonun avukatlığını üstlenmenin bile gerekçesine sahip olduklarını düşünenler Ertosuna da sahip çakma uğraşındaydılar. Ancak Ertosun işlerini çok zorlaştırmaktaydı.
Hayır! Veli Küçük ya da İbrahim Şahine bir şey demiyoruz, ama Sabih Kanadoğlu ve (rahmetli) Türkan Saylan da olur mu? tepkisiyle, görünüşte AKPnin Cumhuriyetçilere karşı açtığı kampanyaya karşıtlıktan hareket edenler, kanlı cinayetlere, katliamlara, faili meçhullere bir şey demiyorlardı. V. Küçükten de, İ. Şahinden de söz etmiyorlardı. Ama Kanadoğlunu ve diğer savunulabilir saydıklarını bu kadar da olur mu? deyip öne sürüyor, tartışmayı (ve çatışmayı) buradan yürütüyorlardı. Genel görüntü; AKP Ergenekonu tasfiye etmeye çalışırken CHP ve sair solculuk iddiasında olanların Ergenekon yanlısı/savunucusu oldukları şeklindeydi.
Evet, AKP (ve Fethullahçılar) ele geçirmeye çalışıyorlardı. Evet, karanlık amaçları vardı. Evet, korku yayma peşindeydiler, iktidar ipini daha sağlamca ele geçirebilmek için. Bu nedenle, muhalif kim varsa üzerine gidiyorlardı. Evet, solcu AKP yandaşı olamaz! Ama buradan, Ergenekon destekçiliği sonucu çıkarmak için pek pespaye bir solcu olmak gerekiyor.
Basın toplantısında kendisini ve görüş ve tutumlarını kendi deşifre eden Ertosun örneğin, sahiplenilip savunularak solcu olunabilir mi? Ertosun sol biri olarak mı görünüyor? Yoksa K. Evrenin kurgulayarak hayata geçirdiği 12 Eylül çarkının bir dişlisi mi?
Evet, soru soran muhabirin gazetesi Vakit de 12 Eylülün ürünüdür ve resmi bir cezaevi katliamı olan Hayata Dönüş Operasyonuna karşı tek bir laf etmemiştir. Şimdi işine geldiği için Ertosunu sıkıştırmaktadır. Ama bunlar da Ertosunu kurtarmaz. O, hâlâ Bu operasyon yapılmasaydı çok daha fazla insan ölürdü diyerek katliamı savunmaktadır. Bir solcu, zihniyet olarak olduğu kadar pratiğiyle de V. Küçükle aynı zeminde duran Ertosuna nasıl sahip çıkabilir? Sahip çıktığında nasıl solculuk iddiasında bulunabilir?!
Üstelik, bir de Sabancıyı öldürmekten sanık M. Duyarın öldürülmesindeki rolü dolayısıyla tartışılmaktadır.
Yine üstelik, bir de Diyarbakırda onlarca kişinin faili meçhule getirilmesinden yargılanan Albay Cemal Temizözü kurtarmak için Kayseri Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Ali Aydının bağ evine gittiği iddiaları vardır.
Üstelik, Ergenekon davasından Engin Aydınla çekilmiş fotoğrafı vardır, arkadaştırlar.
Üstelik, bütün solcular Kontrgerillayı bilirken, Ergenekon terör örgütü diye bir şey yok demektedir, bu, Mahkeme kararıyla ortaya çıkacakmış!
MUSTAFA YALÇINER