4 Ağustos 2009 00:00

BAŞYAZI


Kentlerde yaşayanların hemen tüm hizmetlerini belediye işçileri yapar. Su, temizlik, park-bahçe, kitle taşımacılığı, çeşitli sosyal hizmetler, kültür… işleri gibi. Ama bu pek göze görünmez. Ancak bu hizmetler, yapılmadığı zaman herkesin şikayet etmeye başladığı nankör işlerdir. Bu yüzden de eskiden, taşeronluk henüz icat edilmediği zamanlarda, belediye işçileri, “Sırt üstü yatıp para alan işçiler” olarak görülürdü. Özellikle, özelleştirmecilerin kışkırttığı düşük gelirli esnaf ve işsizler böyle görüyordu.
Tabi böyle bir düşüncenin yayılmasının arkasında belediyelerin sermaye partileri tarafından “arpalık” olarak kullanılması vardır. Kim belediyeyi ele geçirirse, onun yandaş kadrolaşması; danışmanları ve belediyedeki üst görevlileri aşıp temizlik işçilerine kadar inmesi, halkın, “belediye işçisini” de “başkanın adamı”, “kadro olarak” görmesine yol açıyordu. Yani, uzun yıllardan beri, temizlik, park-bahçe işçiliği bile yandaş istihdamının kadrosu olarak kullanıldı; bugün de kullanılmaktadır.
Hal böyle olunca da, belediyelerde işçi yığılması, yönetimdeki siyasi parti yandaşlarının her kademedeki pek çok adamının çalışmadan ücret alması rezilliğini de yaygınlaştırdı.
Taşeronlaşmanın yaygınlaşmasından beri belediyelerde de sermaye partilerin oyunları da arttı. Çünkü işçi alıp sonra da atmak olağanüstü kolaylaştı. Onun için seçimlerde her tür vaadi verirken en çok da “herkese iş” vaat eden sermaye partileri, yönetime gelince önceki belediye yönetiminin aldıklarını atıp yerine kendi yandaşlarını getirmeyi adeta bir alışkanlık haline getirdiler.
Bir zamandan beri sermaye partilerinin yerel yöneticilerine, işçi kademesine kadar inmiş “kadrolaşma” da yetmiyor. Kendi yandaşı sendikaların o belediyede yetki alması için şefler, müdürler, hatta belediye başkanları işçilere baskı yapıp kendi yandaşları sendikayı işyerinde yetkili kılmak için uğraşıyorlar. Son yerel seçimden beri, el değiştiren pek çok belediyede hem kamu emekçileri sendikal konfederasyonları, hem de işçi sendikaları konfederasyonlarına bağlı sendikalar arasında, bu nedenle amansız kavgalar yaşanıyor.
Burada elbette bütün suçu belediye yönetimlerine, sermaye partilerinin hainliğine yıkmak da fazla kolaycılık olur.
Burada sendikaların bu durumlardan yararlanarak kolay yetki almak üzere yandaşı oldukları partilerle işbirliği, işçileri tarafı oldukları partilere göre bölüp birbirine karşı kışkırtma gibi sendikacılıkla uzak yakın ilişkisi olmayan yöntemleri devreye sokarak, belediye yönetimlerinin böl parçala yönet tutumuna çanak tuttukları da bugün şiddetle mücadele edilmesi gereken bir gerçektir.
Sadece bu kadar da değil. İşçilerin de, işe girişten başlayarak, belediye yönetimlerinden gelen isteklere uygun davrandığı, kendini işe alan ya da işte tutacağını vaat eden yönetimin isteklerine uygun hareket etmesi gibi işçi sınıfına ve davasına yakışmayan girişimlere alet olması da, “işçiler yapmışa iyidir” denemeyecek, kabul edilmez bir tutumdur.
Sayfalarımızda ise bu genel tutumu aşan ama aynı zamanda bu yolun nasıl çıkmaz olduğunu gösteren bir örnek vardır.
AKP’li Seyhan Belediyesi seçim öncesinde, “İşten atmak yok” diyerek oylarını aldığı ve kapı kapı dolaştırıp AKP’ye oy istettiği 1050 temizlik işçisini kapı önüne koymuş! Tabi işçiler şimdi; “Direnip kazanacağız” diye pankart açıp direnişe geçiyorlar.
Yani; belediye başkanının partisine oy vermek, hatta ona üye olmak bile yetmiyor. Eğer iş güvenceniz, kendi aranızdaki birleşik bir güç oluşturmuş olmaya değil de belediye başkanı ya da onun partisinin istek ve çıkarlarına bağlanmışsa olacak olan eninde sonunda budur! Onların size ihtiyacı kalmadığında, sizin de işiniz bitmiş oluyor. Bir dahaki seçime kadar da, yeni kendilerine inanacak bir kalabalık bulabileceklerini düşünüyorlar. Haksız da sayılmazlar. Seyhan belediyesinin 1050 temizlik işçisinin başına gelen budur!
Demek ki; işçiler sermaye partilerinden bir şey beklememeli. Ancak kendi güçleri varsa haklarını elde edebilirler. İş güvencelerinin tek dayanağı da kendi birilikleri ve bu birilikten doğacak güçleridir.
Eğer Seyhan Belediyesi temizlik işçilerinin başına gelenlerden diğer; patronların siyasi partilerine ve sendikalara göre bölünen belediye işçileri ders çıkarırsa, bu1050 işçinin dramı ve bizim de haber yapmamız bir işe yaramış olur.
İHSAN ÇARALAN

Evrensel'i Takip Et