04 Ağustos 2009 00:00

PKK ve Öcalan dikkate alınmalı

Ülkemizin en yaşamsal ve süreğen konusu olan Kürt sorunu konusunda çözüm için elverişli ortamın oluştuğundan yola çıkılarak sorunun politik iktidar tarafından ele alınıp çözümünün sağlanacağı iddiasının ortaya konulması ve bu alanda gösterişli girişimlerin başlatılması şöyle değerlendirilebilir.

Paylaş

Ülkemizin en yaşamsal ve süreğen konusu olan Kürt sorunu konusunda çözüm için elverişli ortamın oluştuğundan yola çıkılarak sorunun politik iktidar tarafından ele alınıp çözümünün sağlanacağı iddiasının ortaya konulması ve bu alanda gösterişli girişimlerin başlatılması şöyle değerlendirilebilir.
1. Öncelikle, bir demokrasi, insan hakları, hukuk ve barış sorunu olan Kürt sorununun, bu konularda kültürü, bilinci, birikimi, isteği, inancı ve bu evrensel değerler alanında ortaya konulmuş kanıtlayıcı bir uygulaması bulunmayan din merkezli bir iktidar, bir hükümet tarafından ele alınıp çözümlenmesi ve çözülmesi olanaklı bulunmamaktadır.
2. Kürt sorunu, çok boyutlu, çok yönlü, bütünsel düşünmeyi ve ele alınmayı, en geniş bir siyasi yelpaze ve katılımla, bir ulusal plan ve toplumsal konsensüsle demokratik ve dizgeli yoldan, üniter/ulus devlet temelinde çözülebilir bir ulusal sorun olmasına karşın, ancak bu yoldan, bu kapsam ve kavrayıcılık izlenerek çözüme gidilmesi gerekirken, böyle bir yol, yöntem ve yaklaşımın izlenmeden konunun/sorunun ele alınıyor olması, beklenen ve bütün ülkenin gereksinmesi ve özlemi olan başarılı sonucun alınarak barış ve huzurun sağlanmasını güçleştirmekte, adeta olanaksızlaştırmaktadır.
3. Bütün bunlara karşın, iktidarın/hükümetin, önemini ve ivediliğini kavrayarak ve sorunun adını da koyarak konuyu ele almış olması; planlama, sistematik ve bütünlükten yoksun yanlış bir yol, yöntem ve yaklaşım izliyor da olsa sorunun çözümüne girişmiş bulunması olumludur.
4. Kürt sorununun ülkemizin bir iç sorunu olduğunun algılanmış olması; ayrıca çözümün de Türkiye’ye özgü, ulusal ve özgün bir yolda aranacağı; bu doğrultuda bir model üretileceği yaklaşımı da olumludur.
5. Önce, sorunun çözümü konusunda, yalnızca sorunun bir türevi olan terör boyutunda görevli ve sorumlu bulunan İçişleri Bakanlığı’nın görevlendirilmesi, (Ki bu görev ve sorumluluk düzeneği ve gereği işleyip yerine getirilememiş; sorunun terör boyutunda Anayasal/hukuksal sorumluluk ve görev taşıyan, merkezde İçişleri Bakanlığı, taşrada vali ve kaymakamlar dışlanarak bu görev anayasal yönetimsel yetkisi olmayan TSK tarafından üstlenilmiştir.) sorunu ve konuyu bir güvenlik ve terör boyutuna/sorununa indirgemektir; Kürt sorununun özünü kavrayamamaktır. Bu yaklaşım, soruna, geleneksel asayiş olayı olarak polisiye/askersel bakışın ürünüdür. Başka bir anlatımla, soruna geleneksel yanlış devlet bakışının ya da resmi görüşün yeni bir versiyonudur.
6. Kürt sorunu ve onun şiddete dayalı bir türevi olan, temeldeki ana sorun yani Kürt sorunu çözülmedikçe bütünüyle sonlandırılması olanaklı bulunmayan PKK ve şiddetin gerçekten sona erdirilmek isteniyorsa, çözümün bütün süreçlerinde ve aşamalarında, PKK ve Öcalan değil ama Kürt halkı (Kökensel aidiyet bağlamında), Kürt kökenli yurttaşlar ve öncelikle de onların demokrasinin en temel haklarından biri olan parlamentoda temsil hakkını elde etmiş demokratik temsilcileri muhatap alınmalı ve devrenin/sürecin sürekli içinde olmalı; çözümde Kürt halkının/yurttaşların katılımı, desteği ve onayı kesinlikle aranıp, sağlanmalıdır. Çünkü, toplumsal sorunlar, hele böylesi boyuttaki bir sorun, sorunun öznesi olan insanlar, kitleler ve toplumun katılımı, desteği ve onayı olmadan gerçek ve kalıcı anlamda çözülemez. Kaldı ki, sorunun çözümü için çok gecikilmiş olarak gelinen bu noktada PKK ve Öcalan da doğaldır ki dikkate alınmalı, ancak muhatap alınmamalıdır. Çünkü başka türlüsü kamuoyuna anlatılamaz.
7. Sayın İçişleri Bakanı’nın ilk açıklamalarına gelince;
a. Sayın Bakan henüz sorunu özünden bütünüyle kavrayabilmiş değildir.
b. Sayın Bakan’ın açıklamaları, gerek kullandığı üslup, gerek söylem dili ve gerekse içerik olarak, sorunun özünü ve boyutunu tam kavrayamadığını; sorunun çözümünün çok boyutlu, çok kapsamlı, bütünsel bir ön çalışma, sistematik bir yaklaşım ve planlama gerektirdiğini, bu nedenle Bakanlığının görev alanı içinde olmadığını ve boyutunu aştığını anlayamadığını ortaya koymaktadır.
c. Sorunun nasıl tanımlanabileceğini, soruna nasıl yaklaşılabileceğini ortaya koyamayan, konunun/sorunun ortak dilini bulup yakalayamamış Sayın Bakan’ın, sarf ettiği olumlu ancak içerikten yoksun, “demokratikleşme” gereğinden ve genelinden başka konuya/soruna özsel, umutlandırıcı, somut, en azından gerekli yöntemsel yaklaşımlarda bulunmamış/bulunamamış olması, çalışmalardan olumlu bir sonuca ulaşılacağı izlenimini ve umudunu yeterince ya da beklendiği kadar vermemiş bulunmaktadır.
d. Bununla birlikte Sayın Bakan’ın, sorunun süreğen ve çözümünde gecikilmiş olduğunu belirtmesi, çözümün daha geniş bir demokrasi ve demokratikleşme ile aşılabileceğini algılayıp ifade etmesi olumludur.
8. Oysa konu, sorunun çözümü çalışmaları, gerekçesi yukarıda da belirtildiği üzere, yalnızca, konunun genelde güvenlik ve terör boyutundan sorumlu İçişleri Bakanlığı’na bırakılamayacak kadar büyük ve çok boyutlu, çok yönlü ve kapsamlı ulusal bir sorundur.
9. Sorunun çözümü çalışmalarında izlenecek yol:
* Türk ve Kürt aydınlarının ortak bir platformda görüşlerinin alınması;
* Doğu ve Güneydoğu bölgesi belediye başkanları ile sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınması.
* Ankara ve İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerde konuşlanmış tüm sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin alınması;
* Siyasal partilerin görüşlerinin alınması ve öncelikle de ana muhalefet partisi CHP ile Kürt halkının Parlamento’daki demokratik temsilcisi DTP’nin çözüm için düşünce, planlama ve ulusal plan üretimine katılmalarının sağlanması;
* Çözüm için uzun, orta ve kısa vadede ele alınıp yapılacaklarla, ilk aşama önlemlerini/ilk yapılacakları ve genel bir konsensüsü içeren bir Ulusal Plan üretilmesi;
* Konunun son aşamada TBMM’ne taşınması ve Parlamento’da müzakere edilerek sorunun çözümünü sağlayacak Ulusal Plan’ın TBMM kararına bağlanması;
* Ulusal planın yürürlüğe konulacağının/konulduğunun devlet adına Cumhurbaşkanı tarafından açıklanması;
şeklinde ilerletilmelidir.
GÜNGÖR AYDIN - Emekli Vali
ÖNCEKİ HABER

Göz göze geldiğimizde duygularımız…

SONRAKİ HABER

Tutuklu çocuklar Avrupa’nın gündeminde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...