04 Ağustos 2009 00:00

GERÇEĞİN GÖZÜYLE

6 Ağustos tarihi yaklaştıkça insanlığa karşı işlenmiş suçlar doluşuyor belleğime.

Paylaş

6 Ağustos tarihi yaklaştıkça insanlığa karşı işlenmiş suçlar doluşuyor belleğime. Guernica, Auschwitz, Hiroşima, Nagazaki üzerine yazılanlara, çizilenlere, Susan Sontag'ın 'başkalarının acısına bakmak' diye tanımladığı fotoğraflara ibretle yeniden göz atıyorum.Böylesi cinayetleri işleyenlere,işletenlere insan denilebilir mi? demeye kalmıyor çağımızda işlenen insanlık suçları takılıyor usuma. Irak, Afganistan, Filistin, Lübnan, Sudan Darfurda yaşanan katliamlar, bahtsız kara Afrika'da insanın insana yaptığı kıyım, zulüm. Gezegenin hemen tüm kıtalarında yakılan yıkılan köyler, kasabalar; yerinden, yurdundan göçe zorlanan 'Büyük İnsanlık...'
Dumansız Türkiye sloganına kendini fazlasıyla kaptırmış medyamızı ve kamu oyunu, dünyanın gördüğü en büyük nükleer felaket Hiroşima bu yıl da ne denli ilgilendirecek göreceğiz. Nükleer santrala,baz istasyonlarına, termik santral bacalarından denetimsiz salınan zehirli gazlara, yabancı bandıralı gemilerin nükleer atıklarına ülkemize boca etmelerine daha ne kadar duyarsız kalacağız. Oysa çok değil seksenli yılların gazete ve dergilerine baktığınızda nükleer tehlikeye dikkat çeken; günümüzde doğanın dengesinin bozulduğuna yazıklanırken bunun sinyallerini yıllar önce veren bilim, yazın ve sanat insanlarının varlığını görüyorsunuz. Toplumda yerlerini doldurmakta zorlandığımız değerlerden Mahmut Dikerdem, Serol Teber ve tiyatro yazarı Oben Güney Hiroşima ve Nagazaki için bilimsel içeriği de olan yazılara imza atmışlar. Dikerdem 1986 tarihli yazısında Japonya'da atomun dehşetinden kurtulabilen insanlara HİBAKŞA dendiğini anımsatıyor ve her yıl yineledikleri anma törenlerinde dünyaya duyurmaya çalıştıkları çağrılarına yer veriyor :
"İnsanlar nükleer silahlarla bir arada yaşamamalıdır. Şimdi nükleer silahların yasaklanması,yapılmış olanların da yok edilmesi zamanıdır. Hep birlikte nükleer silahların yapımını,kullanımını,denenmesini,geliştirilmesini ve yeryüzüne yerleştirilmesini önleyelim."
6 Ağustos 1945 tarihini ve Hiroşima'yı haritadan silmeyi amaçlayan atom bombasının atıldığı saat 8.15'i belleklerimize kazımalıyız. Kazımalıyız ki genç kuşaklar savaşın değil barışın;şiddetin değil sevginin, kardeşliğin başat olduğu bir toplum yaratma yolunda çaba gösterebilsinler.
Yazımın başlığı bizim kuşağın kadın şairlerinden Türkan İldeniz'in şiirine ait.Bu şiiri Hiroşima ve Nagazaki'de yaşamına yitirenlere saygı adına paylaşalım istedim:
"Ben Albert Einstein,atom bilgini
Hiroşima'dan yükselen çığlıklar benim
Çürüdü beynim, çürüdü etlerim gerçi
Toprak eritti bedenimi ama
Kemiklerimde rahat yok, suçum ulu
Ben atom bilgini Albert Einstein
Bıkmadan lanetlerim kendimi ve bulgumu.
Vah bana, vahlar bana, uğraşılarıma vah
Pişmanlığım sonsuza değin büyüyecek
Bir nükleer sözü geçmiyor mu sızlıyor kemiklerim
Oysa ben hiç de kötü kişi değildim
Mutluluk üstüne adamıştım beynimi
İyiliğe harcansın istedim emeklerim
Sebep başkaydı sonuç başka oldu neyleyim.
Pınarların soğuk suyu da söndüremiyor içinizdeki kini
Buğusu tüten somunu bölüşmek varken kardeşçe
Kola kol mu istiyorsunuz dişe diş mi
Karışamam sizin olsun ***
En güleç yüzüyle güneş günaydın derken her sabah
Gülücükle uyanan bebekler büyüyecek gün beklerken
Siz doğanın silme cömertliğine inat
Yapılanları yıkmak mı diliyorsunuz
Nasıl isterseniz buyurun
Tek beni rahat bırakın ilişmeyin bulguma
Ben atom bilgini Albert Einstein

Çilem ırkımın çilesi sürer hatta toprak altında
Kemiklerimde rahat yok
Vah bana vahlar bana. "
TURGAY OLCAYTO
ÖNCEKİ HABER

Günlük gazetesi köşe yazarlarına dava

SONRAKİ HABER

“Kupayı başkanımıza armağan ediyoruz”

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...