5 Ağustos 2009 00:00
Filistin kadın hareketi 3
1971den günümüze bağımsız kadın hareketi-1
1970li yılların ortalarından sonra İslamcı hareketlerin güçlenmesi ve buna karşı sosyalist ve laik kadınların mücadelesi ve 1987 intifada süreci Filistinli kadınların da siyasi etkinliklerinde yükselişe sebep oldu. Ayrıca bu dönem Batıda yükselen ikinci dalga feminizmden Filistinli kadınlar da etkilendi.1980 sonrası siyasi örgütlenmelerden ya da devlet güdümünden çıkıp bağımsız STKlar şeklinde örgütlenmeye başlanılmıştır. Bu da Filistinde kadın hareketinin üçüncü dönemini oluşturmaktadır.
Bu dönem kadın hareketinin gündeminde toplumsal cinsiyet, siyasal haklar, toplumsal cinsiyet temelli şiddet, kadın ve üreme sağlığı, kadınların siyasal yaşama katılımı, ekonomik bağımsızlık büyük yer etmektedir.
KADINLARIN SOSYAL HAK MÜCADELESİ
Filistin Emekçi Kadınlar Komitesi ve Filistin Emekçi Kadınlar Birliği kadın emeği ve kadın emekçilere yönelik halk tabanlı kadın örgütleri olarak bu dönemde kurulmuştur. Emek alanında kadınların karşılaştıkları cinsiyet ayrımcılığının önlenmesi, çalışan anneler için işyerlerinin kreş açması konusunda baskı yapılması, doğum izinlerinin dünya standartlarına çıkartılması, çalışma ortamında cinsel tacize yönelik yasal yaptırımların arttırılması gibi kadınları olumsuz etkileyen çalışma koşullarının değiştirilmesi çalışma alanı olarak ele alınmış ve projeler üretilmiştir.
İşgal koşulları hiçbir dönem bitmediği için kadınların sosyal hizmet faaliyetleri 1980 sonrası kadın hareketinde de önemli bir çalışma alanı olmuştur. Kadın ve çocuklara yönelik zorunlu ihtiyaçların giderilmesi için Filistinde Aileleri Destekleme Cemiyeti ve hukuki danışmanlık için Hukuki Yardım ve Danışmanlık Merkezi kurulmuştur.
Filistinli kadınların 1987 yılında İsrail ürünlerini boykot kampanyasında da yine öncü bir görev üstlendiğini görmekteyiz. Yerli Filistin endüstrisi olmadığından grevi örgütlemek oldukça zor olmuştur. Bunun üzerine Filistinli kadınlar peynir ve reçel yapmak, ekmek pişirmek, ortak bahçeler oluşturmak gibi faaliyetlerde bulunmuşlardır. Ayrıca birinci intifada sırasında kadınlar İsrail ordusu tarafından kapatılan okulların yeniden açılmasını hedefleyen kampanyalar yürütmüştür. Bu kampanyalar sırasında kadınlar tarafından çocukların gidebileceği yeraltı toplum okulları kurulmuştur.
1995 Pekin Konferansı ve alınan kararlar bölge için toplumsal cinsiyet politikalarının oluşturulması anlamında açılım sağlamıştır. Konferansta cinsel şiddet, aile içi şiddet, tecavüz, cinsel taciz, namus cinayeti, kadın sünneti ve küçük kız çocuklarının cinsel istismarı şeklinde konular ele alınmıştır. Bu amaçla yasal düzenlemelerin kadına yönelik şiddeti yeniden tanımlanmasını sağlayacak şekilde faaliyetler yürütülmüş, yazılı ve görsel basın kullanılarak toplum bu yönde bilgilendirilmiş, şiddet görmüş kadınlar için sığınma evleri açılmış, psikolojik destek, danışma ve rehabilitasyon merkezleri kurulmuştur. Kadın sorunu akademik çatı altında tartışılmaya başlanmış ve üniversitelerde kadın çalışmaları bölümü kurulmuştur. Bu dönemdeki edebi akımlar da kadın iç dünyasını yansıtan ve özel alanı tartışmaya açan ürünler verilmiştir.
KADINLARIN KARŞISINA ÖRÜLEN UTANÇ DUVARI
Adına her ne denilirse denilsin, ister güvenlik çiti, ister soykırım anıtı, ister ilhak duvarı, 2003 yılından bu yana gün be gün yükseldiğini gören Filistinli kadınlar için işgal edilen Filistini çevreleyen bu duvar aynı acımasız gerçekliğe işaret ediyor. Bir kısmı için bu duvar eğitim haklarının ellerinden alınması, yıllardır ailelerinin olan topraklara ve dolayısıyla hiçbir geçim kaynağına ulaşamamak anlamına geliyor. Bir başka kısmı için, dostluk ve dayanışma sağlayan aile ve toplum bağlarından kopmak anlamına geliyor. Ama hepsi için kendi vatandaşlarının kazancı için Filistin halkının insani ihtiyaçlarını ve haklarını hiçe sayan İsrail hükümetlerinin acımasız bir anıtı olarak tam karşılarında her geçen gün yükseliyor.
Bu duvar çiftçileri mahsullerinden, çocukları okullarından ediyor. Bazı durumlarda, Batı Şeria ve Kudüsün doğusunda yaşayan Filistinliler kendi evlerinde yasadışı biçimde yaşamak gibi saçma sapan bir durumla da karşı karşıya kalıyorlar. Duvarın rotasına ve şu an bulunduğu duruma bakan kısacık bir değerlendirme bile gösteriyor ki bu duvarın bu biçimiyle kurulmasının ve inşasının devam etmesinin altında yatan en önemli gerçek şu: İsrail Batı Şeria ve Doğu Kudüsün verimli topraklarına İsrailli yerleşimcileri yerleştirerek buraları işgal ediyor.
İKİ TANIKLIK
4 çocuğu olan bir anneyim, Kudüse yakın Bethani adında bir köyde yaşıyorum. 4 çocuğum da Kudüste okuyor, Kudüsteki okullarına gidebilmek onlar için gerçekten çok zor. Bu utanç duvarı hayatımızı gerçekten çok ciddi bir biçimde etkiliyor. Özellikle de okula gitmek için her gün geçmek zorunda oldukları noktada İsrail askerlerinin aşağılamalarına maruz kalan çocuklarım durumdan daha çok etkileniyorlar. Okul başarıları her geçen gün düşüyor. Okula bile gitmek istemiyorlar. Çünkü geçiş noktasında çoğu zaman İsrail askerlerinin geçişlerine izin vermesi için keyiflerinin gelmesini beklemekle zamanlarını geçiriyorlar. Çocuklarımın okuldan dönüşünü her gün endişeyle ve binbir zorlukla bekliyorum.
Ben Hadil, El- Kudüs Üniversitesinde üçüncü yılımı tamamlıyorum. Okuluma sadece 7 dakika uzaklıkta olan ama duvarın arkasında kalan Ras Al-Amoudda yaşıyorum. Eskiden herhangi bir sıkıntı yaşamadan araçlarla gidip gelebiliyordum. Ama şimdi okula gidebilmek için geçiş noktasına kadar giden engebeli bir arazide uzun süre yürümek zorundayım. Eskiden 7 dakika süren okul yolu şimdi 2 saatten fazla sürüyor. Karşılaştığım en utanç verici muamele ise İsrail askerlerinin bir taraftan diğer tarafa geçmek isteyen öğrencilere gözyaşartıcı bomba sıkıyor olması. Bundan ben de her zaman nasibimi alıyorum tabi ki.
http://www.j-c-w.org/womanAndWall.php
Ayça Şebnem Çakır - Aynur Şengül
Evrensel'i Takip Et