06 Ağustos 2009 00:00

Haydi tarih okuyalım

Boleyn Kızı romanından yapılan film, filmin esinlenildiği romana da ilgi doğurmuştu.

Paylaş

Boleyn Kızı romanından yapılan film, filmin esinlenildiği romana da ilgi doğurmuştu.
İngiltere’de Kral 8. Henry dönemindeki saray yaşamını anlatan kitap, yazarı Philippa Gregory’yi de Türkiye okuru için bilinmezlikten çıkardı. Gregory’nin kitapları ardı ardına çevrilmeye başlandı. Yazarın Türkçede yayınlanan üç kitabı daha var. Bunlardan üçü Artemis yayınlarından biri de Everest’ten çıktı. Boleyn Kızı, Kraliçe’nin Soytarısı ve Bakire’nin Aşığı ve sonra bunlara eklenmesi beklenenler aslında bir nehir roman oluşturuyor. Gregory, İngiltere tahtı için verilen kavgalar ekseninde bu kitaplarda 16. Yüzyıl tarihini anlatıyor. Eski sistemin çözülmekte olduğu, kapitalizmin tarih sahnesine doğru ilk adımlarının işitildiği bir dönem bu. Ama yeni sistemin yolunun açılması için Katolik Kilisesinin ve papanın hakimiyetinin kırılması gerekiyor. 8. Henry’nin Anglikan Kilisesinin temellerini atması ve protestanlığı yaygınlaştırması, aslında hem ülkenin ikiye bölünmesi hem de saray içi rekabete mezhep kaygılarının karışması anlamına geliyor. Bu tarihten itibaren İngiltere’nin tarihi biraz da kanla yazılıyor. Kardeş kardeşe, karı kocaya, kral kraliçeye düşmanlaşıyor.
Görülüyor ki o çağda kurulan ittifaklar ve dostluklar da son derece kırılgan. Ülkeyi yöneten kral ya da kraliçe suikast korkusundan dolayı herkese karşı kuşkulu. Kraliçe’nin Soytarısı’nda anlatılan, 8. Henry’den sonra iktidara gelen Katolik Kraliçe Mary çağında kan oluk oluk akıyor. Ve sonra iktidarı yine bir protestan, Elizabeth alıyor. Bakire’nin Aşığı adlı roman Elizabeth çağını anlatıyor.
GREGORY ANLATIYOR
Tudor hanedanlığı dönemi İngiltere’nin en parlak çağı. 8. Henry bu parlak çağın başlangıcı, 1. Elizabeth dönemi ise doruğu sayılabilir. Aslında bunları tarih kitaplarından da öğrenmek mümkün. Ama Gregory bize tarih deyip geçtiğimiz şeyin gündelik hayattaki ayrıntılarını anlatarak onu daha canlı kılıyor. O yüzden 16. Yüzyılın saray adabından sokak alışkanlıklarına, yeme içme kültüründen ritüellere, diplomatik söylemden entrika imalarına kadar pek çok şey var bu kitaplarda.
Philippa Gregory’nin kitaplarına dahil etmedikleri de var kuşkusuz. Bir dönemi anlattıklarını düşünerek bütün tarih bilginizi Gregory’nin kitaplarından sağlayacağınızı düşünürseniz yanılırsınız. Bu kitaplar okuyucuya bir tarih bilgisi vermiyor zaten. Öyle bir iddiası da yok. Ama tarih bilgisi, bu kitapta okuduklarınızı güçlendiriyor. Okuduklarınız da sizin tarih bilginizi. Bu yüzden kitaplar sık sık internet başına geçmeye, daha ayrıntılı “malumat toplama”ya yönlendiriyor okuru.
Yazın bu sıcağında “tarih mi?“ diyecek okurlar olabilir. Dilerseniz kitapları saray entrikaları ya da polisiye gerilim tadı almak için okuyabilirsiniz. Kimse bunun için sizi ayıplamaz. Eger hâlâ devam ediyorsa E2 kanalında Tudor’lar dizisini de izleyebilirsiniz üstüne.
Tudor ailesinin maceraları sizi kandırmadıysa, hızınızı alamadıysanız 10 ciltlik “Pardayanlar” var. O da Fransa sarayını anlatıyor; Medici ailesinin hikayelerine dalabilirsiniz. Ama o başka bir konu. Tudorlar gerçekten ilginç bir aile, laf lafı açıyor.
Hatice Karat
ÖNCEKİ HABER

Emel Kayın’ın öykü mimarlığı ve ‘Mêkan Hikâyeleri’

SONRAKİ HABER

Amerikalı gazeteci İran’da gözaltında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...