8 Ağustos 2009 00:00

Ape Aram sustu


Geçirdiği ani rahatsızlık sonucu Atina’daki bir hastaneye kaldırılan Sanatçı Aram Tigran’ın durumu ciddiyetini koruyor. Yakınları ve Atina’da yaşayan Kürtler, beyin ölümü gerçekleşen sanatçı için hastanede bekliyor.
75 yaşındaki Kürt müziğinin duayeni Ermeni kökenli Sanatçı Aram Tigran, Atina’daki evinde önceki gün geçirdiği ani rahatsızlığın ardından Van Gelismos Hastanesi’ne kaldırıldı. Beyin ölümü gerçekleşen Tigran’ın durumu, bugün de devam etti. Yakınları ve Atina’daki Kürtler, hastanede Tigran’ı bekleyişlerini sürdürüyor. Gazetemiz yayına hazırlandığı sırada, Tigran’ın durumunda bir değişiklik yoktu.
NEWROZDA RAHATSIZLANMIŞTI
Alınan bilgilere göre Aram Tigran önceki gün sabah saatlerinde eşi tarafından yerde hareketsiz halde görüldü. Bunun üzerine, Atina’daki Kürtlerin yardımı ile Van Gelismos Hastanesi’ne kaldırıldı.
Bir ara kalbinin durduğu ancak elektro şoktan sonra yeniden çalıştığı belirtilen Tigran’ın beyin ölümünün gerçekleştiği bildirildi. Doktorlar, kalbinin de uzun süre dayanamayacağını belirterek umutsuz olduklarını söyledi.
Hastanede Tigran’ın yanında eşi ve Atina’daki Kürtler bulunuyor. Sanatçının Amerika ve Belçika’daki çocuklarının da Atina’ya gelmek için yola çıktığı bildirildi.
Tigran, 2009 Newroz kutlaması için gittiği Diyarbakır’da da kalp rahatsızlığı nedeniyle hastaneye kaldırılmış ve günlerce tedavi görmüştü.
‘DİYARBAKIR HAYALİM’ DEMİŞTİ
Suriye’nin Qamişlo (Kamışlı) kentinde 1934 yılında dünyaya geldi. Ona sanatı sevdiren ve halkla bütünleştiren bir miras bırakan kişi, güzel kaval çalan babası oldu.
Önceleri ud dersleri alan Tîgran, daha sonra düğünlerde ve çeşitli etkinliklerde sahne aldı. Arapça, Ermenice, Kürtçe ve Türkçe müzik yaptı, 1966’dan sonra Ermenistan’ın başkenti Erivan’a giderek, Erivan Radyosu’nda 18 yıl çalıştı. Bu dönemde müzikal yaşamını daha da olgunlaştıran Tîgran, bugün Atina’da yaşıyor.
Sanatçı, 75 yaşında halen Kürtler için müzik yapmaya devam ediyor. Bir dönem Türkiye’de de yasaklı olan Tigran, Kürt şarkıcı ve müzisyenler arasında en ünlülerinden biridir ve usta olarak kabul ediliyor. Kürt dinleyicilerin büyük beğenisini kazanan Tigran, Kürtler arasında “Ape Aram”, yani “Aram Amca” olarak tanınıyor.
2008 yılında kültür sanat festivali için Diyarbakır’a geldiğinde “Diyarbakır’a gelmek benim için hayal” demişti.


‘HİKAYEMİZ BÜLBÜLE BENZİYOR’
Yarım asırlık sanat hayatında, Diyarbakır’a ilk kez 2008 yılında gelmişti Ape Aram. Festival için gelidği ilk ziyaretini, 2009 Newroz’u izledi. Bu ziyaretinde muhabirimiz Ali Rıza Kılınç’a konuşan Tigran, şöyle konuşmuştu:
Kim beni tanımaz ki, aha şimdi ben Afrika’da bir Kürt köyünü arasam, ‘ben size misafir olmak istiyorum’ desem, beni hemen tanırlar. Ben çok yaşadım. Dedim ‘yaw siz beni nereden biliyorsunuz?’ Bana dönüp “Mamoste, senin sesin kulaklarımızda iç etmiş. Orada bizimle bir olmuş” diyorlar.
Gelmeden önce Diyarbakır hayalimdeki kentti. Tam gezemedim. Ben daha modern, daha ilerlemiş bir kent olduğunu düşünmüştüm. Ama şunu söyleyeyim ki, burada halk çok çok iyi. Hepsi Kürtçe konuşuyor. Ben onlara hayran oldum.
Festival için bir sürprizim var, Diyarbakır için yaptığım besteyi seslendireceğim: Di nav xwenên şevan de min qet bawer nedikir/ez bibînim bajarê Diyarbekir/Rojbaş Diyarbekir, me te bîra nekir/em hatin te bibînin te derî li me vekir - Rüyalarımda bile hiç inanmazdım/Diyarbakır’ı dünya gözüyle göreceğimi/Günaydın Diyarbakır seni unutmadık/kapılarını açtın bize seni görmeye geldik.
Kürtçe müzik yapmamın birinci nedeni babam ve annemdir. Onların Kürtçe dışında asla başka bir dille birbirleriyle konuşmamalarıdır. Evde sürekli Kürtçe konuşuyorlardı. Annem de babam da Kürtçeyi çok iyi biliyorlardı. Bende onlardan öğrendim Kürtçeyi. Babam Kürtçe şiir yazıyordu. Birçok şiirini de bana yazdı. ‘Bilbilo’, ‘Diçim Diçim’, ‘Bi Hesreta Yerîvanê’ gibi eserlerimin bestecisidir. Babam Kürtleri çok seviyordu. Bana sürekli, “Ben Kürtler sayesinde hayattayım. Bugün karşımdaysan ve seni görüyorsam bunu da Kürtlere borçluyum. Onun için sana vasiyetim sürekli Kürtler ve Kürt kültürünün hizmetinde ol. Kürtlerin dostu ol ve onların yanında yer al’ diyordu. Çünkü Ermeni katliamında Kürt bir aile onu korumuştu. Bunun için kendini borçlu hissediyordu Kürtlere karşı.
Özellikle Kürt ve Ermeni halklarının çektiği dertleri çeken biri olarak çok iyi biliyorum. Bu halkların coğrafyasını da iyi tanıdığımı düşünüyorum. Bunu da sanatımın ayrılmaz bir parçası olarak kullanıyorum. Çünkü bu coğrafyalar benim. Bu coğrafyaların suyunu içmişim, toprağın kokusunu, acısını hissetmişim.
Bülbülü bu kadar işlememin nedeni, bülbülün kültürümüzdeki hikayesi ile Kürt, Ermeni, Süryani gibi Mezopotamya’nın kadim halklarının hikayelerinin birbirine benzemesidir. Bülbül vatanından ayrı düştüğü için ya da toprağı üzerinde sürekli gurbetlik çektiği için şakır. Mezopotamya halkları da sürekli topraklarında göçerlikle gurbeti yaşıyorlar. Kültüründen beslendiğim halklar da toprakları üzerinde yuvasız bırakılmıştır. Babamın bana verdiği ilk beste ‘Bilbilo’ parçasıdır. İnsanlar da hikayelerini bülbülünkine benzetiyor.
(KÜLTÜR SERVİSİ)

Evrensel'i Takip Et