9 Ağustos 2009 00:00

KİRVEME MEKTUPLAR


Kirvem,
Senin de bildiğin gibi dönüp dolaşıp eninde sonunda bu kez de “açılım” namı altında modaya uyup, böylece ülkenin en azından neredeyse yüz yıllık geçmişiyle ilgili, zaman zaman andavallıca sansürlerle şu ya da bu adlarla dillendirilen, ancak bütün bunlara rağmen yine de bir türlü gündemden düşmeyen en önemli sorunlarından, “mesele”lerinden biri olan Kürt realitesine sil baştan tosladık!
Bu coğrafyaya tarihin bilmem hangi sayfalarında gözünü açmış, taa ezelden beri bu diyarları mekan tutmuş, ama özellikle son zamanlarda ne hikmetse tıpkı “Dağdakinin gelip bağdakini kovduğu” deyiminden mülhem bir anlayış sonucunda dil ve kültürlerinin yanı sıra, ayrıca etnik kimliklerinin dahi inkar edilmesini bir türlü hazmedemeyip, dolayısıyla kendilerine karşı sergilenen bu haksız yaklaşımlar karşısında her defasında inatla direnen, kimilerine göre “kart-kurt” menşeli, oysa kendilerine soracak olursanız “Kürtoğlu Kürt”lerin ülke içindeki bitip tükenmeyen sorunlarıyla yine el ele, baş başayız netekim!
Yıllar yılı “milli” bir hedef doğrultusunda “asimile” edilip, mümkün mertebede “Türk potası” içinde eritilip, böylece ilerde herhangi bir “karın ağrısı”na, “mide bulantısı”na sebebiyet vermemek için geliştirilen, keza “ince ayar” yöntemlerle uygulanmaya konulan gelmiş geçmiş tüm “resmi” politikaların ne denli yersiz, ne denli tutarsız, hatta meg parmak daha ileri gidip söylemek gerekirse; ne denli saçma sapan olduğunun dışında, keza bu baptaki çabaların, tıpkı yanlış hesap Bağdat’tan döner misali külliyen hatalı olduğunu, bu tür “çağdışı zihniyetler”in eninde sonunda günün birinde “iflas” edip geri tepeceğini geç de olsa galiba anladık ama, bunun “maddi-manevi” faturasını bu coğrafyanın insanları ne yazık ki çok pahalıya ödeyip, ceremesini az ya da çok hep birlikte dün çektiler, bugün de hâlâ çekiyorlar…
Yıllar sonra belki de “zararın neresinden dönülse kârdır” yaklaşımıyla, bundan böyle geçmişte yaşanan hataların aynı minvalde, aynı rotada tekrarlanmayıp, tam aksine bir an önce düzeltilip, tamir edilip, ardından da hesapça “yeni” ufuklara, yeni umutlara doğru yelken açmak üzere çocuğun adını şimdi de “Açılım” koyup, patiskadan yeni bir don biçtik…
Kirvem, bu saatten sonra nasıl açılıp, bundan sonra da hangi kulvarlarda tempo tutup nasıl kulaç sallayıp ne kadar mesafe kat ederiz, bunu, şimdiden kestirmek mümkün olmadığı gibi, diğer yandan da kimilerine göre açılalım derken gerçekten de tümden mi boğuluruz veya bu bağlamda neredeyse genlerimize kadar işleyip orada yuva kuran bu “paranoyak” hezeyanlarımızdan, beyinlerimizdeki örümcek ağlarından sıyrılıp giderek az-çok sıhhatimize mi kavuşuruz, onu da belki bizlere zaman gösterecek ama, ben özüm yine de yıllardan beri bitip tükenmeyen, adı değişse de özü itibariyle aynı noktada saplanıp kalan Kürt meselesinin çözümünden yana herkesin, her kesimin “fikir”lerini ayan beyan açıklamasınının önemini vurgulayan içişlerimizin en tepesindeki zatın gerek sözlerine, gerekse direktiflerine binaen, ve de bundan aldığım cahilce bir cesaretle kulağına eğilip acaba yavaşça şunu mu fısıldasam?
“…Muhterem bakanım! Cumhuriyet’le başlayan tarihimiz boyunca sadece Kürtlerle değil, onların yanı sıra keza bu ülkedeki etnik kökeni, dili, dini, mezhebi, inancı farklı bilumum ‘azınlık’larla ilgili geliştirilip, aynı zamanda da çeşitli yollarla ‘kitabına uydurulup’ uygulanan ‘resmi’ politikalar yerine, bundan kellim hiç gecikmeden, hatta mümkünse tamı tamına ‘yüz seksen derece’ tam tersini yürürlüğe koyup, ayrıca bunu da ‘laf ola torba dola’ misali kağıt üzerinden ziyade, pratik yaşamda da geçerli, gerçek bir anayasa ile ‘zapturapt’ altına alın, bu işler kökünden sünnet olur netekim!..”
Evet Kirvem herkesin aklı kendine, bu uğurda benim maruzatım özetin özetiyle hem budur, hemi de bu ülkenin “özde” değil “sözde” bir vatandaşı olarak elimden gelen de maalesef sadece budur!..
MIGIRDİÇ MARGOSYAN

Evrensel'i Takip Et