10 Ağustos 2009 00:00

Kış sabahını ağartmak için

İster barış, ister barışma, isterse de barıştırma densin; Kürt sorununun çözüm sürecinin “olmazsa olmaz” larından biri de mağdurların temsil edilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesidir.

Paylaş

İster barış, ister barışma, isterse de barıştırma densin; Kürt sorununun çözüm sürecinin “olmazsa olmaz” larından biri de mağdurların temsil edilmesi ve mağduriyetlerinin giderilmesidir.
Mağdurları iki kategoriye ayırmak gerekir. Siyasi-politik mağdurlar, savaş-çatışma döneminde acıları yaşayanlar. Tarih boyunca, siyasi ve politik mağdurlar sorunu gündemleştirmiştir. Ancak çözüm ve son nokta, acılara muhatap olan mağdurların “tatmin” edilmesi ile mümkün olmuştur.
Bu kesimin tatmin edilmemesi halinde, sorunun yeniden ve daha tahripkar bir biçimde gündemleşmesi olasılığı varlığını korur. Çünkü şiddete maruz kalanların intikamcı şiddet arzusunu taşımaları, bunun duygu yoğunluğunu yaşamaları diyalektik bir olgudur. Ve kurulmuş “bomba” gibi, nerede, ne zaman patlayacağı kestirilemez.
Mağdurların sürece katılımı sağlanmadan, “asgari” de olsa mağduriyetleri giderilmeden iradeleri dışında birileri tarafından “af etme” veya “ unutabiliriz” biçiminde ifade edilmesi çözüme istenilen düzeyde katkı sunmaz. Bu yaşamsal gerçek ancak bir süreliğine bastırılmış, küllendirilmiş olur.
“Kürt savaşı”nın bütün mağduriyetlerini, kapsamlı bir biçimde, sınırlı yere sahip bir yazı ile izaha çalışmak olanaklı değildir. Kalkışırsak “Leyleği tıraşlayarak kuşa benzetmiş” oluruz.
Sadece savaş-çatışma döneminde yaşanan acılara muhatap olan mağdurlara değineceğim. Ne acılar yaşandılar? Acıları hafifletmek için neler ve niçin yapılmalı?
Bu savaş ve çatışmanın ekseni, çözümsüzlüğe terk edilen Kürt sorunudur. Çözümsüzlüğün ana tarafı ve yaşananların müsebbibi bellidir. Ve acıları hafifletmek için, mutlaka müsebbibin adım atması gerekir. Etik, ahlaki, hukuki ve insani olan da budur.
Neler yaşandı;
Devletin resmi kurumlarınca da teyit edilen 17 bin sivil insan, ya yargısız infazlara maruz kaldı, ya kaybedildi ya da kamuoyunun failli belli diye tanımladığı faili meçhul cinayetlerde yaşamını yitirdi. Kimileri annelerinin, babaların, kardeşlerinin, çocuklarını, eşlerinin gözleri önünde infaz edildi. Bugün dahi binlercesinin cenazelerine ulaşılamamıştır.

Titiz çalışma yapan İHD’nin verilerine göre Kürt coğrafyasında, siyasal tercih sonucu ve güvenlik gerekçe gösterilerek 3 bin 688 yerleşim yeri boşaltıldı. Boşaltılan bu yerlerde yaşayan yaklaşık 2.3 milyon insan yerinden-yurdundan edildi. Üstelik yeni yerlerindeki yaşamları için destek verilmedi, göç yerlerinde uygun koşullar sağlanmadı. Bu sayının bu süre zarfında yaşanan nüfus artışı ile birlikte en 3.5 milyona çıktığı söylenebilir.
Gözlerinin önünde evleri yakıldı, ekili arazileri ve bahçeleri ateşe verildi. Tarlalarına, otlaklarına ve meralarına korucular el koydu. El konulan tarlalarından elde edilen gelir ile korucular zenginleşirken, onlar kent varoşlarında yıllarca sefalet içinde yaşadılar. Kinlendiler, kinlendiler, kinlendiler.
Bu mağdurlar düşünsel olarak çözüm sürecinin bir parçası haline getirilirken, aynı zamanda onlar için “onarıcı adalet” süreci de işletilmelidir.
Ailelerin cenazelere ulaşımı sağlanmalı, kayıpların akıbeti ve tüm hukuk dışılıklar aydınlanmalı, failleri tespit edilmelidir. Bunun için, devlet arşivleri açılmalı, aydınlatmayı amaçlayan ve yasa ile tanımlanan tam yetkili yapılar oluşturulmalıdır. TBMM üyeleri, yargı mensupları, mağdur temsilcileri, insan hakları alanında faaliyet gösteren sivil toplum örgüt temsilcileri bu yapılarda yer almalıdır. Hakikat, yalnızca kayıpların bulunması, bilgilere ulaşma anlamına gelmez aynı zamanda kabul edilmesidir. Bu, iradi ve gönüllü “affetme”, ”unutma”nın önünü açan önemli olgudur. Ayrıca, olayların fazla yaşandığı yerlerde yeni “Ağır Ceza mahkemeleri” kurulmalı, sadece bu olaylara bakacak mahkeme sayıları artırılmalıdır. Adalet duyguları tatmin edilmelidir.
İrade ve gönüllülük esas alınarak mağdurların dolaşım hakkı sağlanmalı, güvenlik içinde yerlerine yurtlarına dönmeleri sağlanmalıdır. Zararları tazmin edilmeli, mülkleri kendilerine iade edilmeli, tarımsal faaliyetleri için ekonomik ve alt yapısal olanak sağlanmalıdır.
2004 yılında çıkarılan 5233 sayılı yasa bu mağduriyetlerin giderilmesini sağlayamamış, yeni yargısal sorunlara yol açmıştır. Güvenlik için yerlerine-yurtlarına dönmeleri için mayınlı alanlar temizlenmeli, koruculuk yapılanması tasfiye edilmeli, tüm güvenlik birimleri “kışlalarına” çekilmeli, güvenliklerine helal getiren hukuk dışı tüm yapılar, güvenlik kadroları güç alanlarından ve geri dönüş yerlerinden uzaklaştırılmalıdır.
Yaşadıkları olaylar nedeniyle travmatik bulgularla yüklü bu kesime sağlık desteği verilmeli, bu amaçla gerekli yerlerde ve yeterli sayıda rehabilitasyon merkezleri açılmalıdır.
Birileri kış sabahını ağartmak istemiyor. “On iki kötü adam”ı dillerine dolayanlar bilmelidir ki; bu ülkede “işaret edilen” leri de içinde barındıran en azından ON İKİ MİLYON ADAM GİBİ İYİ ADAM vardır.
Mihdi Perinçek - İnsan Hakları Savunucusu
ÖNCEKİ HABER

Kurdun kuzuyu sevmesi

SONRAKİ HABER

BAŞYAZI

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...