11 Ağustos 2009 00:00

DURUM

Milliyet gazetesinde Devrim Sevimay’ın “Türkiye Kendi Modelini Arıyor” başlıklı bir röportajlar dizisi yayınlanıyor. Dizi, Kürt sorununun ülkenin tanınmış pek çok şahsiyetine soruyor ve onların çözüme yönelik düşünce ve önerileri aktarıyor.

Paylaş

Milliyet gazetesinde Devrim Sevimay’ın “Türkiye Kendi Modelini Arıyor” başlıklı bir röportajlar dizisi yayınlanıyor. Dizi, Kürt sorununun ülkenin tanınmış pek çok şahsiyetine soruyor ve onların çözüme yönelik düşünce ve önerileri aktarıyor. Kuşkusuz bu dizide en fazla tartışılan “‘nun yeni vizyonunu tasarlayacak “12 akil adam”dan biri olan emekli Ümit Pamir”in ortaya attığı referandum önerisi oldu.
Pamir’in önerisinin anlaşılması için uzunca bir alıntı yapmak zorundayız. Pamir şunları söylüyor; “Bence Türklerle Kürtlerin birlikte mi, yoksa ayrı ayrı mı yaşamak istedikleri saptaması referandumla yapılmalıdır ve bir an önce yapılmalıdır. Bu öncesinde konunun alabildiğine serbest bir ortamda, herkesin her şeyi söyleyebileceği, hiçbir korku altında kalmayacağı bir süreci yaşanmalıdır. Vatandaşlar, neye oy verirlerse, sonradan neyle karşılaşacaklarını baştan bilmeli, tartışmalı, söylenecek her sözü dinleme imkanı bulmalıdır.
Pamir şöyle devam ediyor; Referandumda, bütün Türkiye halklarına şu soru sorulmalıdır: Kendinizi nasıl telakki ediyorsunuz; Türk mü, Kürt mü? Türklerin bir ayrışma talebi olmadığına göre yanıtı “Kürt” olanlara sorulacak ikinci soru da şudur: Ayrışmadan mı yanasınız, yoksa birlikte yaşamak mı istiyorsunuz?
EĞER KÜRTLERİN 3’TE 2’SİNDEN FAZLASI “BEN AYRILMAK İSTİYORUM” DİYORSA: O zaman bu ayrışmanın aşamaları konuşulur. Mesela, ilk başta eyalet sistemiyle başlanır, yavaş yavaş gündeme gelir. Bu yapılırken de bin yıllık kardeşlik üzerinden hareket edilir. Çünkü, sonuçta ayrı ayrı da olsa yan yana yaşayacağız.
“EĞER KÜRTLERİN 3’TE 2’SİNDEN FAZLASI “BEN AYRILMAK İSTEMİYORUM” DİYORSA: O zaman otonomi anlamına gelen hiçbir hakka gerek yok demektir. Yani, mesela öğretim olabilir, ama, olmayacaktır. Anayasa’ya Kürtlükle ilgili madde konması artık bir ihtiyaç değildir. Yani, bireysel haklar tüm Türkiye için genişletilir, ama, kolektif hak talepleri gündeme gelmez ve bu konu biter.
ÖNCE GERÇEK, SONRA O GERÇEĞE GÖRE MODEL: Türkiye’nin gerçek bir geliştirebilmesi için, önce “Ey Kürt kardeşim, ey Türk kardeşim, sen ne istiyorsun?” diye sorması gerekiyor. Bunun yanıtını almadan yapılacak tüm arayışlar beni bağışlayın ama hafif kalır. Gideceğimiz yolu bulmak, çözümün zeminini anlamak için önce buna karar vermemiz lazım.
Öneriler bunlar. Öncelikle bu önerilerin yapılmış olmasını ve bunun büyük basında tartışılmasını –örneğin Milliyet’ten Kadri Gürseler ve Hürriyet’ten Nuray Mert düşüncelerini yazdılar- olumlu olduğunu belirtmek gerekiyor. Pamir’in düşüncelerini içeriğine gelirsek; referandum önerisinin ilk bölümü doğru, ikinci bölümü yanlıştır. İlk bölüm demokratik koşullar içerisinde Kürtlerin nüfus içerisindeki oranının saptanmasına götüreceği için doğru ve yararlıdır.
Ancak Kürtlere sorulacak ikinci sorunun ilk bölümü doğru önerilmekte, –yani ayrılığın ağır basması durumunda sancısız, çatışmasız bir ayrılık, bunun biçimleri elbette farklı olabilir- ancak ikinci bölüm yanlış önerilmektedir. Çünkü eğer Kürtler ağırlıklı olarak birlikte yaşamaktan yana oy kullanırlarsa, onlara bu birliğin koşullarını ortaya koyma hakkı tanınmamaktadır. Birlik eğilimi çıkarsa bu otomatik olarak kolektif hakları –yani Kürt olmaktan kaynaklanan hakları- ortadan kaldırmaktadır. Çünkü öneriye göre birlik eğilimi otomatik olarak”otonomi” anlamına gelecek “kolektif hakları” –örneğin eğitim, anayasal güvenceler vb- ortadan kaldırmakta, bireysel ve demokratik hakların geliştirilmesinin yeterli olduğunu bir dayatma olarak ilan etmektedir. Yani Kürtler bizimle birlikte yaşamak istiyorsanız, bu haklardan vaz geçeceksiniz dayatması yapılmaktadır.
Bu yanlış ve sakat bir anlayıştır. Kürtler birlikte ama bölgesel özerklik koşullarında yaşamak isteyebilirler ve bunu istemekte haklarıdır. Esasen bir referandumun yapıldığı koşullarda, eğer birlikte yaşama sonucu ortaya çıkarsa, Kürtlere doğrudan sorulması gereken soru bu birliğin koşullarının ne olacağıdır. Bu koşulların başında da bölgesel özerklik gelmektedir. Sorunun diğer bir önemli yanı ise, Kürt Sorunu’nda Türklere “ey Türk kardeşim sen ne istiyorsun” sorusunun sorulmasının yanlış olmasıdır. Türkler adına zaten bugünkü devlet politika yürütüyor ve Türkler ezen ulus, Kürtler ezilen ulus konumunda. Ezen ulusa sen ne istiyorsun diye sorulduğu nerede görülmüş?
Eğer Türkler ve Kürtler ayrı yaşıyorlar ve bir birliği gündeme getiriyor olsalar idi, o zaman bu iki halka da aynı eşit soru sorulabilirdi. Ama durumun eşitsizliği ortadadır ve bu eşitsizliği bugün eşitlemenin tek yolu da sadece Kürtlere ne istediklerinin sorulmasıdır. Kuşkusuz bütün bunların tartışılıyor olması çok önemlidir ve bu vesile ile belirtmek gerekir ki, ulusların kendi kaderini tayin hakkı olarak, -yani özünde ayrılma ve kendi devletini kurma hakkı, bu hakkı nasıl kullanacağına ulusun sadece kendi karar verebilir- sosyalistlerin kararlılıkla savundukları bir haktır. Şimdi bu son tartışma ve politik gelişmeler, Kürt Sorunu’nda daha ileri çözümler için mücadele edilmesinin zeminini de oldukça güçlendirmektedir.
AHMET YAŞAROĞLU
ÖNCEKİ HABER

Barış için cesur olmalıyız!

SONRAKİ HABER

Barodan Şahin'e kovuşturma

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...