12 Ağustos 2009 00:00
UFUK
Parlamenter siyasette normal olan, muhalefet partilerin ülkenin temel sorunlarının çözümüne ilişkin olarak iktidarı zorlamasıdır. Hatta, iktidarın çözme yeteneğinde olmadığı bilinen sorunlar karşısında...
Parlamenter siyasette normal olan, muhalefet partilerin ülkenin temel sorunlarının çözümüne ilişkin olarak iktidarı zorlamasıdır. Hatta, iktidarın çözme yeteneğinde olmadığı bilinen sorunlar karşısında bile onu zorlamak burjuva muhalefetinin şanındandır. Bizim ülkemizde icat edilmeyen bu düstur, dünyanın bütün kapitalist ülkelerinde, kendine özgür farklılıklarla böyle seyreder.
Ama Türkiyede AKP iktidarı ile birlikte bu açıdan ilginç bir durum yaşanıyor. Bakıldığında ABDnin en fazla dümen suyuna girmiş ve verdiği sözleri tutmak konusunda da en takiyeci partilerden biri olan AKP, ülkenin çözüm bekleyen ağır sorunlarını çözmeye aday bir rolle sahne alırken, rakipleri CHP ve MHP, ona bu konuda yardımcı olmak için sıraya girmiş ve birbirleriyle yarışır gibiler.
MHP malum rolünü oynamaya devam ederken, CHP bu uğursuz rol konusunda uzunca bir süredir MHP ile de bir yarışa tutuşmuş durumda. Son dönemde, hükümetin Kürt açılımı diye sunduğu yönelim karşısında CHP Genel Başkanı, statükoculukta, ırkçılıkta MHPyi bile aşmaya aday refleksler veriyor. Başbakan Erdoğanın yasal bir parti olan DTP ile görüşmesine bile tahammül göstermeyen Baykal liderliğindeki CHPnin bu tutumuyla, AKPnin harekat alanını daraltıp onu yıpratmaktan ziyade adeta ona en küçük bir dalgalanmada imdadına yetişecek bir can simidi sunuyor.
Dünkü grup toplantısındaki şu sözleri Başbakan Erdoğanın, bu imkanı gördüğü ve onun üzerinden siyaset yapmaya başladığını da gösteriyor: Muhalefet Kürt açılımı konusunda dereyi görmeden kazma küreklerle set çekmeye başladı. İnanıyorum ki MHP ve CHP tabanı hesabını soracaktır.
Erdoğan ve kurmayları, Kürt sorunu konusunda çözüm için gerekli olan adımları atmak yerine, meseleyi en geri noktadan tutmaya yeltendiğinde ki bunun işaretleri, Başbakan Erdoğanın danışmanı Ömer Çelikin, partisinin kırmızı çizgilerine dair açıklamalarında da görüldü- muhalefetin bu basıncını hatırlatıp, Ben yapmak istedim ama muhalefetin direnci karşısında ancak bu kadar yapabiliyorum diyebilecektir.
Ortadoğudaki yeni sürecin kendisine ABD himayesinde sunduğu yeni rolleri oynamaya talip bir tutum izleyen ve içeride biraz bunun, biraz ABnin, biraz da geleneksel yöntemlerin iflasının zorlamasıyla yeni bir süreci tartışmaya açan AKP Hükümeti, rakiplerinin muhalefet düzeyindeki bu sığlık ve ırkçılıkla olabildiğince oynayamaya devam edecektir.
Burjuva siyasi arenada durum böyle seyrederken, Kürt sorunuyla ilgili çatışmalarda yaşamını yitiren askerlerin anneleriyle, aynı savaşta yaşamını yitiren PKKlilerin annelerinin çözüm için ortak talepler dile getirmeleri anlamlıdır.
Türkiyenin batısında da emek güçlerinin seslerini yükseltmeye, taleplerini dile getirmeye başlayarak sürece müdahil olma işareti vermeleri çözüm yolunda çok değerlidir.
Türk-İşe bağlı Petrol-İş sendikasının Batman kongresinde konuşan sendikanın genel başkanı Mustafa Öztaşkının barış için cesaret çağrısı yaparak, Artık acıya tahammülümüz yok şeklindeki sözleri önemlidir. Diğer işçi sendikalarının da bu süreci müdahil olması ve hızlı bir çalışmayla Türk kökenli işçi ve emekçilerin örgütleri olarak ortak bir ses vermeleri daha da önemli ve anlamlı olacaktır. Böyle bir tutum AKPnin elini güçlendirmek değil, Türk ve Kürt emekçilerinin barış içinde bir arada yaşama iradesinin temellerinin atılması için emek vermek, mücadele etmek anlamına gelecektir.
FATİH POLAT