13 Ağustos 2009 00:00
AVRUPA GERÇEĞİ
Türkiye, son bir ay içinde imzaladığı Nabucco ve Güney Akımı projeleriyle artık resmen bir enerji koridoru sayılabilir. Hükümet ve egemen medya bu durumun getirdiği olanaklar ve jeostratejik önem üzerinde günlerdir propaganda yapıyor.
Türkiye, son bir ay içinde imzaladığı Nabucco ve Güney Akımı projeleriyle artık resmen bir enerji koridoru sayılabilir. Hükümet ve egemen medya bu durumun getirdiği olanaklar ve jeostratejik önem üzerinde günlerdir propaganda yapıyor.
Çıkış ülkeleri farklı, ulaştığı ülkeler aynı olan bu iki doğal gaz hattının birbirine rakip olduğu konusunda hem Türkiye hem de Avrupa basınında bolca değerlendirme yapıldı, yapılmaya da devam ediyor. Gerçekten de Güney Akımı, Nabucconun işlevsizleştirilmesine yönelik yapılan önemli bir hamledir.
Avrupalı uzmanların çoğu, Türkiye üzerinden Azerbaycan, Türkmenistan, Kazakistan ve Irak doğal gazını Doğu ve Orta Avrupaya taşıyacak Nabucconun faaliyete geçmesine şimdiden şans tanımıyor. Hele, İranın da verici ülkeler arasına dahil edilmemesi durumunda, faaliyete geçmesi durumunda bile verimli olacağına kimse inanmıyor.
Ama yine de Nabucco ile Güney Akımı üzerinden yapılan kıyaslama analizleri ve açıklamaların kendisi bile, daha başından itibaren Türkiyenin, farklı stratejik öneme sahip enerji hatları arasında sıkışmış, tartışma konusu haline gelmiş bir ülke haline geldiğini gösteriyor. Dolayısıyla Türkiye, imzaladığı iki önemli anlaşma ile dünya siyasetinin yüksek gerilim hattının etki alanına daha fazla girmiş bulunuyor.
Ortada daha akan doğal gaz, gerilimli uluslararası ilişkiler ve kapışmalar olmadığı halde, Türkiye üzerinden bu denli tartışmalar yapıldığına göre, ileride neler olabileceğini artık siz düşünün...
Açıktır ki; Avrupa ülkeleri enerji bakımından tek başına Rusyaya bağımlı hale gelmek istemiyor. Çünkü, yeniden paylaşım mücadelesinin kızıştığı dönemde, bunun aleyhte bir durum olacağını biliyorlar. Bu yüzden de enerji kaynaklarını alabildiğince çeşitlendirmek istiyorlar.
Rusya ise tersine Avrupanın özellikle büyük ülkelerini kendisine bağımlı hale getirmek, kendisine ters düşen koridor ülkelerini de devreden çıkarmanın adımlarını atıyor.
Koridor olma stratejini kullanarak, dünya siyasetindeki etkinliklerini artırmak isteyen Polonya ve Ukrayna yeni hatların devreye girmesiyle devre dışı kalacak. Güney Akımı asıl olarak da Ukraynayı etkileyecek.
Rusyanın Batı Avrupa ülkelerine doğal gaz nakleden hatların güzergahını değiştirmesini elbette, politik çıkarlara dayalı stratejik bir hamle olarak okunmak gerekiyor. Çünkü; bugüne kadar koridor işlevi gören her iki ülkedeki politik dengeler şu an Rusyanın aleyhinde ve kısa zamana değişmesi de beklenmiyor. Ukraynadaki batı yanlısı turuncu devrim bu ülkenin koridor olmaktan çıkarılmasında büyük bir önem taşıyor. Bu, elbette Rusyanın Ukraynada kendisine yakın bir yönetim kurma çabalarından vazgeçtiği anlamına gelmiyor. Hatta, Ukraynanın stratejik önemini azaltmaya yönelik bu hamle, belki de yeniden iç kargaşaya yol açacak ve Rusya ile yakın ilişkiyi savunanların işini kolaylaştıracak.
Kısaca, Rusya; uzun yıllardır koridor olarak kullandığı Ukraynayı, imzaladığı yeni enerji anlaşmalarıyla cezalandırıyor.
Benzer bir durumu Polonya için de söylememiz gerekiyor. Rus gazının Almanyaya ulaşmasında koridor görevi gören Polonya da bir kaç yıl içinde devre dışı kalıyor. Baltık Denizi altından, doğrudan Almanya ile Rusya arasında bağlantı kuran Kuzey Avrupa Doğalgaz Hattı (NEGP) son yılların en büyük enerji hamlelerinden biri. Bu hattın tamamlanmasıyla hem Polonya ve Ukrayna baypas edilecek hem de Almanya, Rus doğal gazının dağıtımında merkez ülke haline gelecek.
Dolayısıyla, Güney Akımı ve NEGP ile Ukrayna ve Polonyanın başına gelenlerin yarın Türkiyenin başına gelmeyeceğinin bir güvencesi var mı?
Ya da ABDnin bölgedeki en önemli müttefiki durumundaki Türkiye, ne zamana kadar Rusya ile de dengeli, kazan-kazan siyaseti izleyebilecek?
Bu soruya bugünden yanıt vermek zor. Açık olan ise, Rusyanın enerji silahını, ekonomik ve politik çıkarlarını güçlendirmek için, çok etkili bir şekilde kullanmaya devam ettiğidir. Avrupayı enerji bakımından kendisine bağımlı hale getirerek, işbirliğine zorlamak ya da en azından etkisizleştirmek, Rusyanın yeni stratejisinin adı olsa gerek. Ve bu, tıpkı Ukraynada olduğu gibi çok gerilime, çalkantıya yol açacak, Türkiye de payına düşeni alacaktır.
YÜCEL ÖZDEMİR