14 Ağustos 2009 00:00

Öcalan faktörü tartışması

Türkiye’nin dikkatleri bugünlerde 15 Ağustos’a endeksli...Tüm çevreler, Öcalan’ın o gün yapacağını duyurduğu çözüm planını merak ediyor.

Paylaş

Türkiye’nin dikkatleri bugünlerde 15 Ağustos’a endeksli...
Tüm çevreler, Öcalan’ın o gün yapacağını duyurduğu çözüm planını merak ediyor. Son bir haftadır, medyada yer alan haber, açıklama, analiz ve değerlendirmelerin önemli bir bölümü bu konudaydı.
Öcalan’ın söyleyeceklerinin Türkiye kamuoyunda ve sol dışındaki medyada ilk kez bu kadar dikkate değer bulunduğunu da kaydetmek gerekir.
Öcalan için ilk olarak “Bebek katili” manşetini atan Hürriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Özkök dahi, artık aynı noktada olmadığını belirtiyor.
Hürriyet’ten gelen bu ses, kimi kesimlerin gelişmeler karşısında zorlandığını ve artık konum değişikliğine gideceğini işaret ediyor.
AK Parti Adana Milletvekili ve Başbakan Erdoğan’ın Danışmanı Ömer Çelik, Öcalan’ın muhatap olmadığını vurgulasa da “Birisi kalkıp ‘Ben silahların durdurulmasına katkıda bulunacağım’ derse ki bunun terör örgütüyle bağlantısı olabilir, terörist başı da olabilir, buna kimse hayır demez. Ama bu süreç hükümetin ve AK Parti’nin dışında bir süreç olarak kalır” sözleri bu durumu destekliyor.
Şüphesiz bu noktaya gelişin, Öcalan’ın hem Kürtlerin büyük bölümü, hem PKK üzerindeki belirleyici rolünü korumasına bağlı olduğu açık. Ama en çok da Kürtler üzerindeki etkisine...
Dolayısıyla Öcalan’ın ne diyeceğini hem devlet, hem PKK, hem Kürt örgütleri, hem dış güçler merak ediyorlar.
Kamuoyundaki tartışmaların yoğunlaşması, sorunun taraflarınca gerçekleştirilen toplantılar, görüş alışverişleri, bilgilendirmeler, Öcalan’ın ne diyeceğinin önemini gösteriyor.
Bu noktadan bakıldığında her kesin talebi, temennisi ve beklentisi farklı. Peki Öcalan ne söyleyecek, ne söylemeyecek? Muhtemelen şimdiye kadar söylediklerinin ele alınma biçimi, yarattığı etkileri, toplumdaki kabul ölçüleri, içinde bulunulan koşullar ile güç dengeleri içeren bir önermede bulunacak.
Örneğin, PKK dışındaki çevrelerce çözümün olabilmesi için baskı unsuru haline getirilen silahların bırakılması gibi bir karar çıkabilir mi?
Silahların bırakılması kararı çıkması, yaşanan pratik nedeniyle çok zor gözüküyor. Ama bunun için bir süreç önerisi gelişebilir. Örneğin silahların bırakılması için güvenceler, bazı adımların atılması...
İşin doğrusu Öcalan’ın ne söyleyeceği herkes için zorlayıcı...
Tabii bu konuda en çok zorlanacak kesimlerin başında önce devlet sonra da hükümet geliyor.
Örneğin, Öcalan çok sade, bünyesinde kolaylaştırıcısı bol bir formül ile ortaya çıkarsa hükümet ne yapacak? Öcalan muhatap alınmayacak mı? Başbakan Danışmanı Ömer Çelik’in dediği gibi süreç dışına mı itilecek? Ya da diyelim ki, DTP bu öneriye sahip çıktı. O zaman ne olacak, “DTP enerjisini PKK ya da Öcalan’ı devletin karşısına muhatap olarak çıkartmak yerine demokratikleşme için harcamalı” diyen Çelik, DTP’yi ret mi edecek?
Ya da çözüm için bir araya gelme sözü veren Başbakan Erdoğan yine DTP ile görüşmem mi diyecek?
Ya Kürdistan Federe Yönetimi ne yapacak? Ya ABD, Suriye ve İran...
Keza aynı durum PKK için de geçerli.
Öcalan, PKK’den gerilla gücünü yeniden Türkiye sınırlarının ötesine çekmeyi isterse ne olacak? Buna hazırlar mı? Ya da üst düzey birkaç KCK yöneticisinin Türkiye’ye gelmesini isterse?
Ve bunun için güvence isterse devlet ve hükümet ne yapacak?
DTP’nin de işi zor...
Erdoğan’ın yaptığı görüşmeden yola çıkarak, hükümetin de elini güçlendirmek için muhatap olarak DTP’yi işaret ederse ne olacak? DTP buna hazır mı? Böyle bir yükün altında kalkabilecek mi?
Ya devlet...
Askerler operasyonları durduracak mı? Kendini yeniden gözden geçirme cesaretini bulabilecek mi?
Peki sol, sosyalist ve demokrasi güçleri?
Öcalan’ın ortaya koyacağı çözümü nasıl karşılayacak?
Sonuç olarak bütün bu sorulara yol açacak bir açıklamanın gelip gelmeyeceğini bilemiyoruz.
Ama, bir provokasyon gelişmezse Türkiye’nin hiç bir dönemde yakalayamadığı bir hava içine girmek üzere olduğunu biliyoruz. Ve iyi biliyoruz ki, bu sorun 30 yıldır hep silahların gölgesinde konuşuldu ve bir çözüm sağlanmadı.
İşte geldiğimiz nokta, silahlar olmadan sorunun konuşulması ile buna hazır olma konumudur. Daha doğrusu bir güven meselesi.
Kim hazır kim değil süreç ortaya koyacak...
Hüseyin Deniz - Gazeteci
ÖNCEKİ HABER

Acele ediyorlar, kısa oldu

SONRAKİ HABER

Merter’de kriz: Yüzde 0 zam

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...