15 Ağustos 2009 00:00
zama zingo
Nil Karaibrahimgil, Neşet Ertaşı tanımama lafına açıklık getirdi ama ben hiçbir şey anlamadım. Neşet Ertaşı tanımıyorum dememiş de, şarkılarını mı tanımıyorum demiş, hiç dinlemedim mi demiş...
* Nil Karaibrahimgil, Neşet Ertaşı tanımama lafına açıklık getirdi ama ben hiçbir şey anlamadım. Neşet Ertaşı tanımıyorum dememiş de, şarkılarını mı tanımıyorum demiş, hiç dinlemedim mi demiş, aslında evde bir şeyler dinlenirdi, demek o sizmişsiniz mi demiş, öyle bir şey. Neşet Ertaş bir babalık yaptı, Kimse kimseyi tanımak zorunda değil dedi, o ayrı. Ama Neşet Ertaşı bilmeden memlekette müzik yapanlar, Nil kadar açıksözlü değiller diye kabak bu kadının başına patlamasın. Tanımadan, bilmeden ciddiye alınanlar utansın.
* Geçen akşam Terminal vardı televizyonda. Steven Spielbergin yönettiği, Tom Hanksın oynadığı bir Amerikan filmi. Ülkesinde darbe olduğu için New York havaalanında mahsur kalan adamın hoş hikayesi, ABDye övgü marşları gibi tınlamasına tahammül edebilenler için, güzel film. Böylece bunu dublajlı olarak izlemiş olduk. Aslında Terminal dublajı epey zor bir film, çünkü baş kahraman Victor, kırık bir İngilizce konuşan Doğu Avrupalı biri. Balkan göçmeni gibi bir şive yapmışlar, ben başarılı buldum.
* Kimileri dublajı sevmez, hep söylenir. Bakmayın, fırsatım olursa filmleri orijinal dilinde izlemeyi tercih ederim ama ben dublajdan yanayım. Filmlerin daha çok insana ulaşması öyle mümkün oluyor. Üstelik, sorunlu olmayan bir çeviriyle, bizim de son derece gelişmiş seslendirme sektörümüz ve başarılı sanatçılarımız sayesinde orijinalinden güzel filmler çıkabiliyor ortaya.
ÇAĞDAŞ GÜNERBÜYÜK