Hükümet, bir taraftan demokratikleşme adına Kürt açılımından söz ederken, öte taraftan işçilerin işsiz kalma riskine karşı birikimleri olan İşsizlik Sigortası Fonuna el koyuyor. Hem de milyonlarca işsize her gün yeni binlercesi katılırken ve işsizler karın doyurma kavgası verirken...
Hükümetin Kürt Açılımı, on yıllardır çözümsüz kalan ve çözümsüz kaldıkça da kan alan, can alan bir konuda en azından bir diyalog ortamı yaratması bakımında olumludur. Ayrıca bu açılım bağlamında dilini, kültürünü yaşaması, yaşatması engellenen Kürtlerin üzerindeki bu baskının kaldırılmasının da demokrasi adına önemli bir adım olarak kabul edilmesi gerekir. Ancak, bir taraftan demokrasi adına olumlu kabul edilebilecek adımlar atılırken, diğer taraftan son derece antidemokratik tavrın devam etmesi, hükümetin samimiyeti konusundaki algıları ortadan kaldırmaya yeterli olmamaktadır.
Hükümetin, ne demokrasi ne de hukukla bağdaşmayan son icraatının hedefinde yine emekçiler vardı. Kapitalist sistemde emekçi için en büyük tehdit olan işsizliğe karşı oluşturdukları birikimin 4te 3üne, emekçilerin rızası olmadan hükümet tarafından el konulmaktadır.
Ne için mi? Karayolu ve altyapı yatırımları için. Peki, yapılacak karayolu ve altyapı yatırımları konusunda toplumun ihtiyaçları belirlenmiş de yatırımlar bu doğrultuda mı yapılacaktır? Hiç sanmıyoruz. AKPnin hükümette bulunduğu süre içinde, toplumun gerçek ihtiyaçları üzerinden politika belirleyip, yatırımlar gerçekleştirdiğine rastlanmamıştır. AKP Hükümetinin ihtiyaçlarını dikkate aldığı yegane kesim, uluslararası ve ulusal sermaye ile partili dar bir çıkar çevresidir. Bunun dışında ne işçi ne çiftçi, ne memur ne emekli, ne de öğrencinin istekleri AKPnin derdi olmamıştır. Aksine, onları daha fazla ezmiş, örgütlenip seslerini çıkarmasınlar diye üzerlerinde baskı kurmuştur. Karayolu, altyapı yatırımı adı altında yapılacak olan değişmeyecek yine, işçinin parası bir avuç AKP yandaşı müteahhidi daha da zengin etmeye yarayacaktır.
Hükümet, emekçinin İşsizlik Sigortası Fonundaki parasına antidemokratik bir biçimde el koyup bunu birilerine aktarırken, demokratik Kürt Açılımını da buna alet etmeye çalışmaktadır. Bu bağlamda, GAPtan Sorumlu Devlet Bakanı Cevdet Yılmaz, İşsizlik Fonundan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ve Doğu Anadolu Projesine (DAP) ayrılan 3 milyar liranın, Kürt Açılımının ekonomik ayağı sayılabileceğini söylemiştir.
Ekonominin Kürt sorununun önemli bir ayağı olduğu reddedilemez. Dolayısıyla gerçekçi bir açılımın ekonomik ayağı da olmalıdır. Ama bunun işsizlikten, yoksulluktan inim inim inleyen emekçinin el konulan parasından sağlanması kabul edilemez. Bu ülkede emeği ve doğal kaynakları sömürerek servet sahibi olmuş bir sermaye sınıfı vardır. Bunlara hiç dokunmadan ve hatta açılımın ekonomik ayağı adı altında kendilerinden gasp edilen paranın sermayeye aktarılmasını ne Türk ne de Kürt emekçileri kabul etmemelidir. Öte yandan emekçiler, yine açılım görüntüsü altında yapılacak yatırımlarla Güneydoğuyu Türkiyenin Çini haline getirme oyununa da gelmemelidir.
Sözün özü; demokrasi anlayışı ya vardır ya yoktur. Kürtlere demokrat, emekçiye tiran ya da tersi bir anlayış ile demokrasiden söz edilemez. Dolayısıyla, sadece Kürt açılımıyla ne AKP demokrat olur, ne de Türkiyeye demokrasi gelmiş olur. Gerçek anlamda demokrasi için işçi sınıfı açılımı gerekir ki, bunu da ne AKP ne de başka bir hükümet yapabilir. Bu, sadece ve sadece Kürdüyle, Türküyle tüm işçi sınıfının örgütlü mücadelesi sayesinde olur(!)
ÖZGÜR MÜFTÜOĞLU
Evrensel'i Takip Et