16 Ağustos 2009 00:00
KİRVEME MEKTUPLAR
Kirvem,
Senin de bildiğin üzre, geçtiğimiz günlerde Yunanistanda ölen Aram Dikranın, kendi vasiyeti üzerine cenazesinin Diyarbakırda toprağa verilmesiyle ilgili basında hayli haberler yayınlandı.
Gerek ailesinin, gerekse Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin bu konuda, yani Aram Dikranın vasiyetinin gerçekleşmesi için yetkili makamlar nezdinde sürdürdükleri girişimlerin sonuç vermemesi nedeniyle bu son arzunun yerini bulmadığı da keza malum
Aslında, eninde sonunda günün birinde öte tarafa gitmeye daha doğdukları ilk andan itibaren ister istemez mahkum olan biz fani kulların, hani tek tük istisnaları bir kenara bırakırsak, genelde büyük bir çoğunluğunun, gerçek diye nitelediği bu alemde kendilerince hayal edip, umutla, sabırla bekledikleri sürüsüne bereket maddi-manevi dileklerinin gerçekleşmediği maalesef yine malum ama, beri taraftan kimilerinin kendi inançlarınca ölümlerinin ardından sonsuza dek süreceğine inandıkları öte taraftaki yeni yaşamlarına kapı aralamadan önce, şu ya da bu konuda son kez vasiyet babında dillendirip, veya yazıp çizip kasalarda sakladıkları son arzularının yerine getirilmesini arzu etmeleri, belki de insani açıdan ölümsüzlüğe karşı bu yolla sanki bir nevi duygusal bağlamda direnme, ya da bunun bir nevi tatmini mi, kim bilir
Öyle ya böyle, işin laf ola beri gele kabilinden felsefi boyutunu bir kenara bırakırsak, görünen o ki; tanrının bir garip kulu olarak daha hayata cee! der demez, elinde olmayan nedenlerle, atalarının doğduğu topraklardan uzakta sürdürdüğü yetmiş dört yıllık ömrünün sonucunda bu son yolculuğuna Diyarbakırdaki Ermeni Mezarlığından başlayıp, dolayısıyla son biletinin bu topraklardan kesilmesini arzu etmesi, onun sandığı kadar kolay değilmiş
Nitekim ülkemizin dışişleri, içişleri, kültür bakanlığı yetkililerinin kendi aralarında ustaca paslaşıp, birbirlerine attıkları çalımlarla, hani deyim yerindeyse kırk dereden su taşıyıp, işi mümkün mertebede yokuşa sürükleyip, nihayet No! demelerinin asıl nedeni, yabancı uyruklu olan birinin ülkemizin topraklarında gömülmesi mevzuatımıza tersoymuş, bu nedenle de falan filan feşmekan
Ehh! Tabii ki, bir ülkenin mevzuat hazretlerinin onun bunun hatır belasına, veya huyu suyu hürmetine şıpınişi değiştirilip, yozlaştırılıp, anında devreye sokulmasını beklemek, hatta bu ve benzer hususlarda sırf adamına göre minareye kılıf uydurmak yaklaşımının hukuk devletinde asla olmaması gerçeğine yürekten eyvallah ama, beri taraftan tam da şu sıralar Kürt meselesinin henüz ne olduğunu bilmediğimiz açılımlarla bir an önce halledilip, barış ortamının yaratılmasına hesapça çalışılırken, ömrünü, barıştan yana seslendirdiği Kürtçe, Ermenice, Türkçe, Arapça türkülerle noktalamış bir dengbejin bu son arzusunun gerçekleşmemesinin nedeni, gerçekten de kimi bürokratik engeller yüzünden miydi, yoksa tam aksine bürokratik engeller bahanesiyle aslında gizlenmeye çalışılan o hep bildik, o hep değişmeyen kafa yapısı sonucunda aynı noktada çakılıp kalınan köhne zihniyet miydi?
Yıllar yılı etnik kimlikleri inkar edildiği gibi, keza türküleri dahi yasaklandığı için, kendi anadillerindeki Kürtçe şarkıları Erivan Radyosu vasıtasıyla dinleyip, bu yolla hasret gideren bu insanların gönlünde taht kuran Aram Dikranın, vasiyetinin ardından bunu görev bilip kolları sıvayanların eli boş kaldıysa, hele hele bunun gerekçesi olarak da onun Türk vatandaşı olmayışının yanı sıra, ayrıca kimi hayali provokasyonlara kapı aralayacağını söylemek ne denli inandırıcı bilinmez ama, yine de bana öyle geliyor ki, bu coğrafyadan, Anadoludan sürgüne, tehcire çıkarılan bir neslin ardından, geride kalan yıkık bir kilisede kılınacak bir cenaze namazıyla son yolculuğuna uğurlanamıyan bir barış elçisinin, bu ülkenin vatandaşı olmadığı için iki karışlık ata toprağıyla buluşmasını engelleyip, üstelik bir de bunun sorumluluğunu dolaylı yollarla da olsa sanki Aram Dikrana yükleyenleri; tarih, dün affetmedi, bundan sonra da affedeceğini hiç sanmıyorum Kirvem!
MIGIRDİÇ MARGOSYAN
Evrensel'i Takip Et