18 Ağustos 2009 00:00
ALBATROS
Başbakan Erdoğan son dönemlerde, insanların yüreğine hitap eden bir söylem tutturdu.
Başbakan Erdoğan son dönemlerde, insanların yüreğine hitap eden bir söylem tutturdu.
Atinaya geçen yıl gittiğinde, hala TC pasaportu taşıyan İstanbul Rumlarına gelin dedi.
İnsanların yüreği eridi.
Geçen hafta Kürt sorununa ilişkin açıklaması da Kürtleri duygusal bir heyecana sürükledi.
Ve en son Büyükadadaki azınlık temsilcileri ile birlikte yenen yemekteki söylemde harika idi.
Duygulanmamak mümkün değil.
20 küsür yıldır, sağır kulaklara hitaben bizlerin dillendirdiği şeylerin devlet düzeyinde söylenmesi, biraz da verilen mücadelelerin boşuna olmadığının kanıtı.
Ama bu açılımlar ne yazık ki, derin çeteciliğin kök saldığı kimi yörelere hala ulaşamadı.
Örneğin Türkiye solunun, anti diktatoryal eğilimlere karşı muhalefetin tarihsel mekanlarından biri olan Trabzon kentinin idaresine.
Bu kent, sanki özel yasalara tabi.
Başbakanın birlikte yemek yediği saygıdeğer Patrik Barthelameos, İşadamı Koç ve diğer çevre hakları savunucuları ile birlikte bu kente sokulmamıştı.
Abdi İpekçi Türk-Yunan Barış Ödülü sahibi Yorgo Andreadisin yine bu kentten başlatılan faşizan bir kampanya sonucu Türkiyeye girişi yasaklanmıştı on küsür yıl önce.
Koca koca jandarma paşaları hakkında konferanslar vermiş, serbestçe satılan kitaplarının bölgede dağıtıldığını söylemişti.
Ama bir Hrant Dink, bu kentin insanları ile yürkten bağ kurmayı başarmıştı.
Bunun için hedef alındı belki de.
İnsanların empati kurmasını sağlıyordu.
Bizim Yorgo gibi.
Yorgo bu badireyi sağ atlattı ama gelişi hala yasaklı.
Vasiyeti Trabzona gömülmek.
Topraklarımızda ancak o kadar gözü var.
Gömülmek için.
Tıpkı Diyarbakıra gömülmek isteyen büyük ozan Aram Dikran Melikyan gibi.
Oysa bu ne kadar vicdani bir adım olurdu.
Bir Diyarbakıra gömülme izni verilse idi.
Bir taşla iki kuş!
Hem Ermeni insanının hem Kürt insanının gönlünü birlikte almak.
Gerekçe Yurttaş olmaması.
Ama gerçekte farklı dinden oluşu.
Çünkü bir başkasına yurttaş olmadığı halde gömülme izni verilmişti. Çünkü dinimizi seçmişti.
Andreadia iki kez dilekçe yolladı Bay Erdoğana.
Yanıt olumsuz.
Aram Dikranın vasiyetinin yerine gelmeyişi Andreadisin de, Allah gecinden versin vasiyetinin yerine gelmeyeceğinin işareti.
Ve en son skandal, Sümelaya gelen Rum insanlara dua yasağı konması. Olayın tartaklama boyutu alması.
Vali Beyin oluru ile.
Bu da aslında dine inanmayan ulusalcı eğilimlerin işine gelince nasıl dini milliyetçi amaçlarına alet ettiklerinin bir işareti.
Türkiyede söylemler kadar edimlerin değişmesi de önemli.
Bir zamanlar Necdet Bulut diye bir bilim adamı vardı.
Karadeniz Üniversitesine, 70li yılların ortasında bilgisayar sistemi kuran.
Faşistler tarafından kurşunlanan bu bilim adamının katilleri hala elleri kolları serbet gezerken, daha sonra YÖKçü Üniversite yönetimi adının verildiği konferans salonundan ismini sildirmişti. O sosyalist dünya görüşünde bir bilim adamı idi.
Halkların kardeşliğine inandığı için tehlikeli sayıldı.
Ve tezgah işlemeye devam etti.
RAGIP ZARAKOLU