18 Ağustos 2009 00:00
GÜNCEL
AKP ne yapıyor? Anlayan varsa beri gelsin. Tek tek partileri, meslek odalarını, sağ dernek ve vakıfları, insan hakları derneklerini, gazetecileri vd. dinleyerek not alıyor.
AKP ne yapıyor?
Anlayan varsa beri gelsin.
Tek tek partileri, meslek odalarını, sağ dernek ve vakıfları, insan hakları derneklerini, gazetecileri vd. dinleyerek not alıyor.
AKP, dinlediği kişi ve kurumların Kürt Sorunu konusundaki görüşlerini bilmiyor muydu?
Bilmemesi olanaksız. Gazete okuyan, televizyon seyreden herkes biliyor.
O halde?
AKP, kamuoyu oluşturmaya mı çalışıyor?
Nabız mı yokluyor?
Yoksa, gerçekleştirmeyi planladığı, ufak tefek göstermelik adımlar için gerekçe oluşturmaya mı çalışıyor?
Ben, aslında çok daha köklü tedbirler düşünüyordum ama tük tek bütün kurum ve kişileri dinledim, Türkiye bu kadarına hazır mı diyecek?
Üstelik, AKP ne yapacaksa 2011 genel seçimlerinden en az bir sene öncesi yapması lazım.
2011 seçimlerinin 2010a alınabileceği iddiaları var.
Başbakan açılımı bu yıl sonuna kadar tamamlarız diyor.
Gerçekten ciddi bir şeyler yapılacaksa, bunların iki üç ay içinde yapılması mümkün değil.
TBMM Ekimde açılacak. Bütçe falan dediğinde, bir kaç yasa çıkarmaya ya da değiştirmeye kalksan bahara ancak mümkün olur. Anayasayı değiştirmeye kalksan, en az bir sene sürer.
İki ay da ne yapacaksın?
Birkaç üniversitede Kürdoloji kürsüsü mü? Bazı köylerin isimlerini değiştirmek mi? Bazı yerlerden Ne Mutlu Türküm sloganını silmek mi?
Kürtçe yayın yapacak özel tv ve radyo için dahi bu kadar kısa süre içinde yasa değişikliği yapamazsın.
Elbette, bu konuda atılacak her adım, küçük dahi olsa iyidir. Önemlidir. Ama, yukarıda saydığımız adımlar artık bu aşamada adım ya da açılım sayılmaz. Bu adımlar ı MHP ve CHP dahi atacak duruma gelinmiştir.
AKPnin taktiği dostlar alışverişte görsün taktiği mi?
Bu işler böyle yapılmaz.
Dünyanın hiçbir yerinde demokratikleşme ya da ulusal bir sorunun çözümü bu şekilde olmamıştır.
Demokratikleşme için kimsenin fikrini almaya, mutabakat oluşturmaya gerek yoktur. Görüştüğün kişi ve kuruluşlar demokratikleşmeyelim derse, demokratikleşmeyecek misin?
Bir an önce hak ve özgürlüklerin önündeki bütün engeller ve yasaklar kaldırılmalıdır. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, örgütlenme ve gösteri-toplanma özgürlüğü engelsiz kullanılabilmelidir.
Anayasa toptan değiştirilmeli ve halkın özgür koşullarda örgütleri aracılığıyla katılımının sağlandığı demokratik bir anayasa oluşturulmalıdır.
Merkezi, despotik yönetim yerine yerel yönetimlerin inisiyatiflerinin arttırıldığı ve atanmış yöneticiler yerine, halkın seçtiği yöneticiler (vali, il genel meclisi vb.) eliyle yönetimin yerleştirilmelidir. Okullar, yerel güvenlik, vergi toplama, adliye vb. konularda yerel yönetimlerin inisiyatifi arttırılmalıdır.
Gerçek manada laiklek, yani devletin bütün din ve mezheplere ve inanmayanlara eşit mesafede olduğu, Diyanet İşleri Başkanlığı nın olmadığı, devletin din ve mezheplere bütçeden para aktarmadığı bir laiklik sistemi uygulanmalıdır.
Başta Kürtler olmak üzere bütün ulus ve milliyetler özgürce dillerini konuşabilmeli, dillerinde eğitim yapabilmeli, dillerini ve kültürlerini geliştirebilmeli, iletişim alanında dillerini kullanabilmeli.
Geçmiş gerici ve 12 Eylülcü faşist düzenin mağdurları olan bütün siyasi tutuklu ve hükümlülere af çıkarılmalıdır.
Ve, demokratik bir ortam oluşturarak, herkesin kimseden korkmadan tek tek ya da örgütleri aracılığıyla Kürt Sorunu hakkında çözüm için görüş ve önerilerini sunabildiği bir ortam yaratıp, daha sonra Kürtlerin çoğunluğunun taleplerine uygun çözüm kabul edilmelidir.
Anlaşılacağı gibi, bütün bunlar bir iki ayda gerçekleşebilecek şeyler değildir.
Bunları gerçekleştirmeden de yaptığınız çözüm, açılım falan olmaz.
İki ayda yapılacak olan, yaparmış gibi yapmak olacaktır.
KAMİL TEKİN SÜREK