19 Ağustos 2009 00:00

Yaz kampının aydınlığında ‘yaygın eğlence ve tatil kültürü’ üzerine düşünmelera

Sevgi, dostluk ve dayanışma isteği, kapitalizmin alışverişe dayalı toplumsal ilişkiler, piyasa ortamı ve tüketim kültürünün etkisinde doyurulamamakta...

Paylaş

Sevgi, dostluk ve dayanışma isteği, kapitalizmin alışverişe dayalı toplumsal ilişkiler, piyasa ortamı ve tüketim kültürünün etkisinde doyurulamamakta; emekçi sınıfların içinde gitgide derinleşen bir boşluk duygusu ve iflah olmaz bir bencillik, yozlaşma ve tüketim hırsı yaratmıştır. “Değer” dediğimiz şeyler çoktandır ucuz alışverişlerin pazarlık konusudur.
Doldurulamayan bu boşluk, ruhsal bir yalnızlıkla kıvranan insanı, sürekli tüketimle anlamlandırılan bir döngüye, kendine yabancı bir döngüye itmiştir.
Yaşanan, kuma yazılmış hayatlar ve sonsuz bir çukurun açlığında, doymak bilmez bir tüketimdir ki, bu yeniden üretimidir zulmün baronlarının, kapitalizmin.
Arada yaşanan sıcak gülümsemeler, kabuk tutan yaralarımızı kanatmakta; yabancı gelmekte, sonuç acısıyla kaçışımızdır, tekrar tekrar koşuşumuzdur tüketime. Bilmeyiz ki tükettiğimiz insan, çevre ve de hayatımızdır.
Esnek ve rekabete dayalı çalışma hayatına karşılık gelen tatil ve eğlence anlayışı; “her şey dahil, sınırsız yemek ve eğlence olanaklarına sahip çok yıldızlı otel ve tatil köylerinde” 5-10 gün geçirmektir. Birbirine karşı sevgisiz insanların, -nötr de diyebiliriz- “medeni” bir biçimde bir arada bulunduğu, sözüm ona dinlendiği, daha yaşanırken tüketilmiş bir tatildir bu. Ye, iç, yat. Ama hissetme! Düşünme! Üretme! Sevme! Ha tüket ha tüket! Düşünme orada dökülen yemeklerle kaç aç doyar! Merak etme kimlerle paylaşıyorsun mekanı! Verili durumda yaşanan bu sürekli tüketim hali, kapitalizmin yeniden üretimine hizmet etmeninin ötesinde bir şeye hizmet etmemektedir. Ya da insanın insana yabancılık halinin güvenli bir biçimde devamına hizmet etmektedir! Dostluğa yer vermeyen, daha çok eş dostu kıskandırmaya yönelik bir tatil anlayışıdır bu. Tatil de rekabete dahildir.
Yalnızlığın mermer soğuğu toplumsal ilişkinin ana özelliği olmuş; tesadüfî paylaşımlar, derinlere ulaşamaz, içimizi ısıtmaz olmuştur. Çoklukla sığındığımız feodal ilişkilerin çoktan içinin boşaldığını, yaşanan dünyanın “kendi bacağından asılan koyunların dünyası” olduğunu, itiraf etmesek de biliyoruzdur aslında.
Yaygın (popüler) eğlence ve tatil anlayışı; insansız, her çeşit eşyanın; ancak bizden çoktan kopmuş, fetişleşmiş eşyanın kontrolünde, sevgiye, dostluğa, paylaşıma değil tüketime ayarlanmış bir tatil anlayışıdır. Düşünün ki “yemek sınırsız”mış, sınırsız kapasiteli işkembe ancak kapitalizmde vardır; bunca zulmü, kanı, sömürüyü asırlardır sindirdiğine ve yine de doymadığına göre…
İnsanın insana dokunmadığı, bir arada ama adacıklar şeklinde, ayrı ama bir arada bir ortamda bireyler, sadece ve sadece tüketime yönlendirilmişlerdir. Bütçene göre tatil anlayışında tatilcilerin (tüketicilerin) büyük çoğunluğu “her zaman daha iyi (kaliteli!) bir tatil” olanağı olacağından, daha tatil yolunda mutsuz bir avuntu içindedir.
Birlikte üretilen, birlikte tüketilmeli oysa… Dostça gülerek paylaşmak, kimsenin lokmasını çalmadan ve bunun bilincinde olarak, birinin iyiliği bir başkasının kötülüğü olmadan…
Bilinçli, üreten insan hiçbir zaman çaresiz de değildir. Bize yakışan insani ortamı yaratmak elimizdedir.
Her çeşit eşyanın bir araç olmanın ötesine geçmediği, fetişleşmediği (putlaşmadığı), yemeğin hırsları doyurmak için değil, karnı doyurmak için yendiği, herkesin herkese güvendiği, maskesiz iletişim kurduğu, kapıların kilitlenmeye ihtiyaç duyulmadığı bir yaşam ortamını yaratarak, üreterek dinlenmek de mümkün.
Emekçilerin 20-30 Temmuz Dikili-Sotes Tatil Köyü buluşması, yok denen bir olanağın kanıtıydı; sonu gelecekse bile henüz “tarihin sonunun” gelmediğinin kanıtıydı. “Başka bir dünyaya atılmış bir adımdı.” Tüketimin yerine üretimin ve paylaşımın olduğu…
Metanın, malın, her türlü tüketim nesnesi fetişin egemenliğinin kırıldığı, insanın insanla olmaktan mutlu olduğu, birlikte üretip birlikte tükettiğimiz, sabahları karnımızın acıkması gibi beynimizi doyurmaya gittiğimiz söyleşileriyle, her türlü eğlence ve etkinlikleriyle, Emek Yaz Kampı’nda kardeşlik, dostluk, insan insana geçen günler için, başka bir hayattan çalınmış bir on gün için, bütün dostlara teşekkürler…
Gülhan Şimşek - Eğitim-Sen Ankara 3 No’lu şb. Özlük-Hukuk ve TİS Sekr.
ÖNCEKİ HABER

Güler Zere’ye özgürlük!

SONRAKİ HABER

Devlet, devlet politikası olarak adam öldürür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...