18 Ağustos 2009 00:00
Bu kardeşlikten ortak filmler çıkar
Ermenistanda ve Türkiyede anlatılan ortak masalları merak eder misiniz? Ya da 1915ten sonra Kürtleşen Ermeni kökenli kadınların yaşamlarını, anlatsalar dinler misiniz?
Ermenistanda ve Türkiyede anlatılan ortak masalları merak eder misiniz? Ya da 1915ten sonra Kürtleşen Ermeni kökenli kadınların yaşamlarını, anlatsalar dinler misiniz? Büyük ninesinin izini Arjantine kadar süren Türkiyeli bir gencin öyküsünü izler miydiniz?
Öyleyse doğru yere geldiniz. Çünkü Ermenistan Türkiye Sinema Platformu, tam da bunları anlatacak ortak film projeleri üretiyor.
Hükümetler iki ülkeyi yakınlaştıracak işler yapılacak kadar açılmadılar belki henüz. Ama Ermenistanlı ve Türkiyeli sinemacılar, ortak projeler üretmeye çoktan başladı. Sinemanın tarihle nasıl uğraştığı tartışmalarından, ortak masalları konu alan film projelerine, şimdilik sadece sinemacılar katılıyor ama sonuçların halkların kardeşliği adına heyecan verici olduğu kesin.
ATÖLYELERLE BAŞLADI
Türkiye Ermenistan Sinema Platformu düşüncesi, Ermenistan Türkiye kültürel etkinlikleri çerçevesinde, Ermenistandan ve Türkiyeden katılımla gerçekleşen, Anadolu Kültür ve Erivan Uluslararası Altın Kayısı Film Festivali tarafından düzenlenen sinema atölyelerinin sonucunda ortaya çıkmış.
2006 yılında, Anadolu Kültür, Kafkas İnisiyatifi programı dahilinde Ermenistanın başkenti Erivanda düzenlenen Uluslararası Altın Kayısı Film Festivali ortaklığıyla, İstanbul ve Diyarbakırda Ermenistan Film Günleri düzenledi. Sinemacıların ortak işleri, böyle başladı. Bu etkinlik, Anadolu Kültür ile Altın Kayısının ileriki yıllarda devam edecek çalışmalarının ilk ayağı oldu.
2008 yılı Nisan ayında, Uluslararası İstanbul Film Festivali sırasında 10a yakın Ermenistanlı sinemacı İstanbulda ağırlandı. Sinema tarihi nasıl ele alır? adlı bir atölye çalışması düzenlendi. 2008 Aralıkında ise Erivanda ikinci atölye Sınır ötesi diyalog ve birbirini anlama aracı olarak sinema düzenlendi. Nisan 2009da, Uluslararası İstanbul Film Festivali sırasında Ermenistan Türkiye Sinema Platformunun kuruluşu açıklandı.
Platformun amaçları, kültürel alanda iki ülke arasında yakın ilişkiler kurmak ve iş birlikleri geliştirmek, sinema ve kültür alanında bir iletişim ağı kurmak, ülkelerarası diyalog ve değişim programlarını teşvik etmek, kültürel mirası korumak olarak açıklanıyor.
ORTAK YAPIMLAR BAŞLADI BİLE
Platform, yeni kurulmuş olmasına rağmen şimdiden kulaktan kulağa da olsa duyulmaya başladı. Anadolu Kültürden proje asistanı Sibil Çekmen, bunu Ben bunu iki ülke arasında, diğer alanlarda olduğu gibi sinema alanında da iş birliği, ortak yapımlar yapmak isteyen insanların azımsanamayacak kadar çok olmasına bağlıyorum sözleriyle yorumluyor. Temmuz ayında platformun ilk atölye çalışması Erivanda, Altın Kayısı Film Festivali sırasında yapılmış. Belgesel film projesi geliştirme atölyesine, Türkiyeden ve Ermenistandan üçer yönetmen projeleriyle katılmış. Hatta platformu duyan iki Ermenistanlı yönetmenin festival sırasında kendisine gelip projelerini anlattıklarını söylüyor Çekmen. Sinemacılar arasında ilgi çekici bir girişim olmasından umutlu.
Platformun temel amaçlarından biri zaten networking yapmak olacak, yani iki ülke sinemacıları arasında ihtiyaç duyulan o iletişim ağını kurabilmek. Biri Ermenistanda çekim mi yapmak istiyor, Ermenistanlı bir yönetmen Türkiyeden X görüntü yönetmeniyle mi çalışmak istiyor, ortak yapım çekilebilecek bir belgesel projesi mi var gündemde; o halde insanların birbirlerini bulmasını sağlayalım. Sibil Çekmen, ortak sinema platformunu bu sözlerle anlatıyor.
BİR DE FESTİVALLERDE İZLERSEK...
Çekmen, platform için kısa zamanda bir internet sitesi kurmayı planladıklarını söylüyor. İngilizce olarak yayına başlayacak site sayesinde iletişim ağı biraz daha geniş kesimlere yayılabilecek. İleride buna Türkçe ve Ermenicenin eklenmesi düşünülüyor. Böylece, sinemacıların internet üzerinden tartışabilecekleri ve gelecekteki projeler hakkında fikir alışverişinde bulunabilecekleri bir forum başlatılmış olacak.
Kurulacak olan iletişim ağı, bağımsız sinemacılar ile profesyonel kurum ve stüdyoları birleştirmeyi, onların ortak projeler üzerinde tartışmasını, projeler için iki taraftan da maddi kaynaklar aranmasını ve projelerin ortak yapım olarak gerçekleşmesini sağlamayı da hedefliyor. Ama diyor Sibil Çekmen; Tabii ki isteğimiz, bir iki yıllık süre zarfında, platform kapsamında olgunlaşmaya başlamış projeleri beyazperdede, festivallerde izleyebilmek.
İLGİ ÇEKİCİ BELGESELLER
İki ülkeli sinema platformunun gündeminde, hem Türkiyeden hem de Ermenistandan belgesel projeleri var.
Örneğin, Zeynep Güzel ve Nagehan Uskan, Kars ve Gümrüde tam bir masal avcılığı yapıyorlarmış şu anda. İki kentteki masalları toplayıp, bu masalların ortaklıkları ya da farklılıkları üzerinden ilginç bir iş çıkartma yolunda ilerliyorlarmış.
Hem Karsta hem de Gümrüde kendilerine yardım eden bir ekipleri varmış. Yani, ilk iş birlikleri çoktan başlamış, görünüşe göre.
Ölüm Elbisesi: Kumalık filmiyle tanınan genç yönetmen Müjde Arslan, Ermenistandaki bir Kürt köyünün hikayesini sinema perdesine taşımaya hazırlanıyor. Haydar Demirtaş, büyük ninesi Hasinenin hikayesini anlatan, Türkiye-Arjantin hattında geçecek olan bir belgeselin yapım çalışmalarına başlamış.
Bu üç proje, belgesel proje geliştirme atölyesine Türkiyeden katılan projeler. Bunun dışında, proje asistanlığının yanı sıra sinemayla doğrudan da ilgilenen Sibil Çekmen ile Senem Tüzen, bu sene festivalde uzun metraj film projelerini sunmuş. Toplam olarak, belgesel filmlerin ağırlıkta olduğu, aralarında birkaç uzun metrajlı filmin de olduğu birçok proje, gerçekleşme yolunda ilerliyor.
Kürtler ve Ermenilerin sinema ortaklığı
Sinema Platformu çerçevesinde Ermenistanlı meslektaşlarıyla birlikte çalışan bir başka sinemacı da Müjde Arslan. Arslan, 1981 Mardin doğumlu genç bir sinemacı. Onu, İstanbul Film Festivalinde gösterilen; orada da, bölgede de, yurtdışında da ilgi gören filmi Ölüm Elbisesi: Kumalık ile ve yakın zamanda yayınlanan Kürt Sineması kitabıyla tanıyoruz. Arslan da Ermenistan Türkiye Sinema Platformu kapsamındaki belgesel geliştirme atölyesine katılmış ve filmi için birkaç kez Ermenistana gidip gelmeye başlamış bile.
Arslan, bu platformu şöyle anlatıyor: Üzeri örtülemeyecek ortak bir geçmiş var. Biz bu geçmişle nasıl barışırız, iki halk arasında nasıl empati kurarız, buna yanıt arıyoruz.
Onun projesi ise 1915te kurtularak Kürt ailelerin yanına yerleşen, Kürtleşen Ermeni kadınların öyküsü. Tanıklıklara dayanarak bu kadınların yaşamlarını bir belgeselde anlatmaya hazırlanıyor.
Müjde Arslan, sinema çalışmaları için gittiği Ermenistanda, dokuz on köyden oluşan Elegez bölgesini ziyaretinden etkilenmiş. Burası, Ermenistan Kürtlerinin yaşadığı bir bölge.
Arslan, Elegez ziyaretini şöyle anlatıyor: Yüz yıl önce Kürtler nasıl yaşıyorsa, aynı şekilde yaşayan bir topluluk var. Teknolojik gelişmelerden uzaklar. Tamamıyla dillerini, kültürlerini, gelenek göreneklerini olduğu gibi korumuşlar. Bu da, onların Ermenistan içerisinde aslında diğer bölgelere göre daha özgür şartlar altında yaşadıklarını gösteriyor. Ermenistanda Kürt dili eğitimi var.
İlk Kürt filminin Ermenistanda çekilmiş olması da bir rastlantı değil tabii. Ermenistan sinemasının ikinci filmi olarak bilinen, 1926 tarihli Zerê, Ermeni sinemacılar tarafından çekilmiş bir Kürt hikayesi anlattığından, ilk Kürt filmi sayılıyor.
Müjde Arslan, kitap çalışmasından da hakim olduğu bu alanda, aslında Ermeniler ve Kürtlerin ortak yaşayışlarının, sinemada ne kadar çok kökeni olduğunu hatırlatıyor böylece.
HOVHANNİSYAN: SİNEMA SINIRLARI AŞAR
Ermenistan Türkiye Sinema Platformunun Ermenistan ayağını da Erivanda düzenlenen Uluslararası Altın Kayısı Film Festivali görevlileri üstlenmiş. Programın koordinatörü, 1985 doğumlu, genç bir sinemacı olan Hasmik Hovhannisyan, Altın Kayısının Sanat Yönetmeni Susanna Harutyunyan ile birlikte platformun Ermenistan tarafındaki işlerini yürütüyor.
Hovhannisyan, altı yıldır Altın Kayısıda çalışıyor. Ekonomi mezunu, Hayfilm sinema okulunda bir yıl öğrenim görmüş. Bir kısa filmi var, aynı zamanda uzun filmlerde ve belgesellerde yapımcılık yapıyor.
Platformda görev alma nedenini sınır ötesi sinemaya ilgisiyle açıklıyor Hovhannisyan ve şöyle diyor: Ortak bir tarihi, tarihsel sorunları, çatışmaları olan halkların, sinema aracılığıyla çok şey söyleyebileceğine, diyalog kurabileceğine, birbirini tanıyabileceğine, konuşulmayan konularda açıkça konuşabileceğine inanıyorum. Sinema insanları bir araya getirir, sadece coğrafi sınırları değil, insani sınırları da aşar.
Türkiyeli sinemacılarla birlikte çalışmanın nasıl bir duygu olduğunu sorduğumuzda ise şöyle yanıt veriyor: Kimi sinemacıları önceden tanıyordum, hatta bazılarıyla iyi arkadaştım. Artık başka yeni insanları, yeni hikayeleri, yeni sinemaları keşfedebiliyorum...
(İstanbul/EVRENSEL)
Çağdaş Günerbüyük