20 Ağustos 2009 00:00

Ford Cumhuriyeti’nde modern kölelik 3

2001 yılında üretime başlayan Ford Otosan Kocaeli fabrikası, geçen 8 yıl boyunca düzenli olarak büyüyen, kâr rekorları kıran bir kuruluş.

Paylaş

2001 yılında üretime başlayan Ford Otosan Kocaeli fabrikası, geçen 8 yıl boyunca düzenli olarak büyüyen, kâr rekorları kıran bir kuruluş.
İstanbul Sanayi Odası’nın her yıl açıkladığı “Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” raporuna göre üretime başladığı 2001 yılında listeye 33. sıradan giren Ford, 2008 raporunda ise 3. sıraya yükselmiş, otomotiv sektöründe lider haline gelmiştir.
Sürekli gelişen ve büyüyen, kapasitesini artıran fabrika, bu büyümeyi işçilerine yansıtmamakta kararlı görünüyor.
İşçilerine otomotiv sektöründeki en düşük maaşı veren fabrikada, yeni giren işçinin ücreti asgari ücret civarında. Bu, sosyal haklarla beraber 700 TL’yi buluyor. Ford işçileri her geçen gün hızı yükseltilen banda yetişmek zorunda kalarak, kendi deyimleriyle “robotlaşıyor”, adeta koşarak çalışıyorlar.
Peki bu durum, bedenlere, aile içi ve sosyal yaşama nasıl yansıyor?


İşçiyi öğüten, sosyal yaşamı bitiren çalışma koşulları
Amerika’da başlayıp tüm dünyayı etkisi altına almaya başlayan kapitalizmin ekonomik krizi patlak verdiğinde ise Ford Otosan, krizi fabrika için fırsata, işçileri için zulme dönüştürmeyi başardı. Normal dönemde uygulanamayacak, uygulandığında yoğun tepkiyle karşılaşılabilecek her şeyi kriz bahanesiyle yaşama geçiren fabrika, işçilerinin en temel haklarını bile gasp etmiş, kölece çalışma koşullarını işçiler için tek seçenek haline getirmiş. Çalışma yaşamındaki yoğunluk, işçilerin bedenlerini tahrip eden çalışma temposu, ücretlerin düşüklüğü ve çalışma saatlerinin belirsizliği, işçilerin iş saatleri dışındaki yaşamlarını da alabildiğine etkiliyor. Aile ve arkadaşlık ilişkileri, kültürel ve sosyal faaliyetler, yaşamın bir parçası olmaktan çıkartılarak, hayat fabrika ve ev arasına hapsediliyor.
‘FABRİKADAN ÇÜRÜK ÇIKIYORUZ’
Ford, işçileri ayrıntılı bir sağlık kontrolünden geçirerek alıyor. Öyle ki, Türkiye’nin birçok yöresinden, Türkiye’nin en sağlıklı genç bedenleri gerekli koşulları sağlayarak işbaşı yapıyorlar. İşletme yönetiminin hazırladığı “Ford Otosan Çalışma İlkeleri”nde işçi sağlığına verilen “önem”, “Ford Otosan, işyerinde ve işbaşında, işçi sağlığı ve iş güvenliğini tam anlamıyla sağlamayı hedeflemiştir” denilerek ifade edilmekte; ancak iş üretimin artırılması ve bandın hızlandırılmasına gelince, bu ilke aklın ucundan dahi geçmemektedir. Normalde 102 saniyede turunu tamamlaması gereken bant 90 saniyede çalıştırılınca, işçilerin zaten yüksek olan çalışma temposu yüzde 10 daha artırılıyor. İşçilerin ruh ve beden sağlığını ortadan kaldıran bu uygulamalar ile fabrikanın sürekli artırılan üretim kapasitesinin dahi yıllardır aşıldığını belirten işçiler, “hızla akan banda yetişmek için robot gibi hareket ediyoruz. Bandın başında neredeyse koşmak zorunda kalıyoruz. Bunun sonuncunda sıklıkla bel, boyun fıtığı gibi meslek hastalıklarıyla karşılaşıyoruz. Fabrikanın yüzde 70-80’i belden rahatsız. Bel fıtığı olan işçiler bölümden bölüme sürülüyor, işten çıkması için baskı yapılıyor. Hastalanmak ise yasak. Hastalanıp rapor aldığımızda yine sürgün. Bu tempo insanı mahvediyor ama bandın durması bir yana, yavaşlaması bile mümkün değil” diyorlar.
1 DAKİKALIK GECİKME BİLE YASAK
Kuzey Amerika’dan alınan 35 bin araçlık Ford Connect siparişi, Connect hattında kriz öncesi yoğunluk ve iş temposunu getirdi. Günde 10 saat çalışan bir Ford işçisi, “herkes 8 saat çalışmak istiyor. Bana kalırsa günde 8 saat çalışır, eve dönerim. Ama 10 saat zorunlu. Mesai yapar mısın diye soran yok, mecbur. Canın isterse çalış, istemezse kapı dışarı diyorlar. Yüksek tempo bizi çok yoruyor. Bel ağrısı yaşıyor birçok arkadaş. Zaten mesai parası da vermiyorlar. Mesailer yerine 1 gün izin. Sosyal hayat sıfır. Zaten yorgun geliyorsun. İşten çıkınca altı-yedide evde oluyorum. İki saat televizyonun karşısında otur, küt yatağa!” diye konuştu.
“Tuvalete gidebilmek için yerimize birisini bulmak zorundayız, bulamazsak tuvalete gidemeyiz” diyen bir Ford işçisi, “İshal olup da iki kere tuvalete gitmeyi zaten düşünemeyiz bile. Yemek arası yarım saat; 10 dakikası yolda geçiveriyor. 20 dakikada alelacele mideyi doldurup işe koşuyoruz. Bir dakika geç kalamayız, kalırsak sarı kart, iki sarı kart bir kırmızı kart eder, sonra da kapı dışarı. İşe vardiya girişinden 30 dakika geç gelirsek bekçi içeri almıyor. İş günü bitip eve vardığımda canım çıkmış oluyor. Yemek yedikten sonra ister istemez uyuyakalıyorum” diye konuştu.
ÜCRET TEMEL İHTİYACA YETMİYOR!
Kriz döneminde sürekli olarak ücretsiz izne çıkartıldıklarını belirten Ford işçileri, “İzinler nedeniyle maaşlarımızdan yüzde 24 oranında kesintiler oldu. Geçinmekte çok zorluk çektik, birçok arkadaşımız ek iş yaptı. Bazı aylar 200 TL maaş aldık. 10 gün çalıştık, 20 gün ücretsiz izne çıktık. Ev kiraları 350-400 TL. Maaşlarımızı tam alamadığımız için kredi kartlarına yüklendik. Borçlar birikti. Borçlarını ödeyemeyen arkadaşlarımız icralık oldu. Bu arkadaşlar tazminatla borçlarını kapatmak için işi bıraktılar” dedi.
10 yıldır Ford Otosan’da çalışan, evli ve iki çocuk babası olan başka bir Ford Otosan işçisi, yaşadıkları ekonomik sıkıntıyı şu sözlerle anlatıyor: “eşim çalışmıyor. İki çocuk var ikisi de okuyor. Bin lira maaş alırken, kriz döneminde yaşanan izinlerle bu 700 liraya düştü. Artık her şeyden kısmak zorunda kalıyoruz. Eskiden her hafta pazara giderken şimdi 15 günde bir gider olduk. Herkes ek iş arıyor. Bulan kendini şanslı sayıyor.” Doğal gaza gelen zamdan sonra kimsenin doğal gaz yakmaya cesaret edemediğini söyleyen işçi, doğal gaz yerine soba yakmaya karar verdiklerini anlatıyor. Ford işçisi, “kömür almaya gittim tonu 750 lira dediler. Valla cesaret edip bir ton alamadım. Çünkü aralık ayında da duruş olacakmış, önümüzü göremiyoruz ki. 17 torba kömür aldım. Bütün kış onunla idare etmeye çalışacağız. Nasıl olacak bilmiyorum. Çocuklar küçük. Okula gidiyorlar. Kışlık ayakkabı ve mont almam lazım daha alamadım. İçim sızlıyor ama ne yapayım? Her şeyden kısar hale geldik” şeklinde konuştu.
Kriz döneminde yaşanan ücretsiz izinlerde arkadaşlarının günübirlik işler yaptığını söyleyen bir Ford işçisi, bu durumu şu sözlerle ifade ediyor: “aldığımız maaş ortada. İzin döneminde maaşların yüzde 24’ü kesildi, elde avuçta bir şey kalmadı. Arkadaşlarımız ek işler yapmanın derdine düştü. İşçi aç.”
Ücretlerin sosyal hayat için yeterli olmadığını belirten Ford işçileri, “dışarı çıkınca para harcıyorsun. En iyi çıkmamak diyoruz. İzin döneminde memlekete gittik. Geri döndük. Çoluk çocuk memlekette. Çocuklar okullar açılana kadar memlekette duracaklar. Masraflar azalsın diye eşimizi, çocuğumuzu dahi göremez olduk” dediler.
İZİN DÖNEMİNDE EK İŞ
Kriz döneminde yaşanan zorunlu izinlerin ekonomik olarak kendisini çok mağdur ettiğini belirten bir Ford işçisi, izin döneminde ek iş olarak bir kahvehanede 25 YTL yevmiye ile çalıştığını anlatıyor. Ford işçisi, “650 lira maaş alıyordum. Fabrikada 6 ay boyunca sürekli izinler yaşandı. Bu da maaşlardan nereden baksanız 200 lira kesilmesi anlamına geliyor. Kocaeli pahalı bir kent, 350 lira kira veriyorum. Doğal gaz, elektrik, su, ulaşıma yapılan zamları da düşündüğünüzde altından kalkamıyoruz. Ben de izin dönemlerinde kahvehanede çalışıyordum” dedi. Yeni evlendiğini, eşi çalışmadığı için evi tek başına geçindirmek zorunda olduğunu söyleyen Ford işçisi, “hâlâ borç ödüyorum. Kolay değil, yeni bir ev kuruyorsun. Eşim de aylardır iş arıyor ama bulamadı. Tek başıma ev geçindirmeye çalışıyorum. Fabrika kâr üstüne kâr yapıyor. İhracat rekorları kırıyor. Kim kazandırıyor bunları, biz kazandırıyoruz. Ama emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Güya işim var ama ek iş yapmak zorunda kalıyorum. Bizi bu hallere düşürenlerin utanması lazım” şeklinde konuştu.
Krizle birlikte fabrikada kuralsızlığın kural haline geldiğini aktaran Ford işçisi, “İşçinin hayatı altüst oldu. Çalıştığın bölüm değişiyor, vardiyan değişiyor, her şey allak bullak. Bugün Transit hattındasın yarın Transit Connect. Önemli olan işin zamanında yetişmesi. Sen önemli değilsin. Hangi vardiyada olduğumuzu öğrenmek için bile telefon bekler hale geldik” dedi.
Sosyal yaşamının olmadığını, kendine zaman ayıramadığını söyleyen başka bir Ford işçisi, “Bizim sosyal yaşantımız yok. Eve ekmeği zor alıyoruz. Senelik iznimizi evde geçirdik. Bekarım ve evlenmeyi kesinlikle düşünmüyorum. Geçinemeyeceğimden eminim” dedi.
Ağır çalışma temposuna bir de düşük ücret eklendiğinde evden dışarı adım atmak istemediklerini belirten Ford işçisi, “zamanımız yok, paramız yok... Bir pazar günümüz var, onu da dinlenerek değerlendiriyoruz. Bırakın sinemaya gitmeyi, çocuğum bir şey ister de alamam diye evden dışarı çıkmaya korkuyorum” dedi.


İŞÇİNİN PSİKOLOJİSİNİ BOZUYORLAR!
Yürüyen bant sistemi ile çalıştıklarını ve sıfır hatayla çalışmak zorunda olduklarını belirten Ford işçisi, “İşi yetiştiremeyeceğim korkusu oluyor. İkinci şansın yok. Sürekli dikkat istiyor. Bir arabaya parça takarken diğer arabanın hesabını yapıyoruz. 10 saat boyunca sürekli hareket halindeyiz, bu koşullarda çalışmak strese yol açıyor” diyerek, çalışma ortamını anlatıyor. Bir diğer Ford işçisi de “Çalışırken işini düşünüyorsun. Kendini baskı altında hissediyorsun. Zamanla yarışıyorsun. Robot değiliz. Tabii ki bu durum stres yapıyor. Ayrıca işe dayanamayıp işten çıkan arkadaşlar oluyor. Çıkan işçinin yaptığı prosessi de sana yüklüyorlar. Yerine yeni eleman gelene kadar sen onun işini de yapmak zorundasın” diyor.
Transit hattındaki işçilerin sürekli yerlerinin değiştirildiğini ifade eden Ford işçisi, “bir yere gönderiyorlar. Orada stoku doldurunca, haydi başka yere. İşçinin dengesini, psikolojisini bozuyorlar. Tepki gösterdik. Tepki gösterince bazen kabul ediliyor, bazen de zorla gidiyorsun. Sinirleniyoruz, stres çok. Eve gelince aile ortamında bile gergin oluyorum. En ufak bir şeye bile kızıyorum. Böyle olunca aile ortamından bile uzaklaşmaya çalışıyorum” diye konuştu.


FORD OTOSAN’DA 50. YIL
1959 yılında Otosan AŞ’nin kurulmasıyla üretim sürecine giren Ford-Koç ortaklığı, 50. yılını doldurdu. 50. yılını dolduran ortaklık, Türkiye’nin en büyük işletmelerinin başında geliyor. Fabrika gururla 50. yılını kutlarken, krizi fırsata çevirmeyi ihmal etmiyor. Zarar etmemesine rağmen kısa çalışma ödeneğinden yararlanan, İşsizlik fonu’nu talan eden Ford, son yapılan açık kapı toplantısında, işçilerin haklarından ve ücretlerden yapılan kısıntılarla büyük bir tasarruf yaptığını belirtiyor. Ford Otosan’ın yaptığı tasarrufun işçilerin cebinden ve emeğinden çalmak olduğunu belirten Ford işçileri, “İş güvenlik malzemelerini dahi doğru düzgün vermez oldular. Hem zarar etmiyor, hem de kıstıkça kısıyor. Ücretsiz izinlerle maaşımızı bile vermedi. Yaz döneminde yapılan, az buçuk sosyal ortam yaratan piknik, konser, sünnet, hediye çeki gibi sosyal etkinlikleri ve hakları bile ortadan kaldırdılar. Bu sene ne piknik yapıldı, ne konser. Ford işte böyle üçüncü büyük işletme oldu. İşçiler bunlara daha fazla sessiz kalmamalı, birlik olmalı” diye konuştular.


VARDİYA SİSTEMİ DENGE BOZUYOR!
Vardiya sistemi de işçinin dengesini, psikolojisini bozan başka bir etken. Uyku düzeninin değişmesinin tüm yaşamını etkilediğini belirten bir Ford işçisi, “vardiya haftasının başında uyku düzenini değiştirmek zorunda kaldığım için 3-4 saatlik uykuyla işe geliyorum. Sonraki iki-üç gün orta vaziyette, son günlerde ise tam alışıyorum, vardiya gene değişiyor, tekrar baştan. İşçinin hayatı ters dönüyor. Aile yaşamı ve sosyal hayatım kalmıyor. Dönen vardiyalar nedeniyle yaşanan uykusuzluk, yoğun iş temposuyla beraber iş kazası riskini de artırıyor” diye konuştu.


PATRON REKORLARLA ŞEVKTE, YA İŞÇİ?
Yorgunluktan hayata katılamadığını, dinlenmeye bile vakti olmadığını söyleyen bir Ford işçisi, çoğu işçi arkadaşının kendisi gibi sosyal hayatı olmadığını, aldıkları maaşın ev bile geçindirmediğini, ayda bir dışarı çıkmanın Ford’da çalışan işçi için bir hayal olduğunu dile getirdi. İşten geldikten sonra sadece uyuyup dinlenebildiklerini söyleyen işçi, “ben hiçbir zaman işe isteyerek, şevkle gitmedim. Her gün akşam olup fabrikadan çıkmayı iple çektim. Robota döndük, evimize ailemize yabancılaştık. Borçlardan sokağa çıkamıyoruz. Bir arkadaşım, ‘karımla dışarı çıkmaya korkuyorum, bir şey ister de alamam’ diyor. İşte sanayi devi, ihracat rekortmeni” dedi.
M. Arif Koşar - Şerafettin Gökdeniz
ÖNCEKİ HABER

Rijkaard: Küçümsememeliyiz

SONRAKİ HABER

Play-off turunda ilk mücadeleler

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...