20 Ağustos 2009 00:00
EMEK GÜNLÜĞÜ
Kart-kurt, mermer, mozaik, vatan, toprak, bölünmez bütünlük, tek bayrak, tek vatan, terör demezse görüşmem tartışmalarının ardından, nereden nereye gelindi. Bir afallama ve şaşkınlık var. Kolay değil, bunca söylenen sözlerden, acılardan sonra çözüm yollarını tartışmak. Yüz yıllı aşkın süregelen inkar ve imha politikalarından sonra, sorunun çözülmesi tartışılıyor. Şoven ve ırkçı politikaların devlet katında itibar gördüğü, özendirildiği, kışkırtıldığı, linççilerin kol gezdiği dönemler yaşandı.
Şimdi Kürdü düşman sayan politikaların iflas ettiği dönemdir, bütün bunlar devlet katında sancılı oluyor. Türk ve Kürt halkı açısından sancılı oluyor. Otuz yıllık savaş, on binlerce kardeşin yaşamını yitirdiği bu topraklarda halen kardeşlik ve barış havası esiyor, ne kadar güzel. Kürt sorununun çözüm tartışmaları ve sancıları sürüyor olmakla beraber, yine de güzel günler var gelecekte. İki halkın sabırlı ve inançlı yaklaşımı süreci bugüne getirdi.
Yurtseverler, emekten yana olanlar, demokrasi mücadelesinin savaşçıları, hep çözümden yana oldular ve olmaya devam ediyorlar. Fakat bu çözüm eşit haklara dayalı bir çözüm olmalı.
Yoksa Kürt halkının talepleri, istekleri bir lütuf gibi ele alınırsa, böyle görülürse, bir kez daha bir halkın acılarına acı eklemekten başka bir işe yaramaz. Petrol-İş Genel Başkanı Mustafa Öztaşkın, Barışı savunmak için cesur olmalıyız demişti. Evet doğru, barışı savunmak için cesur olmalıyız. Ama bugün sadece barışı savunmak yetmez, tam hak eşitliğini de savunmalıyız, bu konuda daha cesur olmalıyız.
Yaşanan savaş süreci, yüz yıllık inkar ve imha politikası, ne Türk halkının, ne de Kürt halkının politikası. Egemen devlet anlayışının yönetim biçimidir. Bu nedenledir ki bunca acı ve gözyaşı, göç, sürgün ve ölümler yaşanmıştır. Egemen devlet, buradan sıyrılarak çıkmamalı; sorunun çözümünün tarafı olarak geçmişiyle hesaplaşmadan, yaşanan bunca acının üzerine sünger çekilerek geçmişi unutalım denmemeli. Bunun bir kin gütme, öç alma meselesi olarak değil; tam hak eşitliğinin gereği olarak, bir daha bu acıların ve savaşın yaşanmaması adına yapılmasını sağlamak gerekli.
İçişleri bakanı, hükümet adına, devlet adına kapıları gezerek çözüm önerilerini alıyor, daha önce yazılan ve çizilen projeleri talep ediyor. Ama burada esas olarak ne isteniyor, tam hak eşitliğinden ne anlaşılıyor, Kürt halkı ne istiyor, ne talep ediyor ve nasıl yaşamak istiyor, onların temsilcilerine ve halka sormak daha doğru olur. Ve iki halkın tam hak eşitliğine dayanan bir demokratik ülke isteniyorsa, sendikacılar ve sendikal hareket tüm çözüm yollarını tartışmalı ve bunlara açık olmalı. Halen devleti kutsamak, devleti korumak, sanki yaşanan bunca acının ve savaşın sorumlusu başkalarıymış gibi davranmak, çözüme götürmez!
Sendikacılar ve sendikalar, herkesten önce sorunun çözümü konusunda çaba göstermeli, birileri bir adım atıyorsa, sendikacılar beş adım atmalı.
Çünkü devlet, kolluk güçleri, egemen düşünce, Kürt sorununun arkasına gizlenerek, otuz yıldır her hak alma eylemini bu sorun üzerinden bölmeye, parçalamaya, terör olarak göstermeye çalıştı. Bu konuda başarılı oldu, emek hareketi bölük pörçük, Kürt sorunundan ve Kürt halkından mümkün oldukça uzak durmaya çalıştı. İşçileri, kamu emekçilerini, köylüyü, esnafı, öğrenciyi, akılınıza gelen ne varsa bölmeye ve parçalamaya çalışan devletin anlayışı, şimdi artık iflas etmiştir; devlet, sorunu tartışmaya ve çözüm yolunda ilerlemeye mecbur kalmıştır.
Artık klasik sözlere kimse inanmıyor ve itibar etmiyor. Sendikalar ve sendikacılar bütün bunları görerek, daha ileriden tam hak eşitliği üzerinden sorunu kendi üyelerine, işçi ve emekçilere anlatırsa, çözüm yolunda ilerleme daha kolay sağlanacaktır. İki halkın, kardeşlik temelinde, eşit haklara dayalı demokratik bir ülkede yaşamı kolaylaşacaktır.
SEYİT ASLAN
Evrensel'i Takip Et