21 Ağustos 2009 00:00

Her geçen gün, bir önceki günden zor

“İNANIYORUM ki biz krizden en az etkilenen ülke olacağız” dedi Başbakan Erdoğan. Bu sözün arkasından televizyonlarda, gazetelerde her gün kriz bahanesiyle işlerinden atılan işçiler, kirasını ödeyemeyenler, işsizlik kuyrukları...

Paylaş

“İNANIYORUM ki biz krizden en az etkilenen ülke olacağız” dedi Başbakan Erdoğan. Bu sözün arkasından televizyonlarda, gazetelerde her gün kriz bahanesiyle işlerinden atılan işçiler, kirasını ödeyemeyenler, işsizlik kuyrukları... Ne oldu? Krizden az mı etkilenmiş olduk? Yaklaşık bir aydır yoksulluk ve krizle ilgili çalışmalar yürüten Alibeyköylü kadınlar olarak, zamları protesto için ev ev dolaşarak bildiri dağıtıp anketler yapıyoruz. Bu çalışmaları yürütürken birçok yoksul aile ile tanışıp krizin başka bir boyutunu da görme fırsatı yakaladık.
Saliha ablayla, çalışmalar sırasında 2 odalı gecekondularının kapısında parça başı işi yaparken tanıştık. Ev haklı işlerin üzerine kapanmış, hiç nefes almaksızın ertesi sabaha iş yetiştirmek için kıyasıya bir çalışma içinde. ‘Kolay gelsin’ diyoruz.
Bir şey sormamıza gerek bile duymadan başlıyor anlatmaya Saliha abla. Biz de yanlarına oturup dinlemeye başlıyoruz: “2 odalı gecekonduda tam 12 kişi yaşıyoruz. 2 gelin, torunlar da bizimle yaşıyor. Ailede okuyan yok, çalışan yok, çocuklar işten çıkarıldı, kendimize ait küçük bir işyeri de krizden dolayı kapandı.”
NASIL GEÇİNİYOR BU 12 KİŞİ?
Saliha ablanın anlatacakları bunlarla sınırlı değil, devam ediyor: “Hiçbir kuruluştan yardım almıyoruz, birkaç yere başvurduk ama neden bilmiyorum vermediler. Hemşehrilik ve memleket ayrımı oralarda da yapılıyor da ondan mıdır nedir bilinmez. Üstelik hiçbir sağlık güvencemiz yok.”
Konuşmalar arasında fırsatını yakalayıp soruyoruz: ‘Ailede hiç çalışan yoksa nasıl geçiniyor 12 kişi?’ Aylardır biriken faturaları getirip koyuyor önümüze, yanlarında birer icra yazısıyla birlikte; başlıyor anlatmaya: “Parça başı yaptığımız işten günlük 10 TL alıyoruz. Bakkala borç yazdırıyoruz... Aylardır et aldığımı hatırlamıyorum! Her gün patates, makarna, çorba...başka bir şey almaya da ne gücümüz kaldı ne de bakkala gidecek yüzümüz...” Gözleri doluyor...
‘KOCA ŞEHRİN ÇİLESİNİ ÇEKİYORUZ’
İmkan olsa köylerine dönmek isteyip istemediklerini sorduğumuzda, “14 yıl oldu ayrılalı köyden, orada da çok farklı değildik” diyor Saliha abla. Bu koca şehre çocuklarının ‘düzgün birer işleri olsun’ diye gelmiş memleketinden ama işler umduğu gibi gitmemiş. “Çekiyoruz yıllardır bu koca şehrin çilesini. Her geçen gün bir önceki günden daha zor olmaya başladı” diye devam ediyor.
Bir taraftan elindeki işi hızlıca tamamlamaya çalışan Saliha ablaya ‘Kolay gelsin’ deyip, ayrılıyoruz oradan. “En azından nasıl yaşadığımızı soran birileri oldu” diyen Saliha abladan, başka zamana bir çay sözü alarak ayrılıyoruz evden.
(İstanbul/EVRENSEL)
Hülya Zengi
ÖNCEKİ HABER

Tutuklu dede ya ringden kaçarsa?..

SONRAKİ HABER

Harç zamları Meclis gündeminde

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...