22 Ağustos 2009 00:00
BAŞYAZI
Başbakan Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Yıldırım ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, helikoptere biniyorlar; Boğazın bir o yanını bir bu yanını dolaşıyorlar ve sonra Başbakan Erdoğan, parmağı ile harita üstünde gösteriyor: Üçüncü köprü şuradan şuraya (Tarabyadan Beykoza) yapıla! (Kesin yer için Başbakan bir kez daha helikopterlerle Boğazı dolaşacakmış...)
Başbakan Erdoğan, Ulaştırma Bakanı Yıldırım ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Topbaş, helikoptere biniyorlar; Boğazın bir o yanını bir bu yanını dolaşıyorlar ve sonra Başbakan Erdoğan, parmağı ile harita üstünde gösteriyor: Üçüncü köprü şuradan şuraya (Tarabyadan Beykoza) yapıla! (Kesin yer için Başbakan bir kez daha helikopterlerle Boğazı dolaşacakmış...)
Herhalde Padişah 4. Murat da İstanbul Boğazına köprü yaptırmak istese ve bir helikopteri olsaydı; yanına ibrikçi başı ve hınk deyicisini alıp böyle bir o yana bir bu yana Boğaz üstünde sörf yaptıktan sonra; Bu köprü şuradan buraya yapıla! diye gösterirdi.
Oysa günümüzde bırakalım İstanbul gibi nüfusu 12 milyonu aşmış bir tarih ve doğal SİTler kentini; düz bir arazide, küçük bir kentte bir ırmak üstüne yapılacak köprünün yerini belirlemek için bile iktisatçısından mimar-mühendisine, şehir planlamacısından çevre uzmanlarına, üniversitelere kadar sayısız kurum ve kuruluşun görüşü alındıktan sonra kararlar verilmektedir. Ama hazretler biniyorlar helikoptere, bir o yana bir bu yana uçup veriyorlar kararı!
Üstelik de daha mühendis-mimarlardan şehir plancılarına; çevrecilerden, ulaşım uzmanlarından köprünün yapılacağı bölgenin halkına kadar geniş bir ilgili kesim, bu üçüncü köprüye karşı olduğunu ilan etmiş ve çeşitli biçimde karşıtlıklarının nedenini açıklamaya devam ederken bu kararı veriyor hazret!
Yani köprü sorunu sadece ekonomi, çevre, ulaşım gibi ekonomik ve sosyal bakımdan değil, Türkiyeyi yönetenlerin demokrasi anlayışları bakımından da gerçekleri yansıtmaktadır.
Hele aylardır Boğazın kuzeyinde köprü şuradan geçecek, buradan geçecek diye yapılan spekülasyonlar ve sözü edilen alandaki emlak fiyatlarındaki artışlar ve burada yapılan büyük vurgunlar göz önüne alındığında, olup bitenler; iktidarın ve Büyükşehir Belediyesinin, bu alanda büyük vurgunlar yapanlarla içli dışlılığı konusunda söylenenleri de doğrular mahiyettedir.
Ve üçüncü köprüyle ilgili bütün bulguların işaret ettiği; bu köprünün, İstanbulun trafiğine bir çözüm olmayacağı gibi yeni sorunlar yaratacağı; en başta da, İstanbulun en çok ihtiyacı olan şeyi, doğasını (orman ve su havzalarını) tahrip edeceği gerçeğini, hükümet ve yağmacı takımı hiç dikkate almamıştır, almamaktadır.
Erdoğan ve AKPnin öncülü olan Demirel-Özal çizgisi, açgözlü sermayenin, vahşilerin hayallerini gerçekleştirmekle övünmüşlerdir. Bilimin, teknolojinin, ülkenin geleceğinin gerektirdiği önlemleri hep; bürokrasi, tutuculuk, girişimciliğin önünü kesmek olarak suçlamışlar; Zengin toprakların yoksul bekçisi olmayacağız diye, yağmanın önünü açmayı başlıca ekonomik politika edinmişlerdir.
Ve bu zihniyetin temsilcileri, ikinci köprüyü yapmak için birinci köprünün yetmediğini gerekçe göstermişlerdir. Şimdi ise üçüncüsünü yapmak için önceki iki köprünün yetmediğini iddia etmektedirler. Ve daha baştan köprü yapmaya karşı çıkanları da; Bakın bunlar birinci köprüye de karşı çıkmışlardı ama şimdi üçüncü köprü gerekiyor. Hem karşı çıkıyorlar sonra da köprüleri kullanıyorlar! diye, kendi girdikleri köprüler tuzağını bir marifetmiş gibi savunmaktadırlar. Oysa ilk köprüye karşı çıkan mimar ve mühendis odaları ile ilerici demokrat kamuoyunun iddiası; trafik ve kitle taşımacılığını başka türlü (tüm kenti kapsayan ve Boğazı tüp ya da tünel geçişiyle geçen) çözmekti. Boğaza köprü yapmak, otomobil ve kişisel taşımacılığı teşvik etmek, köprüler tuzağına düşmektir. Eğer bir köprü yapılırsa altı köprü yapılacaktır! deniyordu ve ne yazık ki, köprüler tuzağına düşülmüştür ve daha 40 yıl önce bu uyarıyı yapanlar haklı çıkmıştır!
Köprüler tuzağından arsa spekülatörleri, otomotiv tekelleri ve Boğazın iki yakasını ve İstanbulun doğasını ranta dönüştüren büyük sermaye sahipleri, yap-satçılar memnundur.
Halk, ülkenin geleceğini düşünenler; İstanbulun huzurlu, trafik sorununun kalmadığı, ulaşımın ucuz ve kolay olduğu bir kent olmasını isteyenler ise köprüler tuzağına karşı çıkmışlardır ve çıkacaklardır da.
İHSAN ÇARALAN