24 Ağustos 2009 00:00
YAŞAMA KÜLTÜRÜ
Hasanoğlana gitmiştik bir gün hep birlikte Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsüne Bahri Savcı, Talip Apaydın, Fakir Baykurt, (İlhami Soysal da vardı yanlış anımsamıyorsam) eşlerimiz, çocuklarımızla
Hasanoğlana gitmiştik bir gün hep birlikte Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsüne
Bahri Savcı, Talip Apaydın, Fakir Baykurt, (İlhami Soysal da vardı yanlış anımsamıyorsam) eşlerimiz, çocuklarımızla 12 Marttan sonra mıydı?
Yapılara girdik çıktık, döndük dolaştık, basamaklı tiyatroya geldik. Orada tiyatronun mimarı Mualla Eyüboğlunu andık elbette
Sabahattin Eyüboğlu çağırmıştı kız kardeşini Hasanoğlana
Kardeşlerden Mustafa Eyüboğlu gibi o da bir Köy Enstitüleri gönüllüsü olup çıkmıştı.
Mualla Eyüboğlu, Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Bölümündeki üç sınıf arkadaşı gibi (biri de bildiğimce Sayın Harika Söylemezoğlu) ilk kadın mimarlarımızdandı.
1942de bitirmişti öğrenimini
Sabahattin beyin çağrısıyla uyup geldiği Hasanoğlanda, Yapı Kolu Başkanı atanmıştı.
1947ye dek o enstitü senin, bu enstitü benim, koşturup durmuştu 1947de Ortaklar Köy Enstitüsünde çalışırken sıtma geçirmişti.
1948de Akademiye asistan olarak döndü. Bundan sonra arkeolojik kazılarda, koruma kurullarında, anıt onarımlarında görev üstlendi.
Sayısız onarımlar arasında, özellikle Topkapı Sarayı onarımına, 1959-1971 yılları arasında büyük emek verdi.
(Bütün bunları ayrıntılı olarak www.mimarlarodası.org.tr ile www.mo.org.tr ulusalsergi bulunaklarından öğrenebilirsiniz bilgisunarınızda )
12 Eylülden sonra bir gün ondan, bir dost topluluğuna Topkapı Sarayı Harem Bölümünü gezdirmesini istemiştim. O gün, bir işe temelinden, nasıl seviyle sarılınırın dersini aldık tüm katılanlar...
Yapının içinde tam bir titizlikle arkeolojik kazı yürütmüştü önce... Döşemenin altında bir önceki döşemeyi, tavan kaplaması üstünde örtülü kalmış bir kubbeyi bulmuştu örneğin...
Haremin işlevine derinlemesine dalmıştı...
Valide Sultanın izni olmadan Hareme erkek sinek bile giremeyeceğini öğrenmiştik ondan. Valide Sultanın yaşama bölgesi, sultanın bölgesiyle Haremin arasındaydı. Daracık bir geçitle, ancak Valide Sultanın denetimiyle ulaşabiliyordunuz hareme...
Demek istediğim, özellikle onarım mimarlığı onun yürüttüğü gibi yürütülmezse pek çok iz silinebilirdi. Uzmanlıkların, uzmanların yeterli olmadığı bir ülkede bu işler özen, titizlik istiyordu. Bundan da öte, bir kültür altyapısı olmadan, çok geniş açılı görüş (perspektif) olmadan yapılamazdı bu işler...
Benim bu yazıyı yazışımın nedeni başka...
Mualla Eyüboğlu ile yıllarca önce yitirdiğimiz eşi Anhegger, ünlü Doğan Apartmanında yaşadılar. Burası tam anlamıyla bir müzedir. (Anhegger ölmeden önce birkaç kez bana sormuştu: Kitaplarını ne yapacaksın? Ne yapılabilirdi ki? Ne yanıt verebilirdim ki?)
Yazın mimarlık, arkeoloji, resim, müzik alanlarından uzmanlardan oluşan bir kurul oluşturulmalı hemen... Mualla Eyüboğlu ile Anheggerin evleri tüm güvenceleriyle gerçek bir müze olarak düzenlenmelidir. Sağa sola dağılmış kimi önemli belgeler de toplanmalı... (En azından kopyaları.)
Bu yazım, Mimarlar Odamıza, İstanbul Belediyesine, Kültür Bakanlığına çağrıdır... Geç kalınmadan hemen girişilmeli bu işe...
CENGİZ BEKTAŞ