26 Ağustos 2009 00:00
YENİGÜN
Başbakan Erdoğan, Kürt sorununda gerçekleşecek demokratik açılımların yılbaşına kalmayacağından söz ediyor. Ancak henüz çatışmaları durduracak, barışçı ve demokratik adımların atıldığını gösteren bir gelişme yok.
Başbakan Erdoğan, Kürt sorununda gerçekleşecek demokratik açılımların yılbaşına kalmayacağından söz ediyor. Ancak henüz çatışmaları durduracak, barışçı ve demokratik adımların atıldığını gösteren bir gelişme yok.
Dahası, son günlerde AKP ile MHPnin içerisine girmiş olduğu polemik, soru işaretlerini artırmakla birlikte, kaygıları da artırıyor.
AKP, idamın kaldırılması ve Abdullah Öcalanın idam edilmemesi üzerinden MHPye yükleniyor. MHPyi ve tabanını kışkırtacak bir üslup kullanıyor. İnsanın aklına, acaba AKP, MHPyi tahrik ederek ortamı provake mi etmek istiyor; böylece, Ben adım atacaktım ama, CHP ve MHP buna izin vermedi demenin yolunu mu arıyor sorusu geliyor.
AKPnin hemen hiçbir alanda adım atmaması ve dahası, çatışmaları durdurmayı önemsemediği düşünüldüğünde, akla daha birçok sorunun gelmemesi için bir neden bulunmuyor.
Operasyonların sürüyor olması ve henüz kalıcı bir çatışmasızlık ortamının yaratılmamış olması, endişeleri daha da artırıyor.
Daha önceki yazılarımızda da ısrarla üzerinde durduğumuz gibi, henüz çözüme ilişkin atılmış bir adım ya da adımlar yok. Ancak henüz silahlı çatışma ortamının son bulacağına dair bir gelişme de bulunmuyor.
Bir yandan Kürt sorununu çözeceğim, demokratik atılımlar yapacağım diye ortalıkta dolaşacak, büyük büyük laflar edeceksin; diğer taraftan, operasyonlara devam edecek, 25 yıldan bu yana çatışmaları sürdüren tarafın, çatışmasızlık kararını görmezden geleceksin. Operasyonların devam etmesi halinde 1 Eylülden sonra yeniden başlama olasılığı bulunan çatışma ortamını ortadan kaldıracak bir adımın atılmamış olması, AKPnin tutumunu hepten tartışmalı hale getiriyor.
Gerçekten bir çözüm arayışından söz ediliyorsa, 1 Eylülde yeniden başlama olasılığı bulunan çatışma ortamını çözüme bağlamak gerek. Tartışmaların, atılacak adımların diyalog ve girişimlerin yoluna girmesi isteniyorsa, öncelikle yapılması gereken, silahlı çatışmaların son bulmasını sağlayacak bir formül bulmaktır.
PKKyi muhatap almıyorum tutumunun devam etmesi, hiç gerçekçi değil. Bu tutum, çatışmasızlık kararını kale almamak, aynı zamanda çatışmaların sürmesi, operasyonların devam etmesi, Kürt ve Türk gençlerinin çatışmalarda hayatını kaybetmesi demektir.
Hükümetin bunu bilmemesi düşünülemeyeceğine göre akla AKP, süreci sabote edecek boşluklar mı bırakıyor sorusu geliyor. Çatışmasızlık süreci sağlanmadan Demokratik Açılım kapsamında söylenen sözlerin ve yapılan açıklamaların inandırıcılığı olmayacaktır.
AKP, gerçekten kan dökülmesini istemiyorsa ve barışçı bir süreç için adım atacaksa; öncelikle, karşılıklı çatışmasızlık sürecini garantiye alacak bir yol için kafa yormalı, girişimlerde bulunmalı, çağrılar ve açıklamalar yapmalıdır. Değilse 1 Eylül sonrası çatışma sürecinin başlaması halinde, yeniden terör, bölücülük vb. propagandasıyla ırkçı ve şoven söyleme dönmekten başka bir yol kalmayacaktır.
1 Eylüle sayılı günler kaldı. 1 Eylülden sonra çatışmaların yeniden başlaması, devam eden tartışma sürecini büyük oranda tahrip edecektir. Çatışmalarda hayatını kaybeden Türk ve Kürt gençlerinin annelerinin girişimleri, birbirlerine sarılıp ağlamaları ve Yeter artık, analar ağlamasın tutum ve girişimleri de bir anlam ifade etmeyecektir.
Bilindiği gibi PKKnin açıkladığı ve sürdürdüğü çatışmasızlık kararı, 1 Eylül itibariyle son buluyor. Henüz bu kararın uzatılması ya da hepten uygulamada kalmasına yönelik bir gelişme bulunmuyor. Hükümet ise operasyonların sürdürülmeyeceğine ilişkin bir açıklama ya da bu konuya ilişkin bir düşünce belirtmiş değil.
ENDER İMREK