26 Ağustos 2009 00:00
ENSTANTANE
Pazartesi akşamki Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçından iki şey öğrendik: 1-Diyarbakırspor taraftarının Türkiyenin geri kalan taraftar profilinden hiçbir farkı yok...
Pazartesi akşamki Diyarbakırspor-Fenerbahçe maçından iki şey öğrendik:
1-Diyarbakırspor taraftarının Türkiyenin geri kalan taraftar profilinden hiçbir farkı yok.
2-Memleket, Diyarbakırda böyle olaylar yaşansın da şu Kürtlere olan tüm nefretimizi kusalım diyen faşizm çağırıcılarıyla dolu.
Öncelikle şunu belirtmek gerek ki Diyarbakırspor taraftarının önceki akşam yaşattığı ayıbın kabul edilebilir hiçbir açıklaması yapılamaz. Bir futbol seyircisi bu kadar hazımsız, nefret dolu ve basit olamaz, olmamalı. Öyle ki bu insanların tüm Türkiyenin gözünde Diyarbakırı bu denli sevimsiz bir pozisyona sokmaya hakları da yok. Milyonlarca insanımız doğdukları günden bu yana kendilerine aşılanan ırkçı nefreti dillendirmek için bahane ararken Diyarbakırlı taraftarların bu yaptığına tam anlamıyla ihanet denir; barışa ihanet!
Öte yandan Atatürk Stadyumunda yaşanan hadiseler ülkenin bir başka korkunç yüzünü görmemize de vesile oldu. Maç sonu ekşisözlük, haber sitelerinin okuyucu yorumları köşesi ve çeşitli forumları tarayıp yazılanları okudum. Bunun sebebi medya mensubu olmadıkları için siyaseten doğrucu olma endişesi taşımayan sen ben gibi adamların samimi görüşlerini öğrenmekti. Diyarbakırspor taraftarının sergilediği ayıbı, onların Kürt olmalarına bağlayan iğrenç yorumları gördükçe Türkiyede orta sınıfın belli bir kesiminin içine düştüğü faşizm özlemini bir kez daha solumuş oldum. Cidden böyle bir şey var. Özellikle üniversite mezunu, hani televizyon diliyle konuşacak olursak AB grubuna mensup, kendisini Kemalist, çağdaş, laik vs. diye tanımlayan fakat aslında düpedüz faşist olan genç bir kuşağa sahibiz. Ortak paydaları milliyetçilik, militarizm ve elitizm olan bu güruh kendisine biçtiği çağdaş elbisenin içinde minik minik Hitlerler yetiştiriyor.
Eğitim, askeriye, bürokrasi, medya, yargı gibi devasa ideolojik güçlere rağmen Türkiyede hiçbir zaman iktidar olamamış bu kesimin genç sesleri, çaresizleştikçe marjinalleşiyor. Bunu da en iyi internet ortamında gözlemleyebilirsiniz çünkü şimdilik politik aktivistlikten tek anladıkları Kürtler bu ülkeye ne verdi tarzı zavallı makaleleri e-postalarla dolaştırmak, facebook grupları kurmak ve sözlük, forum tarzı oluşumlarda çığırtkanlık yapmaktan ibaret. Michel Foucaultnun faşizme dair hayran olduğum bir tespiti vardır. Şöyle der Fransız bilge: Kitleler kandırılmadı, onlar düpedüz faşizmi arzuladılar. Hakikaten de böyle.
Diyarbakırspor taraftarının sergilediği utanç verici, iğrenç davranışları bu yöreye özgü olarak damgalayan ve bu hadiseleri onların etnik kökenine bağlayan tüm ırkçılarımıza, faşizm çağırıcılarımıza, küçük Hitlerlerimize birkaç hatırlatmam olacak. Türkiyede tribünleri rakip takım için cehenneme çevirme ekolü üç büyüklerin Avrupa karşılaşmalarıyla başlamıştır. Öyle ki anlı şanlı medyamız da dahil olmak üzere en öğündüğümüz tribün atraksiyonumuz Avrupalılara Türk statlarındayken cehennemdeymiş hissini yaratabilmemizdir. Hal böyleyken bu taraftarlık ekolünün ülkenin geri kalanına yayılması şaşırtıcı değildir. İkinci nokta, sahayı Halil İbrahim sofrasına çeviren Diyarbakırlı taraftarlar bunu Dağ Türkü oldukları için falan değil büyük ihtimalle İstanbullu ağabeyleri Galatasaray ve Fenerbahçeden gördükleri için yapmışlardır. Zira tribünleri sidik torbasına bulama eylemini ilk Fenerbahçeli taraftarlardan gördüğümüz gibi, sahayı binlerce pet şişeyle sulama hadisesinin mucidi de Galatasaraylı taraftarlardır. Son olarak, Diyarbakırlı taraftarları aşağı bir ırka mensup oldukları iddiasıyla aşağılayanlara o çok Türk, çok elit, çok çağdaş İstanbul tribünlerinden bir örnek daha verelim. Sivaslı ayılar İstanbulda ne arar, Teröristler dışarı gibi modern, ırkçı sloganları lügatımıza İnönü tribünleri katmıştır.
Sanırım bu kadar hafıza tazeleme kimilerinin utanması için yeterli olmuştur. Diyarbakırda yaşanan hadiseler iğrençtir. Bunun tersini söylemek mevzubahis olamaz. Fakat internet yoluyla kendini ifade eden genç faşistlerimizin bu olaya gösterdikleri ırkçı tepki ondan daha da iğrençtir.
Hayatımda gördüğüm en başarılı pragmatistlerden olan Christoph Daum ise maç sonu yapmak zorunda hissettiği En Büyük Atatürk açıklamasıyla CHPye göz kırpar gibiydi. Canan Arıtmanın yerine koy Daumu hiç sırıtmaz vallahi! Nihayetinde yeşil saha dışında yaşanan her şeyiyle mide bulandırıcı bir maçtı. Ve bu karşılaşmadan futbol adına bize kalan şeyler, Gökhan Gönülün enfes golü ve Fenerbahçenin taraftarına umut veren futboluydu.
MİTHAT FABİAN SÖZMEN