31 Ağustos 2009 00:00
BAŞYAZI
GÜNÜN YAZILARI
MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Kürt Açılımının gündeme gelmesinden beri üslubunu her gün daha da sertleştiriyor.
Ancak belki başlangıçta, soyut hamaset ve daha çok da hükümeti uyaran üslup artık çığırından çıkmış; demokratik özgürlükleri savunanlara ve Kürtlere tehdit içeren bir hale dönüşmüş bulunuyor. Bahçeli, bir yandan sokağa çıkmamaktan söz ederken, öte yandan Vatanın ha ekmeğini yemişim ha uğruna kurşundan başlayıp, nezarethaneleri, cezaevlerini, hastane koridorlarını unutmadıklarını söyleyip, sözü şehitlerine, bozkurt olmanın gereğine kadar uzatmıştır. Ve Bahçeli işi, kendileri gibi düşünmeyenleri hainler, ülkenin düşmanları olarak ilan ettikten sonra, hainlerden hesap soracaklarını da sözlerine ekliyor. Üstelik artık bu nitelemeleri ve suçlamaları, sadece siyasi rakiplerine de yapmıyor; Kürtleri de hedefe koyarak ve somut bir sorumluluk olarak tarif ediyor.
Lider böyle konuşursa, MHP tabanı ve Ülkü Ocaklarında yetiştirilen militanlar, memleketin geldiği bu vahim durumdan vazife çıkaracaklardır! Çünkü onların genlerinde zaten mevcut olan milliyetçi şiddet, onlara yol gösterecektir!
Kaldı ki, bugüne kadar onları zapt etmede birinci dereceden rol oynayan Devlet Bahçeli, şimdi artık Vakti geldi, herkes sefere hazır olsun! dediğine göre; önümüzdeki günlerde MHPnin sokakları tehdit eden girişimlerini görmek, sürpriz olmayacaktır. Hele okulların açılmasıyla liseler ve üniversitelerin bu şiddetin başlıca alanları olması büyük olasılıktır. MHP ve Bahçeli, bu üslup sertleştirmesinin tadını almıştır. Çünkü onlar, CHPnin MHPye yaklaşan bir çizgiye sürüklenmesini (hükümetin açılımda ağız değiştirip tek ülke, tek millet, tek dil, tek bayrak gibi MHP imalatı bir sloganı öne çıkarmaya başlamasını da, MHPnin başarısı olarak görmektedirler. Ki bu, önemli ölçüde doğru bir saptamadır) ve TSKnın son bildirisini, kendi yarattığı milliyetçi baskının eserleri olarak görmekte; girdikleri yolda ilerleyerek, hem MHPnin ideolojik zeminini genişletmeyi, hem de milliyetçiliğin tek ve gerçek savucusu, tarihsel mirasçısı olarak büyüyecekleri hesabını yapmaktadırlar. Sokak burada bir rol oynayacaksa, şiddet gerekiyorsa, buna da hazırlanmaktadırlar. Bahçelinin dün, Çözülen Ülke Türkiye ve Ülkümüz adlı panelde yaptığı konuşma, artık MHPnin şiddet kullanmanın eşiğe geldiğinin işaretini vermiştir.
Kuşkusuz böyle bir girişim, ülkenin iç savaşa sürüklenmesinin ve gerçek bir bölünmenin de adımı olacaktır. Yakın tarih bunu sayısız kez kanıtlamıştır.
Dahası; bugün Türkiye, Bahçelinin şehitler, hapishaneler, hastaneleri anımsatarak gönderme yaptığı dönemden çok farklıdır. Milliyetçilik bizim gibi birden çok ulusun yaşadığı ülkelerde, sadece iç savaşları, kargaşayı, emperyalist müdahaleleri kışkırtmıştır.
Yarın 1 Eylül; Dünya Barış Günü!
Milliyetçilik sadece Türkiyede değil tüm dünyada; barış düşmanlığı, insanlar arasındaki kardeşleşmenin en önemli iki engelinden biri olarak rol oynamaktadır. Bu, Amerikada siyah ve Latin düşmanlığı, Avrupada İslam ve yabancıları dışlama, Türkiyede Kürt karşıtlığı olarak biçimlenmektedir.
Dünya barışını tehdit eden öteki güç ise emperyalizmdir. Emperyalistler de bir yandan kendi aralarında dünyanın yağmalanmasından daha çok pay almak, öte yandan da anti emperyalist güçleri bölmek ve tasfiye etmek için her yolla (kontra güçler, diplomasi, iç karışıklık yaratmak, örtülü operasyonlar, işgal ) barış düşmanlığı yapmaktadırlar.
Dolayısıyla emperyalizm ve milliyetçilik, bir madalyonun; barış düşmanlığı madalyonunun iki yüzü olarak rol oynamaktadır. Birbirine karşı olduklarına dair iddialar tümüyle yalandır, halkların kafasını karıştırmak amaçlı yapılan bir demagojidir.
Özellikle de ülkemizde; milliyetçiliğe karşı (milliyetçilik MHPden ibaret değildir ama en militan savunucusu odur) mücadele, emperyalizme karşı mücadele kadar önemli, hatta bir ve aynı mücadelenin diğer yönüdür.
Milliyetçiliği yurtseverlikle karıştıranlara, milliyetçiliği emperyalizme karşıymış gibi görüp hoş görenlere duyurulur!..
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et