01 Eylül 2009 00:00

RAMP IŞIKLARI

Bir tuhaflıktır almış başını gidiyor. Bu memlekette hayata, sanata, kültürel çeşitliliğe ve kültürel üretimlere dair oluşturulan gündemlerin tartışmalarında, tarafların hiçbir argümanı değişmeden, aynı konuyu her daim...

Paylaş

Bir tuhaflıktır almış başını gidiyor. Bu memlekette hayata, sanata, kültürel çeşitliliğe ve kültürel üretimlere dair oluşturulan gündemlerin tartışmalarında, tarafların hiçbir argümanı değişmeden, aynı konuyu her daim aynı gerekçe ve akıl yürütmelerle tartışmaları usandırmadı mı sizleri de? Bir sonuca varmadan tartışmanın gündemden düşmesi ve bir zaman sonra sadece kişiler değişerek üslup ve yöntemin aynı kaldığı yine kısır döngü tartışmaların içinde bulması tuhaf olduğu kadar can sıkıcı ve aynı zamanda geriletici bir durum değil mi? Bu topraklarda yaşayan insanların özellikle sağ tandanslı insanların düşünme, algılama ve yorumlama yöntemleri insana, ya ‘maşallah’ ya da illallah dedirtecek cinsten.
Bundan 15 yıl önce de bir belediye başkanının sanat eseri karşısında bastırılmış duygularının patlaması sonucu söylediği “içine tükürürüm ben böyle sanatın” hezeyanından sonra şimdi de bir başka belediye başkanı,( Kars Belediye Başkanı) önceki belediye başkanının kentin çeşitli yerlerine konumlandırdığı heykelleri “Devlet kurumlarının önünde kadın heykeli olmaz” diye depoya konulmak üzere bulundukları yerden kaldırması 15 yıl önce yapılan tartışmanın bir benzerini yeniden başlattı.
Aklıevvel belediye başkanının kadın heykeline husumetini anlayamadık. Acaba kadını aşağıladığı için mi yoksa heykelin kendisinde erotik, cinsel çağrışımlar uyandırdığı için mi, burası açık değil. Aynı belediye başkanı icraatlarına devam ediyor ve önceki belediye başkanı tarafından Kars- Ermenistan sınırına yakın bir tepede inşası devam eden “İnsanlık Anıtı”nı da ‘kaçak” olduğu gerekçesiyle Heykelin Sahibi Mehmet Aksoy’a haber bile vermeden yapımını durdurdu. Kaçak heykel inşa etmek ne demek anlaşılması zor bir ironi gerçekten. Yani belediye kendi sınırları içinde boş bir alana heykel yaptırmak için sipariş veriyor ve sanatçıda gösterilen alanda yontuya başlıyorsa bunun neresi kaçak olur bir bilen varsa açıklasın. Ya da kimden ve hangi kurumlardan izin alır; bölgenin ileri gelen cemaatlerinden mi yoksa müftülükten mi ya da ahlak zabıtasından mı?
Belediye başkanı heykelleri devlet kurumlarında kadın heykeli olmaz diye açıklıyor bu mantığın neresini tartışmaya açsanız lime lime dökülür. Öncelikle devlet ne, siz kimsiniz ya da siz devletin nesisiniz sayın başkan, sahibi, icarcısı, kiracısı ya da devletin ahlakından sorumlu zabitanı mı? Sanat yapıtlarını obje olarak değerlendirirken soyutlama yapmanızı beklemiyoruz ama kadın heykeli sizde neden hemen kolayından başka çağrışımlar yapıyor? Bu sizin algı sorunu yaşadığınızı ve sanattan ne kadar bihaber olduğunuzu gösteriyor.
Yukarıdaki soruyu değiştirerek şöyle de sorabiliriz; peki devletin kurumlarına hangi türden bir heykel uyar acaba onu da söyleseydiniz. O kurumlarda kadınlar da çalışıyor ama siz belki de elinizden gelse onları da oradan uzaklaştırırsınız, erkek devletin erkek kadrosu olur babında. Zaten kadın dediğin nedir ki? Hangi meziyeti ve itibarı ile heykele figür olmayı hak ediyor öyle değil mi, canlısı ne ki heykeli makbul olsun. Geleneksel ve göreneksel olarak kadının görev alanı ve hak edişi bellidir başkanın zihniyetine göre. Bizim söylemeye dilimiz varmaz ama çağrışımlarla söylersek, kadının görevi ‘karnına sıpa’, yaşamdaki hak edişi ise ‘sırtına sopa’dır. Heykele konu olmak da neyin nesi. Başkan ve benzerlerinin lügatinde böyle yazdığı ve defalarca dile getirildiği için bundan eminiz.
Peki bundan sonra ne olacak. Madem o kadın heykeli oradan kaldırıldı heykelin yeri boş kalmasın diye başkana bir önerimiz olabilir mi acaba? Belediyenin önüne, ‘Devletin malı deniz, yemeyen domuz ‘ özdeyişinden yola çıkarak semirmiş bir domuz ya da ‘Deveyi hamutu ile yutmak’ sözünü anlamlı kılmak için hörgücü epeyce kabarmış bir deve heykeli konulabilir mi acaba? Eğer başkan ben hayvanlardan heykel istemem, mekruhtur derse yerine ampulü çağrıştıran bir Ankara armudu koyabilir.
İlgilisine Not: bu olaylar milattan sonra 2009 yılında karartılmak üzere olan bir coğrafyanın ücra bir köşesinde geçiyor.
METİN BORAN
ÖNCEKİ HABER

Yabancı gazeteci sayısı dokuz yılda yedi kat arttı

SONRAKİ HABER

At arabasıyla film çağrısı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...