02 Eylül 2009 00:00

Bellek temizliğini opera ile gerçekleştirmek için

Avrupa’da gerçekleşen; kültür, sanat ve edebiyat hareketlerinin Türkiye’ye hem yüzeysel, hem de yanlış bir yolda gidilerek aktarılmasından en fazla etkilenen türlerden biri de operadır.

Paylaş

Avrupa’da gerçekleşen; kültür, sanat ve edebiyat hareketlerinin Türkiye’ye hem yüzeysel, hem de yanlış bir yolda gidilerek aktarılmasından en fazla etkilenen türlerden biri de operadır.
Yirmi Sekiz Çelebi Mehmet Efendi’den itibaren başlayan yanlışlık bugün de sürdüğü için opera; cılkı çıkartılmış komedi programlarının, başköşedeki yerini kimselere kaptırmayan malzemesi olmaya devam etmektedir.
Yereli, yerlileşemeyerek, operada olduğu gibi aktarım trafiğinde kazaya kurban giden parçaları bir araya getirerek öğrenmeye çalışan anlayış, enternasyonalist olmayı sadece kağıt üzerinde başarabildiği için, opera yıllardır bu topraklarda yabancılıktan kurtulamamaktadır.
Bu anlayışın; kendilerinden birkaç kilometre ötede olup bitenlerden söz ederken kompleksten kompleks beğenen, kilometreler on binlerle çarpıldığında ise, yıllanmış şaraptan daha eski alışkanlıklarının bir ürünü olarak kıyaslamalarda bulunmayı marifetten sayarak aşağılık kompleksinden bir anda kurtulan insanları; operanın “gerçek” mağdurun çığlığı olduğunu bilemedikleri, bu türe bir de Orta Anadolu’dan ilham alarak yaklaşmayı öğrenemedikleri için opera, dar ve sözüm ona elit bir çevrenin müziği olmaktan da kurtulamamaktadır.
Kalan Müzik’ten “Bariton” ismini verdiği albümünü çıkaran Mesut İktu, bu anlayışın kalıplarını un ufak etme yolunda ilerleyen bir bas bariton olarak dikkatleri üzerinde yoğunlaştırmaktadır.
“Türk Beşleri”nden Ahmet Adnan Saygun’un ve aynı zamanda orkestra şefi olarak da çalışan Gürer Aykal’ın bestelerinin yanında; Avrupa’yı batıdan doğuya, kuzeyden güneye doğru, opera dağarcığının nirengi noktasındaki eserleri tanıtarak gezinen albüm; dinleyicisine, operanın toprağa bir kök olarak bırakılmasından, bir ormanı yaratma sürecine kadar yaşadığı serüveni, nefesi tıkanmadan, oksijeni ebruli berraklığıyla içine çekerek anlatmaktadır.
Notasyonunu Manik- Depresif ruh haliyle yükleyen Sergey Rahmaninov’a, yaşama sevincini bütün içtenliğiyle bestelerine yansıtan Piyotr İlyiç Çaykovski’ye, Rus ulusal müziğinin temellerini attığı düşünülen Mikhail Glinka’ya ait çalışmalar ve “Rus Halk Şarkıları”, dinleyiciye 1917 devriminin, tereddüde zerk edilmiş ritimlerini de araya alan ayak seslerini bu albümle duyurmaktadır.
Kapitalize edilmiş yaşamın yapışık üçüzü; aşk para ve hırsın yirmi birinci yüzyıl insanlarının başına türlü teknikte çoraplar öreceğini görerek bu konulara eğilen Guiseppe Verdi, Friedrich Nietzsche’nin eleştiri oklarına hedef olan Richard Wagner, eserleriyle “Atonal” dönemin habercisi Gustav Mahler, liedten sonata birçok türde imzası bulunan Franz Schubert, Beethoven’ın adımlarını arkasında hissettiği için müziğe girişini geciktiren sadelik işli eserlerin yaratıcısı Johannes Brahms ve “Bir Sonbahar Ormanına” başlıklı çalışmasıyla kabul gören J. Marx aracılığıyla yine bu albüm, Avrupa’nın iç ve orta kısımlarındaki yaldızlı manzaranın arkasındaki natürmortu dinleyicisine dinletirken izletmektedir.
Ahmed Adnan Saygun’dan “Bir İncecik Yolum Gider” ve Bozlak” ile Gürer Aykal’dan “Köroğlu”nu alan, Bilkent Senfoni Orkestrası’ndan Maciej Niesiolowski’nin şefliğinin ve Julia Kerimova’nın piyanosunun yönetiminde hazırlanan “Bariton”, operanın dar bir yerden dar bir zümreye seslenmediğini bir kez daha hatırlatmaktadır; belleklerini bu bağlamda temize çekmek isteyenlere…

Mesut İktu
“Bariton”
Kalan Müzik/2009
Mehmet Akif Ertaş
ÖNCEKİ HABER

İzmir’de Sinematek günleri devam ediyor

SONRAKİ HABER

‘Bizi güldürdüler ancak hiç gülmediler’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa