03 Eylül 2009 00:00

EMEK GÜNLÜĞÜ

Üçlü Danışma Kurulu dün yeniden toplandı. Gündemde 2821 ve 2822 sayılı yasalar var. Meclis’in yeni dönemde ilk ele alacağı yasa olarak biliniyor. Hükümet, sendikalar ve işveren örgütleri, yasaları masada tartışıp çözmeye çalışıyorlar.

Paylaş

Üçlü Danışma Kurulu dün yeniden toplandı. Gündemde 2821 ve 2822 sayılı yasalar var. Meclis’in yeni dönemde ilk ele alacağı yasa olarak biliniyor. Hükümet, sendikalar ve işveren örgütleri, yasaları masada tartışıp çözmeye çalışıyorlar. Deyim yerindeyse tam bir yılan hikayesine döndü, yasaların çıkarılması. Her yeni hükümet döneminde, yeni bir çalışma bakanı atanıyor ve tartışmalar sil baştan yeniden yapılıyor.
Bakarsanız devlette devamlılık esas, fakat sorun işçi ve emekçilerden yana bir şeyi tartışmak olunca, devamlılık esas olmaktan çıkıyor. Patronlar, hükümetle kol kola sendikalaşan, greve çıkan işçilerin analarından emdikleri sütü burunlarından getiriyorlar. İşte örnekleri; Ambarlı Limanı’nda sendikalaşma mücadelesini iki yıldır sürdüren liman işçileri, tüm hukuk davalarını kazanmalarına rağmen işe geri dönemediler. Patron, elindeki tüm olanakları kullanarak süreci uzattı, baskı kurdu ve en sonunda tazminatlarını ödemeyi kabul ederek işe geri almadı.
Yasalar patrona bu hakkı sonuna kadar tanırken, işçilerin işe dönme hakkını güvence altına almıyor. Çıkarılan iş güvencesi yasası, patronlar tarafından kalbura çevrilmiş durumda. Zaten hukuk tanımayan patronlar, yasaların kendilerine verdiği her olanağı ve açığı sonuna kadar kullanıyorlar. Örneğin sendikalaşma mücadelesi veren bir işyerinde en küçük bir itiraz, mahkemelerde iki yılı aşkın devam ediyor. Şu anda Hava-İş Sendikası’nın başına gelenler gibi... Yıllardır sözleşmenin bağıtlandığı Türk Hava Yolları’nda, Hak-İş’e bağılı Çelik-İş Sendikası’nın itirazı nedeniyle süreç kilitlenmiş durumda. Davanın ne kadar süreceği belli değil. Yine Hava-İş’in Sabiha Gökçen Havaalanı’nda yürüttüğü sendikal örgütlenmede yetki tespiti için yapılan başvuru sonucunda işveren işkolunun havayollarını kapsamadığı iddiasıyla itiraz etti. Amacı, geçen süreç içinde sendikayı tasfiye etmek.
Patron, cin fikriyle; dün havayollarında olan işyerinin, havacılık işkolunda olmadığı aklına gelince sendikanın yetki sürecine itiraz ediyor. Çok basit bir dilekçe, süreci iki yıl uzatıyor. Adıyaman TPAO işçilerinin yaşadığı süreç yine bunlara benzer süreçler. İster kamu olsun, ister özel sektör veya uluslararası sermaye, işçilerin örgütlenme hakkı karşısında yasaların kendilerine tanıdığı tüm kurnazlıkları değerlendirerek sendikalaşmayı tasfiye etmeye yöneliyorlar.
Şimdi Üçlü Danışma Kurulu toplandı, yeniden toplanacak. Fakat bu süreç gürültüye gidecek bir süreç olmamalı. Kriz ve krizin ortaya çıkardığı saldırılar göz önüne alındığında, hükümet ve patronlar, “Sendikal hak ve özgürlükleri genişletme, biraz da işçiler örgütlensin” diyecek durumda değiller, hatta hiç olamazlar. Onlar tabiatları gereği, tüm sistemleri, daha az işçiyle, daha fazla üretim ve kâr elde etmektir. Şu anda açıklanan ilk 500 ve ikinci 500 sanayi kuruluşlarının tablosu bunu açık ve tartışmasız gösteriyor.
Bu açgözlülük ve sömürü barbarlığı ortada oldukça, sendikal yasaların hükümetin ve patronların gözünde hiçbir değeri yoktur. Masada kaybeden onlar olmuyor, genelde işçilerin kazanımları masalarda gidiyor. Sendikal hak ve özgürlükler, tüm işçilerin, sendikaların üzerinde kolayca birleşeceği temel olanaklardır. Masada bunları tartışırken, tabanda işçiler ve emekçiler soruna sahip çıkarak yasaların kendi çıkarlarına uygun işlemesini sağlayacak bir süreci işletmezlerse, bunu güvence altına alacak bir çalışmayı başlatmazlarsa, yine bildik manzaralarla karşılaşırız.
Öyleyse esas olan, tabandan başlayarak sürecin ele alınması ve işletilmesidir. Süreç, bütün birikmiş sorunların çözümünü sağlayacak bir yolun başlangıcı olabilir.
SEYİT ASLAN
ÖNCEKİ HABER

Uzanlar ‘yüzsüzler’ listesinde lider

SONRAKİ HABER

Yasada uzlaşma olmazsa Meclis’teki tasarı geçecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...