4 Eylül 2009 00:00

Rüzgar enerji türbinleri dağlara kurulsun!


Artık sadece Gözene köyünün değil, bütün Samandağ’ın gündeminde Rüzgar Elektrik Santralleri (RES) var. Çünkü artık herkesin bildiği üzere ilçenin tamamında RES kurulabilmesi için tüm kamu otoriteleri özel sektör ile adeta birlikte kollarını sıvamışlardır.
Özel sektörden girişimcilerin Samandağ için hassas ve duyarlı olmalarını zaten beklemiyoruz. Memleketin hangi köşesinde ve hangi işte duyarlı olduklarını gösterdiler ki Samandağ için insaf bekleyelim. Ancak konunun özel sektörü ilgilendiren kısmını geçtikten sonra iş kamu otoriteleri ile aramızda kala kalmakta.
Çevreci jargonla rüzgar enerjisinin yenilenebilir enerji kaynağı olduğundan bahisle bu yatırımı yapmak isteyenler hoş görülmek istenmektedir. Rüzgar elektrik enerjisinin diğer enerji üretim kaynaklarına göre daha az yan etkileri olduğu biliniyor. Ancak bu demek değildir ki hiçbir olumsuz etkisi yoktur. Bilinen olumsuz etkileri nedeni ile de bu yatırımın (Özellikle Tekebaşı Meydan-Samandağ ve Mağaracık beldesi sakinleri de) kurulmasını istememektedir. Belde sakinleri somut olarak yer seçimine olur veren kamu otoritesinin ciddi bir yanılgı içinde olduğunu iddia etmektedir. Bu iddia ile yatırıma karşı çıkanlar da zannetmeyin ki rüzgardan elektrik üretimine karşıdır. Rüzgarı boş verin fosil yakıtlardan elektrik üretilsin de dememektedir.
Samandağ rüzgarının bir şekilde değerlendirilmesi ve ulusal ekonomiye katkısının gerçekleştirilmesine kimselerin itirazı olmaz. Ancak, rüzgar türbinlerini kuruyoruz, bunlar ak pak temiz bir enerji elde etme yöntemidir denilerek insanımızı ve doğamızı göz ardı ederek yapılanları onaylamıyoruz. Sözde kaş yapacağız derken oyulan gözümüz üzerine bir çift lafımız olacak.
Hatay İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün internet sitesine baktığımızda durumun vahameti ortaya çıkmaktadır. Samandağ’da mevcut Gözene-Sebenoba türbinlerinden başka (Tekebaşı Meydan-Samandağ ve Mağaracık türbini hariç) 15 türbin projesi daha Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) gerekli değildir şeklinde onay almış olduğunu görüyoruz. Daha bu gördüklerimiz internet sitesinde yayınlananlar ve en son güncelleme durumuna göre edinebildiğimiz bilgidir.
ÇED gerekli değildir kararı verilen projelerin sadece isimlerine baktığınızda anlıyoruz ki, Samandağ’ın her tarafında rüzgar türbinleri kurulmak istenmektedir.
Bu rüzgar türbinlerinin kurulumu için ise çok geniş bir alanda imar düzenlemesi yapılması gerekiyor. Yani bu yerlerin “Enerji Üretim alanı” olarak belirlenmesi gerekmektedir. Hem de öyle birkaç yüz dönüm değil binlerce dönüm arazi (Tekebaşı örneğinde 2 bin 800 dönüm) bu amaca göre planlanabilmekte. Samandağ’ımızın hemen hemen her tarafı tarım alanı olduğundan sözde tarım alanlarında rüzgar türbinleri kurulumunun hiçbir yan etkisi de olmadığından bu tarımın önünde kapılar ardına kadar açılmaktadır. Halbuki Toprak Koruma Kurulu’nun ve rüzgar elektrik türbinlerinin taraftarlarının unuttuğu veya es geçtikleri bir konu var; sulu tarım alanları. Bu türbinlerin kuru tarım alanlarında yani sulama suyu bulunmayan, sulu tarım yapılmayan yerlerdeki etkileri ile sulu tarım yapılan yerlerdeki etkileri bir de ğil. Bunun içindir ki özellikle Tekebaşı halkı sulu tarım yaptıkları arazilerde RES kurulumu girişimine şiddetle karşıdır.
Ayrıca bu türbinleri kurmak için başvuruda bulunan firmaların yetkilileri yanılttıklarını da düşüyoruz. ÇED iznini almak için İl Çevre ve Orman Müdürlüğü’ne verdikleri taahhütlerini yerine getiremeyecekler. Özellikle de gürültü kriterlerini ihlal edecekleri çok açık görülmekte. Örneğin Tekebaşı ve Meydan’da kurulmak istenen 9 noktadaki türbinlerin gücünün 1.5 MW olacağı beklenirken lisans aldığı gücün 22.5 olduğunu da biliyoruz. Yani dokuz tane 2.5 MW gücünde türbin kurulabilecek. Bu türbinlerin üretici firması (General Elektrik) her türbinün 104 dB ses üreteceğini kabul etmektedir. Daha büyük boyuttaki kanatların uğultusunu hesaba katmıyoruz.
104 desibel gücündeki ses kaynağı olacak türbinler ise Gürültü Emisyonu İle İlgili Yönetmelik (2000/14/AT) hükümlerine aykırı bir şekilde Tekebaşı’nda yerleşim alanlarının birkaç yüz metre yanına yerleştirilmek istenmektedir. Bu konuda İl Çevre Müdürlüğü’ne verdikleri taahhütlerini yerine getiremeyeceklerini çok iyi bildikleri halde bu yatırıma girişmekte beis görmemektedir. Bu sadece yatırımı yapan firmanın sorunudur diyerek geçilemez. Halkın sağlığı ile ilgili bir makam da mı yok yani. Yatırımı yapacak firmanın idareye verdiği proje tanıtım raporu tek başına bir skandal konusudur. (Bu projedeki çöpleri Denizli Belediyesi’nin toplayacağı yazılıdır. Hatta bu türbinlerin yerleşim alanlarına mesafesi de 2 km imiş, güler misiniz, ağlar mısınız?)
Bu yatırımın hayata geçmesi halinde başta Tekebaşı ve Meydan olmak üzere Samandağ Ovası’nın, doğasının tahrip edileceği açıktır. Hatta bu da yetmeyecek gibi. Yalanlar ve yanlışlarla bir şekilde Tekebaşı’nda rüzgar türbinleri kurulsa arkadan geleceklerin önünü kimse alamaz. Bir sene sonra Samandağ’da dağ, dere, tepe, ova demeden yüzlerce türbin kuruluverecek. Bir de bu türbinlerden üretilecek elektriğin nakil sorununu halletmek için yapılacak yüksek gerilim hatlarını varın siz düşünün. Çünkü bu enerji nakil hatlarının yapımı önünde hiçbir yasal engel yok. En önemlisi de belli bir mesafeyi aşmıyorsa ÇED raporu da gerekmemektedir. (Hoş, ÇED raporu gereken hallerde de istediklerini yapabildiklerini biliyoruz ama yine de ÇED konusundaki ilgililerden medet beklemeden edemiyoruz.)
Onca mevzuat kriterine rağmen çarpık rüzgar elektrik santralleri yapımını başaran firmaların nakil hatları konusunda yapabileceklerini varın siz hesap edin. Bu nakil hatlarının yaratacağı elektro manyetik alan, haberleşme ve sair her cihaz üzerinde oluşacak olumsuz etkiler dikkate alınmayacak.
Memleketimizde sade bir vatandaşın taş üstüne taş koyacağı zaman emdiği süt burnundan getirilirken bu yatırımların bu denli hoyratça hayata geçirilmesi önünde hiçbir idari makamı göremiyoruz. Yatırım yapmak istediğinde güzide özel sektörümüz hatırına ormanların yok edilmesine, doğal ve güzel hiçbir şeyin hatırının olmadığına şahit olduk. Demek sıra Samandağ’a gelmiş. Kelaynaklar, deniz kaplumbağaları veya bir çeşit kelebeğin bile hatırı bizden aziz imiş.
Türbinlerin kurulum yerleri tayin edilir iken SİT alanları, kıyı kenar çizgisi falan her şey sözde dikkate alınmış ama dikkate alınmayan bir şey kalmış o da insanlar.
İlk örneğini Gözene köyünde gördüğümüz rüzgar elektrik santralleri şimdi yavaş yavaş ovaya inmeye çalışıyor. Köy ve beldelerimiz yakınında kurulmak isteniyor. Tüm resmi makamlar da göz göre göre gelen faciaya karşı tepkisiz. Bu yatırımı yapmak isteyen firmaların Samandağ’a ve doğaya bakış açıları o kadar çarpık ki geçtiğimiz hafta Asi Nehri’ne toprak dolgu yaparak iş makinesini geçirmeye çalıştılar. Temiz enerjiyi bakın nasıl hayata geçirmeye çalışıyorlar.
Duyarlı Samandağlıların tepkisi üzerine bu girişim şimdilik durduruldu. Ancak işin ucunda kutsanmış bir temiz enerji hatırına DSİ yetkililerin izin verip vermeyecekleri bilinmiyor. Konuya gayet teknik olarak bakılır ve izin de verilir ise şaşırmamak gerekiyor. Çünkü bakış açılarının içerisinde insanlar nasıl gözüküyor bilemiyoruz.
Bu konuda Hatay’da tüm kamu otoritelerini, meslek odalarını, Samandağ’daki özellikle yerel yöneticileri bu konuya daha yakından bakmaya davet ediyorum. Göreceğiniz çarpıklıklardan rahatsız olmamanız imkansız. Dahası bu yatırımlar insanı/insanımızı göz ardı eden bu çarpık bakış açısı ile hayata geçmesi halinde geriye temiz enerji üreten Samandağ değil insanlardan temizlenmiş bir Samandağ kalacak gibi.
Burada konu ile ilgili tüm makamlara Hatay Valiliği’ne ve Orman Bakanlığı’na tekrar tekrar sesleniyorum. Baştan sona kanun ve yönetmeliklere aykırı olarak yapılan bu yatırımın durdurulmasını bekliyoruz.
ÇETİN SAKALLI - Toprak Sahiplerinin Avukatı

Evrensel'i Takip Et