05 Eylül 2009 00:00

HAYAT YAZILARI

Bir rivayete göre gök kubbenin altında daha önce söylenmemiş hiçbir söz yoktur. Yani aslında yeni diye bir şey yoktur. Toplumlar bunaldıkça, düşünce krizleri derinleştikçe “yeni” arayışları da yaygınlaşır.

Paylaş

Bir rivayete göre gök kubbenin altında daha önce söylenmemiş hiçbir söz yoktur. Yani aslında yeni diye bir şey yoktur. Toplumlar bunaldıkça, düşünce krizleri derinleştikçe “yeni” arayışları da yaygınlaşır. Mevcut olanın kötülüğü, iyilik umutlarını “yeni” adreslere yüklememize sebep olur. Eski kötünün yeniden makyajlaşarak sunulması sahici bir değişim hamlesi değil, kendini ve çevresini kandırma operasyonu olarak tanımlanmalıdır.
Müslüman sol tanımlamasının daraltan, indirgeyen boyutunu bir yana bırakıyorum. Müslüman sol tanımlaması bir birleşik küme oluşturma çabası olarak ele alınabileceği gibi, iki küme arasında bir kesişen oluşturma arayışı olarak da ele alınabilir. Düşünsel politik boyutu ile bir sentez, yada ortak payda yakalamaya çalışırken, örgütsel yada kitlesel boyutu ile farklı kimlikleri buluşturan bir fotoğraf ortaya çıkartılabilir mi ?
Müslümanları solculaştırma, solcuları Müslümanlaştırma derdine düşmeden bir birliktelik inşasının önündeki en önemli tehlike zihinsel sapmalardır. Her bir araya gelişin tutkalı ortak tehdit ve tehlike algısıdır. Bu harç çok önemli ama genellikle yetersizdir. Kendisini inançları ile tanımlayanlarla, emekten, ezilenlerden yana olanların çelişkileri olamayacağı için özel bir buluşma çabasına da ihtiyaç olmayacağını iddia edebilirsiniz. En azından Türkiye gerçeğinin böyle olmadığını uzun uzun örneklendirmeye gerek yok sanıyorum.
Eğer ortak tehdit olarak sadece dış düşmanı yani emperyalizmi ön plana çıkarıyorsanız, bunun karşısında oluşturacağınız cephenin önündeki en önemli risk milliyetçiliktir. Ülke içindeki militarizme itirazı olmayan ama dış düşmana karşı meydan okurken mangalda kül bırakmayan yaklaşımlar açıkça ilan etmeseler de bu hastalığa yakalanma tehlikesi ile karşı karşıya bulunmaktadırlar. Biraz din, biraz sosyalizm karışımı üzerinden açmaya çalışılacağınız bir mücadele bayrağının milliyetçi eğilimlere hizmet etme potansiyeli oldukça yüksektir. BAAS partilerinin Ortadoğu’da sergilediği tecrübe en azından bir uyarıcı sinyal olarak kabul edilmelidir. Baskıcı sosyalist algı ile despotik din algısının harmanlandığı bir sosyal yada siyasal hareketin milliyetçi yönetim anlayışlarına çanak tutmaması için ilk şart özgürlükçülüktür. Uzaktaki düşman karşı durduğunuz kadar hatta daha çok, yanı başınızdaki, içinizden çıkan, size benzeyen düşmana karşı durmayı da göze almak gerekir.
Aslında kendi halkı ile kavgalı yönetimlerin her ne kadar antiemperyalist söylem kullansalar da ona hizmet eden işler yapmaları kaçınılmazdır. Bu işbirliğinin zaman zaman gerilime dönüşmesi bizim bu çıkar kavgasında saf tutmamızı gerektirmemelidir. Halktan ve haktan yana durmanın zor ama anlamlı olduğu dönemler, sosyal ve siyasal hareketler için güven sınavının verildiği, rüştün ispatlandığı anlardır.
Burada tarife çalıştığımız tutum, bilinen üçüncü yolcu kaçamak alışkanlıklarla karıştırılmamalıdır. Bütün bu nedenlerle Müslüman sol bir arayışın, en azından tartışma platformunun bir “YENİ BAAS” söyleme dönüşmemesi için Kürt sorununda doğru yerde durması kritik anlam ifade etmektedir. Elbette Aleviler sorununda, Ermeni sorununda duracağı yer Kürt sorununda durduğu yerden ayrı ele alınmamalıdır. İlk düğmeniz yanlış yerde ise ondan sonrakilerin bu yanlışı devam ettirmesi kaçınılmaz olacaktır.
AYHAN BİLGEN
ÖNCEKİ HABER

Başbakanın dava açtığı çocuğa avukat ordusu

SONRAKİ HABER

Şiddet araştırmasında ilginç sonuçlar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...