06 Eylül 2009 00:00

Asya-Pasifik’te bu hafta (111)

Dünya Uygur Kurultayı, 2004’te Uygur hareketlerini birleştirmek için kurulmuş bir çatı-örgüt. Rabia Kadir (d.1947), 2006’dan beri Kurultay başkanı. Kurultay, Almanya-Münih tabanlıyken, başkanlığı Kadir’in almasıyla, o da ABD’ye kaydı...

Paylaş

Uygur/Çin sorunu üzerine 3
Dünya Uygur Kurultayı, 2004’te Uygur hareketlerini birleştirmek için kurulmuş bir çatı-örgüt. Rabia Kadir (d.1947), 2006’dan beri Kurultay başkanı. Kurultay, Almanya-Münih tabanlıyken, başkanlığı Kadir’in almasıyla, o da ABD’ye kaydı; Kadir’in başkanlığıyla, Kurultay, tümüyle Amerikancılaştı. Çin, Kurultay’ı ‘terörist’ sayarken; örgüt, açıkça ABD’den fonlanıyor; ABD parasıyla sözümona muhalefet yapıyor. Kurultay’ın fon aldığı ABD kamusal (resmi) kurumunun diğer ‘pis işleri’ arasında, Doğu Avrupa, Ukrayna ve Gürcistan’daki renkli (turuncu, kadife vb.) sivil darbeleri fonlamak da var.
Dünya Uygur Kurultayı, Temsil Edilmeyen Uluslar ve Halklar Örgütü’nün (Unrepresented Nations and Peoples Organization) 57 üyesinden biri. Örgütte, Çeçenler, İran Kürtleri, Kanada yerlileri, Kırım Tatarları, Tibetliler, Avustralya yerlileri vb. var. Bu örgüt, adı ve üyeleri dolayısıyla, bir kardeş halklar izdüşüsü (proje) sanılabilir. Oysa, örgüt, 1991’de ABD eliyle kurulmuş bir kumpas. Örgütün amacı, 1991’de dağılan Sovyetler’den sonra, ‘ulusal kurtuluş’ hareketlerini tekeline alıp Amerikancılaştırmak.
Rabia Kadir, Çin’de 6 yıl hapis yattıktan sonra 2005’te yurtdışına geçmiş bir Uygur işkadını. Kadir, Çin yönetimiyle aralarının açılmasından önce, ülkenin bir avuç zengininden biriydi.
Sorulması gereken soru şudur: Rabia Kadir’in ülkesinde çoğunluk yoksulken, kendisi nasıl zengin oldu? Kendi halkını sömürmeden ve Çin’le işbirliği yapmadan ülkenin bir avuç en zengini arasına girmek olanaklı mı ki? Kadir, yurtdışından aldıklarını Uygur kardeşlerine fahiş fiyata satarak zenginlemiş bir harami idi.
Haramiliğiyle yalnızca alsatçılıkta değil, Çin generk (devlet) katlarında da yükseldi; 1997 olaylarında, Çin yönetimini açıkça eleştirdiği için görevlerinden alındı. 2000-2005 arasında, Çin devlet sırlarını ABD’ye sızdırmakla suçlanarak hapis yattı; ama ABD’nin baskısıyla erken salıverildi. 2007’de Bush’la özel olarak görüşen Kadir, tüm dünyaya ‘özgürlük(!)’ ve ‘demokrasi(!)’ götüren Bush’un da övgüsünü kazandı.
Uygur-Çinli çatışması, 2009’da birdenbire çıkmış bir olgu değil: 2008’deki olaylar da, bir Uygur’un gö-zaltında öldürülmesiyle başlamıştı; halk, tepki olarak kendiliğinden bir gösteri düzenlemişti. Bu olaydan birkaç ay sonra, Uygur bağımsızlıkçıları, birkaç gün arayla, iki polis karakoluna bombalı saldırı düzenlemişti ve toplam 18 polis ölmüştü. Ancak, 2009, örgütlü şiddetin toplu olarak sivil Çinlilere yöneltilmesi dolayısıyla, büyük bir fark taşıyor.
Bilindiği gibi, 5 Temmuz olaylarının fitilini ateşleyen gelişme, 26 Haziran’da, Guandong’da, toplam onaltı bin işçiden sekiz yüzünün Uygur olduğu bir yapımevinde (fabrika), 6 Uygur işçinin 2 Han kadını taciz ettiği ya da onlara tecavüz ettiği biçimindeki suçlama idi. Sonradan, suçlamanın, işten atılan bir işçi tarafından uydurulduğu ortaya çıktı.
Söylentiyi yayan iki işçi, 7 Temmuz’da tutuklandı. Sincan/Doğu Türkistan’daki (S/DT) Uygurlar’ın 26 Haziran’daki olaya tepki göstermeleri, doğal; ancak, kendi bölgelerindeki duruma değil, S/DT’ye oldukça uzaktaki bir olaya tepki göstermeleri, dikkat çekici. Kimi araştırmacılar, 5 Temmuz 2009 S/DT olaylarının, Çin, Rusya ve İran arasındaki bağları güçlendiren Şanghay İşbirliği Örgütü toplantısından birkaç gün sonra olmasına dikkat çekiyorlar.
Bunlara göre, 26 Haziran’da Guangdong’da Han Çinlisi kadınları taciz ettikleri ve hatta onlara tecavüz ettikleri savıyla iki Uygur işçinin dövülerek öldürülmesini, Amerikancı kurultay, karışıklık çıkarmak için kullandı. 5 Temmuz Urumçi olaylarının Amerikancı Rabia Kadir tarafından kışkırtıldığı ve günler öncesinden hazırlık yapıldığı, birçoklarınca kabul edilen bir gerçek. 5 Temmuz olaylarındaki 184 ölüden 137’si, Han Çinlisi; 46’sı Uygur’du. (Toplam ölü sayısı, daha sonra, 197 olarak açıklandı.) Ölen Uygurlar’ın çoğu, Han sivillere saldırırlarken kolluk güçlerinin ateş açması sonucu öldürüldü. Çin açısından, bu, büyük bir felaket. Yüzde 91.6’nın Çinli olduğu ülkede, bir ayaklanmada ölenlerin çoğu, Han Çinlisi olabiliyor.
Birçok Çinli, bu nedenle kızgın; daha sert güvenlik önlemleri alınmasından yanalar. Ayrıca, Çin’de azınlıklara yönelik olumlu ayrımcılığı -özellikle tek çocuk siyasasının azınlıklar için geçerli olmamasını- eleştiriyor ve azınlıkların kayırıldığını düşünüyorlar.
ABD, yalan haber üretirken; Çin de bundan geri kalmıyor. Çin’in Uygur hareketini bastırmak için “Terörist saldırıyı son anda önledik” türünden kışkırtıcı yalan haberler yaptığını ileri sürenler var. Öte yandan, daha önceki Tibet olaylarındaki durumun tersine, Çin’in ayaklanmadan birkaç gün sonra yabancı gazetecileri bölgeye kabul etmesi, uluslararası kamuoyunda olumlu bir gelişme olarak anıldı.
Olaylardan birkaç gün sonra, yerel kanallarda, Han Çinlisi ve Uygur şarkıcılar, koro olarak, “Hepimiz aynı ailenin bir parçasıyız” şarkısını söyledi. Çin, bununla yetinmeyip bir de Arapça kanal açtı! Kanalı, budunsal sorunları çözmek için açmadılar; “Arap ülkelerinde Çin imgesi zedelenmesin; Araplar’la alsatçılık ilişkilerimiz bozulmasın” diye açtılar. Çin, “Krizden fırsat doğurma” çabası içinde, sinekten bile yağ çıkarıyor. (sürecek)
Dr. Ulaş Başar Gezgin
ÖNCEKİ HABER

Darbe ve Honduraslı kadınlar

SONRAKİ HABER

Gerçek çözüm için mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...