06 Eylül 2009 00:00
Filmatik
Bir grup genç bir araya gelirler ve taa Türkiyenin öbür ucuna köprü yapmaya giderler. Halk arasında Deniz Gezmiş Köprüsü, Devrimci Gençlik Köprüsü gibi adlarla anılan Zap Köprüsünün hikayesi böyle başlar.
BELGESEL BU, HERKES İZLER!
Bir grup genç bir araya gelirler ve taa Türkiyenin öbür ucuna köprü yapmaya giderler. Halk arasında Deniz Gezmiş Köprüsü, Devrimci Gençlik Köprüsü gibi adlarla anılan Zap Köprüsünün hikayesi böyle başlar. Boğaziçi Köprüsünün tartışıldığı yıllardır. Gençler, Doğu ile Batı arasındaki uçuruma dikkat çekmek, kardeşliği vurgu yapmak isterler. Başarırlar da; hatta Deniz Gezmiş ve arkadaşları bu projede hiç yer almadığı halde, 68in simge isimleri bu köprü ile birlikte anılır, yöre halkı tarafından...
22-29 Ağustos tarihleri arasında Gönen Gençlik Buluşmasında bir araya gelen gençler de böylesi önemli bir işe imza attılar. Tanıştılar, tartıştılar, konuştular, eğlendiler, yüzdüler... Ve elbette bir çok film de izlediler. Yüzbin Kişiydiler, Devrimci Gençlik Köprüsü, Silikozis, 1457 gibi belgeseller kampta gençlerle buluştu. Yönetmenleri kampa katıldı, gençlerle söyleşti. Bunları neden mi anlatıyorum? Aslında kampa dair yazılacak, anlatılacak çok şey var. Ama madem ki bu köşe DVDlere, filmlere dair ve madem ki biz hiç belgesel önermediğimizi fark ettik, biraz bu filmlerden söz edelim istedik.
İşte ilki; bu yıl başında izleyici ile buluşmaya başlayan Yüzbin Kişiydiler. Zonguldaklı Yönetmen Metin Kayanın 68 dakikalık belgeseli, 1991 yılındaki büyük madenci yürüyüşüne ışık tutuyor. Müzikleri Ahmet Özere ait. Prömiyerini de Ankara yürüyüşünün 18. yıldönümünde, 4 Ocakta TTK Kozlu Müessesesinde yapmış. Kimler yok ki, belgeselde, Süleyman Demirelden Yıldırım Akbuluta, dönemin yetkililerine, sendikacılar, yürüyüşe katılan işçilere... Türkiye işçi sınıfı tarihinde tartışmasız önemli bir yere sahip olan Büyük Madenci Yürüyüşü, bu belgeselde yeniden hayat buluyor. Üstelik, kampta olduğu gibi, 1991de yeni doğmuş ya da henüz doğmamış olan bugünün gençlerine çok şey anlatmaya muktedir.
Yazının başında anımsattığımız Devrimci Gençlik Köprüsü ise, Bahriye Kabadayının yönetmenliğinde beyazperdeye aktarılmış. Belgeselin üst başlığı ise Büyük bir Zap Şiiri... İki yıldır pek çok festivalde gösterilen, ödüller kazanan Devrimci Gençlik Köprüsü, 68 kuşağının halka bağlılığı ve halk sevgisine dair önemli bir çalışma. İngilizce adı daha ilginç olmuş: A Bridge At The End Of The World (Dünyanın Sonundaki Köprü). Bu belgeselin süresi bir buçuk saati buluyor ve gençlere gerçekten istediklerinde ve hayallerinin peşinden gittiklerinde en olmaz görünenlerin bile gerçeğe dönüştüğünü gösteriyor. Bu arada, köprünün 1999 yılında kimliği belirlenemeyen kişiler tarafından havaya uçurulduğunu da ekleyelim. Bu kimliği belirlenemeyen kişilerin kim olduğunu Evrensel okuru iyi bilir...
Unutmadan; şimdilerde bu köprüyü yeniden inşa etmek üzere bir araya gelenler olduğu, bazı yazar ve sanatçıların da bu girişime destek verdiği kulağımıza geldi. Hadi bakalım, hayırlısı...
Gönende Ethem Özgüven, Petra Holzer ve Selçuk Erzurumlu da gençlerle buluştu. Yakın dönemde 4857 adıyla Tuzla tersanelerindeki iş cinayetlerini ve kot kumlama işçilerini ölüme götüren hastalık Silikozise dair iki belgesel çeken üç yönetmen, hem belgesellerini gösterdiler, hem gençlerle sohbet ettiler. Silikozis belgeselinin Leyleğin yuvadan attığı yavruları; kot taşlama işçileri başlıklı broşüründe şöyle deniyor:
Her gün daha sert esen değişim rüzgarları sanki hep bana karşı esiyordu Ne çok çalıştım günler boyu karanlık izbe bir atölyede Elime tutuşturulan bir liralık ince sarı maskenin ne faydası vardı bilemedim Üstelik bin kot yaptığımız günleri bilirim, ağrılarım arttı nefesim tıkandı Doktora gitmek için ne sigorta ne para hiçbir çare bulamadım, bir esir kampına dönmüştü yaşam Ve esir kampının gaz odasında yaşamımı bırakıp gidemedim, köyüme çaresizce döndüm. Bir döşekte ölüme terk edilip, o büyük ilanların altında kaldı bedenim...
Gönende pek çok genç bu belgeselleri izledi ve yepyeni şeyler öğrendi. Yaşananlar üzerine bir kez daha düşündü. Bu belgesellere ulaşmak zor değil. Kimi zaman konuyla ilgili örgütler, kimi zaman yönetmenlerine, yapımcılarına ulaşarak belgeselleri izleyebilirsiniz. Hem, bakarsınız yoğun talep üzerine DVDleri de çıkar, daha fazla kişiye ulaşırlar.
Belgesel bu, herkes izler...
Öyle değil mi?
Mustafa Kara