07 Eylül 2009 00:00

YAŞAMA KÜLTÜRÜ

Öteden beri varsılların gücü sömürüye dayanmıyor mu? Sömürülenlerin, geri, bilisiz; aldatılmaya, köleleştirilmeye açık düzeyde tutulmaları da bunun doğal gereği değil mi?

Paylaş

Öteden beri varsılların gücü sömürüye dayanmıyor mu?
Sömürülenlerin, geri, bilisiz; aldatılmaya, köleleştirilmeye açık düzeyde tutulmaları da bunun doğal gereği değil mi?
Çok kaba bir tarih okuması bile bunu gösteriyor…
En yakın geçmişte, ulus-devlet kurgusunda, bunun devletlerarası bir işleyiş olduğu sanısı egemendi. Oysa sömürenin, sömürülenin ne eş ulustan olması ne eş kandan olması umurunda mıydı? İş birlikçilerini, sömürüleni daha kolay aldatabilmek için onların arasından seçmiyor muydu?
İş birlikçinin payını iyi ayarlaması önemliydi elbette… Onları kendisi için çalışır durumda tutabilmesi buna bağlı değil miydi?
Eski çağlarda sömüren işini savaşla yürütüyordu. Sonra da bu savaşları “kahramanlık” olarak yutturuyordu kendi tarih yazıcıları…
Bunun için yeteri güçte ordu beslemesi yeterliydi. Us (akıl) elbette önemliydi ya, güç daha önemliydi.
Teknolojik ilerleme, sömürgenlerin elinde, sömürüyü hızlandırma; daha ustaca, duyumsatmadan sürdürme yollarından biri oldu ne yazık ki… Böyle olması da teknolojik ilerlemenin, hırsla bu amaçla yürütülmesine neden olmadı mı?
Sömürgenlerin ilginç yollarından biri de kimi deyimler üreterek, yarım bilisizleri kendi istedikleri yöne çekebilmeleridir.
Örneğin “küreselleşme” (globalizasyon) böyle bir deyimdi.
Emperyalist sömürünün son yıllarda en tepe çizgisi böyle gerçekleştirildi.
Bunu ilk söyleyenlerden biri olarak bilinen çevrelerden epey eleştiri aldığımı nasıl unuturum?
Neyin küreselleşmesiydi bu?
Barışın, savaş karşıtlığının, duygudaşlığın (empatinin), doyunmanın küreselleşmesi mi?
Yoksa sömürü düzeninin küreselleşmesi mi?..
Siz karar verin, yaşadığımız şu on-on beş yıldan sonra…
Şimdi de “Eko-Mimarlık” (Yeşil Mimarlık da diyorlar) deyimi bu yolda yeni bir aldatmaca olma yolunda…
Varlıların salımları ozon katmanını deliyor… Varlılar, tüm doğa kaynaklarını sorumsuzca tüketiyorlar… Hepimizin olan yeryüzünün, onlar yüzünden sonu geliyor neredeyse… “Eko-Mimarlık” sözünü türetenler de onlar.
Bunu böylece saptıyorum ya, Batı’daki herkesi de bir kefeye koyamam elbette…
Elbette işin sonunu gören onurlu bilim adamları her yerde var. Onların, önünde sonunda tüm insanlık için çalıştıkları ortada…
İnsana yakışan, elden geldiğince az erke, gereç tükettiren, gereci kendi olanakları uyarında yakınından seçen, örneğin PVC gibi ağılı gereçleri, ağılı boyaları, şunları bunları kullandırmayan mimarlığa “Doğaya Uyumlu Mimarlık” ya da “Doğanın Kan Dolaşımı İçinde Mimarlık” diyebiliriz.
Böyle bir mimarlığın insanlığa en yakışanı olduğunu düşünüyorum.
CENGİZ BEKTAŞ
ÖNCEKİ HABER

Brezilya finallerin biletini aldı

SONRAKİ HABER

Kabare Kıbrıs’a gidiyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...