09 Eylül 2009 00:00
BAŞYAZI
Soruyu şöyle sorabiliriz: Acaba Erdoğan, Baykal ve Bahçelinin kendisinin ve hükümetinin Kürt Açılımını desteklemelerini istiyor mu?
Soruyu şöyle sorabiliriz: Acaba Erdoğan, Baykal ve Bahçelinin kendisinin ve hükümetinin Kürt Açılımını desteklemelerini istiyor mu?
Lafa bakarsanız Erdoğan, Arınç ve öteki AKP önde gelenleri, bunu çok istiyor. Nitekim her gün TV kameralarının karşısına çıkan; Erdoğan, Bahçeli neyse de, Baykaldan destek istiyor; dönüyor, Onlar desteklemeseler bile bu sorunu çözeceğiz. Bunun için her bedeli göze aldık diyerek, onların desteğini çok istermiş gibi konuşuyor. Başbakan yetmiyor, yardımcısı devreye giriyor; Gerekirse Baykalın elini bile öperiz diye artık kişiliğine yapıştırdığı ağlamaklı üslupla konuşuyor. Ve nihayet, son engeli de ortadan kaldırmak için büyük bir fedakarlık yapmış gibi Erdoğan, Baykalla bizzat görüşmek için CHPye başvurduğunu açıklıyor.
Açıktır ki, Erdoğanın amacı, bu görüşme girişimiyle Baykalın elinden son kozu da alıp onu iyice köşeye sıkıştırmaktır. Çünkü Baykal, Erdoğanın bu görüşme teklifine ya hayır diyecek ve böylece kamuoyunda kavgacı, ülkenin en hayati sorunlarının çözümü için bile ülkenin başbakanıyla görüşmeyen muhalefet lideri pozisyonuna düşecektir; ya da Baykal, Erdoğanla görüşmeye evet diyecek, ama görüşmeden sonra açılıma hayır demeye devam edecek! Ve böylece de Baykal (ve partisi), hem Kürtler indinde hem de Türkiyenin sorunun bir an önce çözülmesini isteyen kamuoyu karşısında, tümden itibar yitimine uğrayacak; MHPnin sıradan bir eklentisi durumuna daha çok yakınlaşacaktır.
Görüldüğü gibi seçenekler içinde Erdoğanla görüşerek açılıma destek verme olasılığı sayılmamıştır. Çükü CHP, aldığı tutum ve bugüne kadar söyledikleriyle, hükümete; Hadi bakalım sorunu çöz de görelim babayiğitliğini! deme, böylece soruna daha gerçekçi ve daha anlamlı bir çözüm üretme, hükümete ileriden muhalefet etme şansını harcamıştır. Şimdi de, bulunduğu yerden bir manevra yaparak açılım konusunda olumlu bir çizgiye dönmesi için AKP ve Erdoğanın yapmayacağı kadar ileriden bir açılım önerisiyle çıkması gerekir. Aksi halde Baykal, bugün kaldığı yerde kalarak, Erdoğanın nasıl yanıt verirse versin daha çok sıkışacağı bir konuma sürüklenecektir.
Bunun için Baykalın aslında bir seçeneği vardır; 1989daki CHPnin (O zaman SODEPti) Kürt raporuyla çıkabilir ve anadil konusunda AKPyi açmaza alarak sorunun daha ileri bir noktadan tartışılmasının yolunu açabilir. Ama öyle görünmektedir ki Baykal, bu seçeneği de kaybetmiştir. Çünkü Baykal, anadil konusuna bir ayrışma ve ayrımcılık konusu olarak vurgu yapmakta; tüm gerici politikasını bu konu üstünden biçimlendirmektedir. Dolayısıyla Baykal, CHPnin kendi raporlarını bile Erdoğanın eline bir koz olarak vermiştir. Erdoğan, şimdiki kültürel kimi haklar; yer adlarının iadesi, Kürt enstitüleri ve Kürtçe özel televizyon gibi birkaç iyileştirme girişimiyle sınırlı açılımı bile, Anayasa suçu ilan ederek, açılımı ilerletecek her tür girişimin önüne barikat olmaya çalışmayı asıl politika ilan etmiştir.
Hani, Anayasa suçu derken, Önce Anayasayı değiştirip, bu alanda yapılacak işlerin önünü açalım dese, söyledikleri anlaşılırdır ama Baykal, 12 Eylül Anayasasının tek çivisine dokundurmamak niyetini çeşitli vesilelerle söylemektedir de. Bu yüzden Anayasa suçu uyarısı, Kürt sorunu konusunda her tür adıma karşı bir tehdit olarak kullanılmaktadır.
Kısacası Erdoğan ve AKP, CHPyi köşeye sıkıştırmıştır. Erdoğan, Baykala şimdi görüşme teklif ederek, indirici yumruğu CHP merkezinde atmak istemektedir. Ama CHPnin de Ben oyunda yoğum demekten öte bir önlemi görünmüyor. Ama bu da yumruktan bile beter sonuçlara yol açabilir. Çünkü bunu da herkes, Baykal ve CHPnin, ülkenin en önemli sorunu karşısında havlu atması olarak anlayacaktır.
Böyle bir sonuçtan ise çıkabilecek tek hayırlı şey; ırkçı şoven, statükoyu kutsallaştıran politikalarla CHPnin bir yere gidemeyeceğini, CHP tabanının ve CHP içinde demokrasiden yana olanların görmesi ve gereken tutumu alması olacaktır.
İHSAN ÇARALAN