11 Eylül 2009 00:00

LİMAN ARKASI

Şevki Kocaman, 1973 yılında 18 yaşından bir gün aldığında, maden işçisi olarak Kozlu’da işe başlamış. Askere gidinceye kadar kazmacı olarak ayaklarda çalışmış. Teskeresini aldıktan sonra, madende çalışmamak için başka iş aramış.

Paylaş

Şevki Kocaman, 1973 yılında 18 yaşından bir gün aldığında, maden işçisi olarak Kozlu’da işe başlamış. Askere gidinceye kadar kazmacı olarak ayaklarda çalışmış. Teskeresini aldıktan sonra, madende çalışmamak için başka iş aramış. Fakat, bir yıl boşa geçince tekrar yeraltında çalışmaya mecbur kalmış. Babası, kardeşleri ve akrabaları gibi maden emekçisi olmuş.
Kocaman, Yenice’de kendi köyünden Meliha ile evlenmiş. İki kız, iki erkek, dört çocuğu dünyaya gelmiş.
İşinde başarılı olan Kocaman, acüstör ustalığına yükselmiş. Elinde anahtar; islim ve su borusu, bağlantısı olan her yere gittiği için Kozlu ocaklarının tamamını avcunun içi gibi öğrenmiş.
3 Mart 1992’de büyük grizu patlamasında yaralanan ve malulen emekli olan Kocaman’la, büyük oğlu Sezgin’in Bolu’daki evinde görüştük.
“Pervane boşa çalışmıyordu ki, grizu gazını silip süpürmesi lazımdı ocaktan! Ben bir türlü akıl sır erdiremiyorum bu işe!” diyerek, söze başladı Kocaman.
Yönetmen Metin Kaya, “Kozlu Grizusu belgesel filmi için çekim yaptığımızı ve kendisini yaralı olarak kurtaran Mühendis Ekrem Bey’in de aramızda olduğunu” söylemişti Kocaman’a. İki meslektaş yan yana oturup konuşurken, Kocaman sık sık Ekrem Bey’in elini tuttu, dizine dokundu. Çünkü, kazadan üç saat sonra ağır yaralı olarak kendisini kurtaran tahlisiye ekibinden Ekrem Bey’le ilk kez tanışıyordu ve gözleri görmediği için can dostluğunu böyle ifade ediyordu.
“Ben o gün işe giderken hanım uzun süre arkamdan bakmış. Hatırladığım; yardımcım Niyazi ile kuyu dibinde tulumbayı tamir ettik, yol boyu bir boru değiştirdik, sonra da eksi 425’te acüstör atölyesinde ekmeğimizi yemek için oturduk. Ne oldu ne gitti ben anlayamadım. 45 gün sonra Ankara’da Gazi Hastanesi’nde kendime gelmişim. Başımdakiler, Niyazi’nin öldüğünü söyleyince tekrar kendimden geçmişim. 24 saat sonra toparlanmaya başlamışım. Ama ışık yok, etrafımı göremiyorum. Sağ kolumu oynatamıyorum. Grizu patlayınca atölyedeki dolaplar üstümüze fırlamış. Kafama saplanan çiviler görme sinirlerimi almış. Kolum iki yerden kırılmış. Sağ olasın Ekrem Bey, arkadaşlar sağ olsun, atölyede bulmuşlar beni.”
Ekrem Bey, 17 yıl sonra görüştüğü Kocaman’a geçmiş acıları yaşatmak istemedi. Fakat Kocaman, yardımcısı Niyazi’nin ve kendisinin kaza anındaki son durumunu öğrenmek istiyordu. Ekrem Bey anlattı:
“Tahlisiye ekibi olarak ocağa indiğimizde, galeri boyunca ilerlemeden önce kuyu dibindeki atölye ve ambarları kontrol ettik. Acüstör atölyesi tamamen dağılmış, malzemeler ana yola fırlamıştı. Karışıklığın içinde bir işçi dikkatimizi çekti. Nabzına baktık, ölmüştü. Bir battaniyeye sarıp, yolun kenarına bıraktık. Zayıf bir işçiydi. Sonradan Niyazi olduğunu öğrendim. Tam galeriden ileriye gidecektik ki, bir inilti duyduk. Hemen o yöne gittik. Bayağı bir darbesi vardı. İşte o sendin Kocaman. Arkadan gelen ekiplere bildirdik. Seni acil dışarı çıkarttık.”
Kocaman’ın eşi Meliha, o günlere geri döndü. Kolundaki saatin kordonunu çevirerek anlattı:
“Bana kocan ocakta öldü dediler. Akrabalarımız, bizi alıp köye götürdüler. Sonra, yaralı haberi geldi. Duramadım, doğru dürüst bir haber almak için Zonguldak’a hastane kapısına gittim. Ağladım, kocamı görmek istediğimi söyledim. Müsaade ettiler. Onlarca yaralı içinden, bu kol saati sayesinde tanıdım kocamı.”
Kocaman’ın oğlu Sezgin, grizuda iki gözünü yitirmiş malulen emekli bir maden işçisinin çocuğu olarak, Zonguldak’ta birçok kez iş için başvuru yapmış, sınavlara girmiş. Fakat sonuç olumsuz olunca, gurbete çıkmaya karar vermiş. Şimdi, Bolu’da bir şirkette özel güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Kendi ailesi, anne, baba ve erkek kardeşi ile kirada oturduklarını belirten Sezgin, “Çekirdek ailemizi kendi evimizde, Kozlu’da tutmak istiyoruz” diyor.
Kocaman da, “Oğlum bizim oralarda bir iş bulabilse! Hep beraber döneriz buradan. Benim de canım sıkılmaz. Birçok tanıdık var oralarda. Avcumun içi gibi bildiğim yer Zonguldak” diyor.
FAHRİ BOZBAŞ
ÖNCEKİ HABER

ÖRGÜTLÜ BASIN

SONRAKİ HABER

Dağ koşusunda iki altın bir bronz

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...