15 Eylül 2009 00:00
BAŞYAZI
0, ünlü Sel gider kum kalır deyimini artık değiştirip, Sel gider ama tartışması kalır demek gerekir. Ama bu değişiklik de yetmez. Selin gidip kumun kaldığı eskindenmiş! Çünkü; sel eskiden, insanların, ülkeyi yönetenlerin marifetleri yüzünden bir doğal felakete dönüşmezdi.
Elbette eskiden de büyük kayıplara yol açan sel felaketleri olurdu; ama bunlar, o günlerin teknolojisi ve imkanları içinde yapılacak bir şey olmadığı için kimsenin ötekini suçlamadığı doğa olayları olarak kalırdı. Bu yüzden şimdi, sel gidince kum kalmıyor tartışması da başlıyor. Çünkü, bir doğal olay olan sel, insanların, belediyelerin, hükümetlerin politikaları yüzünden felakete dönüşünce; sorumlu aranmaya başlanıyor. Ve işin başındakiler; normal zamanlarda, Bakın biz 10 yılda, 7 yılda bizden öncekilerin 70-80 yılda yapamadığını yaptık diye övünenler, iş sel gibi bir felakete gelince, Bunların bizimle ilgisi yok. Bizden öncekiler yapmış bu yanlışları diye işin içinden çıkıyorlar! Ve ister istemez selden sonra da tartışma, Kim sorumlu?, Sel kimin politikalarının sonucu, kimlerin kazancı için bunca can kayboldu? diye yapılmaya başlanıyor.
Ama bundan da fazlası var. Çünkü, Kim suçlu? tartışmasından da öte, selin felakete yol açmasının müsebbipleri, bundan suçluluk duyacaklarına, ar damarı çatlamış bir utanmazlıkla selin yarattığı felaketi bir fırsata dönüştürüp; daha önce gerçekleştirmedikleri rantları elde etmek istiyorlar. Bu da sel tartışmasını, Sel gider rant kavgası başlar noktasına getiriyor. Nitekim Başbakan ve onun İstanbuldaki hınk deyicisi büyükşehir belediye başkanı, bakanlar; daha vatandaş cenazesini kaldırmadan, Bizim buraları yıkmamızı engellediniz. Bakın başınıza ne geldi? Buraların hepsini yıkacağız diyerek felaketi, dere yatağında evi, arsası olan emekçilerin üstüne yıkarak, bu rantı yüksek bölgeleri ele geçireceklerini açıkça ilan ettiler. Bunu, kimi zaman dere ıslah çalışması, kimi zaman kentsel dönüşüm amacını öne sürerek yapacaklardır. Ama gerekçe ne olursa olsun, bugün dün yapamadıklarını, ele geçirmedikleri bölgeleri ele geçirmek asli amaçları olacaktır. Bütün bu eylemlerine de selin yol açtığı büyük can ve mal kaybını dayanak yapacaklardır.
Bunun içindir ki selden geriye kalanlar sadece; Nasıl oldu?, Ne kadar tahribat oldu?, Zararlar nasıl karşılanacak? tartışmasında kalırsa, selin gidip kumun kalmasından daha ileri gidilmiş olmaz.
Asıl önemli olan, olayın sorumluları ve onların politikalarıdır. Ama bundan da önemlisi, bundan sonra bunların bölgeyi yağmalamalarını önlemek için mücadele etmektir.
Teferruatından arındırırsak, şu iki gerçek asla gözden kaçırılmamalıdır:
1-) 15 yıldır İstanbulu yöneten AKP belediyeciliği (buna AK Belediyecilik de diyorlar), selin bir faciaya dönüşmesinin başlıca sorumlusudur. Çünkü selin bastığı bölgelerde de AKP belediyeciliğinin gözü ranttan başka hiçbir şeyi görmemiştir. Selle ortaya çıkan gerçekler bunu açıkça ortaya koymuştur.
2-) Bu durumu istismar ederek, rantı yüksek arazileri, kentsel dönüşüm ya da başka adlar atında ele geçirmeye hazırlanan bu anlayışa karşı, halkın barınma hakkının savunulması; dere yataklarının, yeşil alanların, bataklıkların ve su havzalarının yağmalanmasını önleyen bir uyanıklıkla davranmak, İstanbulun rantçı belediyecilik zihniyetinden kurtulması için mücadele, bugün çok daha önem kazanmıştır.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et