17 Eylül 2009 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ

Almanya’da her seçim döneminde, hem sağdan hem soldan partilerin temsilcileri, Türkiye kökenli göçmenlerin yoğun yaşadığı semtleri dolaşarak, ne kadar da “göçmen dostu”, “uyum yanlısı” olduklarını göstermeye çalışıyorlar.

Paylaş

Almanya’da her seçim döneminde, hem sağdan hem soldan partilerin temsilcileri, Türkiye kökenli göçmenlerin yoğun yaşadığı semtleri dolaşarak, ne kadar da “göçmen dostu”, “uyum yanlısı” olduklarını göstermeye çalışıyorlar. Bu geziler sırasında döner bıçağını eline alıp resim çektirmek ise en klasik olanı...
Türkçe gazetelerin çoğu da genellikle bu “döner kesme” ve “döner yemeyi” “Türk dostluğu”nun en bariz göstergesi ilan eder; bu politikacıları ve onların partilerini sevimli gösterir.
Yıllardır göçmen mahallerine uğramayanlar, çektirdikleri bu döner bıçaklı fotoğraf karesini dört yıl boyunca ceplerinde taşıyarak, nasıl da uyum için çalıştığının bir belgesi olarak hep kendilerini eleştirenlere gösterirler.
Yani seçimden önce göçmen mahallerine oy toplamak için uğrayanlar, dört yıl boyunca göçmenlere karşı kararların alınması için hiç çekinmeden ellerini kaldırır, yeni bir seçim vakti gelip dayandığında ise sanki hiçbir şey olmamış gibi davranırlar.
Doğrusunu sorarsanız; bu ülkede özellikle Türkiye kökenlileri temsil iddiasıyla ortaya çıkan “Türk”, “Müslüman” kimlikli örgütler cephesinde de durum bundan pek farklı değil.
Onlar da, dört yıl boyunca hükümet ya da hükümet ortağı olan partilerin icraatlarını durmadan eleştirir, ancak seçim vakti gelip çattığında kapılarını açar, üyelerine ve genel olarak Türkiye kökenlilere bu partilere oy vermeyi bir kez daha tavsiye ederler.
Bununla kalmaz, seçilebilirlik kriterlerinin başına, “göçmenlikten kaynaklana sorunlara çözüm”, “Türk/Müslüman olmak” ve “Türkiye’nin AB üyeliğine destek vermeyi” koymayı da ihmal etmezler.
Bu kurumların birçoğu, açık ya da üstü örtülü bir şekilde, “Türk olsun çamurdan olsun” anlayışıyla, birbirinden farklı politik çizgilere sahip partilerin listesinden aday olan Türkiye kökenli adayları için mutlaka oy kullanılması çağrısında bulunurlar.
Partilerin politik çizgilerinden çok adayın kökenini esas alan bu örgütler, tam da milliyetçi bir çizgiye düşmüş bulunuyorlar.
Ne geleneksel çizgideki partiler, ne yukarıda tarif ettiğimiz çizgiyi temsil eden örgüt ve kurumların, Almanya’da yaşayan Türkiye kökenlilerin ağırlaşan ekonomik sosyal sorunları konusunda söyleyecek bir sözü var.
Halbuki bu ülkede yaşayan 2.7 milyon Türkiye kökenlinin üçte birinin işsizlik ve yoksulluğun pençesine düştüğünü herkes biliyor. Göçmen gençlerin diploma almadan okuldan ayrıldığını, en düşük okullarda okumak zorunda kaldığını da bilmeyen yok.
Keza herhangi bir işte çalışıp da insanca bir yaşam sürdürebilmek için yeterli bir gelir sahibi olamayanlar arasında da çok sayıda göçmen kökenlinin olduğu herkes tarafından tespit edilen bir durum.
Bugünden baktığımızda, genel seçimlere tam 10 gün var. Ne var ki bugüne kadar, Sol Parti’nin dışındaki yerleşik büyük partiler ile onların bir versiyonu olan küçük ortaklarının en acil talepler konusunda elle tutulabilir hiçbir somut önerisi bulunmuyor.
Seçilebilirlik kriteri olarak ilan edilen “göçmenler konusundaki icraatlar”da da yenilik yok.
Seçim kampanyası, tamamen Amerikanvari bir şekilde kişiler ve gösterişler üzerinden sürdürülüyor. İçerikte sermayenin büyük partileri Hristiyan Demokratlar ile Sosyal Demokratlar tam anlamıyla “düet” yapıyor. Bu aynı zamanda, seçimlerden sonra zor bir dönemin geleceğinin en belirgin göstergelerinden biri...
Bu yüzden de Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli göçmenlerin, özellikle Sosyal Demokrat Parti (SPD) ile olan geleneksel ilişkilerini sorgulamanın vakti çoktan gelmiş, hatta geçmiştir.
11 yıldır hükümet ortağı olan bu partiye “sol” adına oy vermek, artık boşa kürek çekmekten başka bir şey değildir. Aynı şekilde, sosyal sorunlara çözüm, program yerine “etnik kökeni” bir tercih şartı haline getiren örgüt ve kurumlara da kulak asmamanın zamanı gelmiştir.
Bu yüzden de önümüzdeki genel seçimler, aynı zamanda Almanya’daki Türkiye kökenli seçmenlerin tercihlerinde de tercihlerini emekten, barıştan, eşit haklardan yana yapmaları, daha iyi bir gelecek için atılacak bir adımdır.
YÜCEL ÖZDEMİR
ÖNCEKİ HABER

TPAO'da Kamu-İş kazanılmış hakları da istedi

SONRAKİ HABER

Rusya ve Çin ABD için ‘siber tehdit’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...