18 Eylül 2009 00:00
LİMAN ARKASI
Ağustos ayında Zonguldakta gerçekleştirdiğimiz Çocuk Sanat Atölyesinde, Eğitmen Sonja ve Esin Tanrısever daha önceki çalışmalarının film kayıtlarını göstermişti.
Ağustos ayında Zonguldakta gerçekleştirdiğimiz Çocuk Sanat Atölyesinde, Eğitmen Sonja ve Esin Tanrısever daha önceki çalışmalarının film kayıtlarını göstermişti. Filmlerden izlediklerim ve bir haftalık atölye çalışmasında yaşadıklarım, Sanatsal uğraşta çevremizde varolan her malzemeden yararlanabiliriz şeklinde, düşüncemi daha da olumladı. Bu uğraş alanında çocuklarla birlikte olunca; neyin - nasıl? değerlendirileceği konusunda, uçsuz bucaksız yaratıcılığın nesnelliğine şahit oldum.
İzlediğimiz film kayıtlarından biri, Eğitmen Sonyanın İstanbulda atölye olarak kullandıkları evlerinden görüntüleri de içeriyordu. Gösterimde, Eğitmen Esin, atölyeye gelen çocukların yaptıkları çalışmalara ilişkin bilgi verirken; ilgiyle dinleyip, atölye görüntülerini dikkatle takip etmiştim.
Önceki gün Tanrısever ailesi beni evlerinde konuk etti. Böylece, atölyelerini detaylı olarak görme şansına sahip oldum.
Mekan küçük olduğundan, malzemeler düzenli bir şekilde dolap ve raflara yerleştirilerek çalışma alanları yaratılmış. Eğitmen Esin, çocuklar kapıdan içeri adım attığında okul çantasını yere bırakıp, hemen raflara koşuyor. O anda düşündüğü neyse, onu yaratacağı malzemeleri kucağına doldurup, işine koyuluyor. Bazen çok güzel bir resim, heykel veya baskı yapıyorlar. Bir mühendis ciddiliğinde çalışıp; makine parçaları kalıpları çıkaran, şehir maketleri yapan çocuklar var. diyor.
Dolapların içinde, raflarda neler yok ki! En çok da doğal malzemeler göze çarpıyor. Çam kozalakları, kuru yaprak, meşe palamutu, meyve çekirdekleri... Karon ve plastik kutular, boncuk, alçı, boya... Esin, büyük bir cam kavanozun içindeki ince kumun Surinamdan geldiğini söyledi. Beş kiloluk plastik şişe içindeki kumu ise geçen yıl atölye çalışması yaptıkları Sinop sahilinden almışlar. Atölyede Zonguldak kumu göremedim! Kumla nasıl bir çalışma yaptıklarını sorduğumda, Esin beni ışıklı bir masanın başına götürdü. Meğer bu masada kumla, çocukların hayal gücünü geliştirecek çok ilginç çalışmalar yapılıyormuş.
Zonguldakta çocukluk günlerimi geçirdiğim kumsallar aklıma geldi. Ben de size değişik kum getirebilirim dedim. Vücudumuza şekiller yaptığımız Tersanenin ince kumundan ve Kapuz Plajının iri taneli kumundan birer torba dolusu getirmek için söz verdim.
Eğitmen Sonya, Zonguldakta atölye çalışmasına katılan eğitimci arkadaşlara ulaştırmam için kitaplar verdi. Sosyal Kültürel Yaşamı Geliştirme Deneyimi adlı kitapta, malzeme kullanımı konusunda Sonya şunları yazmış:
İlk hedef malzemedeki çeşitlilik ve yaratıcılıktır. Çalışma ortamı estetik ve algıları uyaran bir çeşit laboratuvarı andırmalı. Malzemeler, özel karakterlerini davetkar bir biçimde gösterecek şekilde raflara konmalıdır. Malzemeler, hep birlikte yaratmanın sınırsız tat zenginliklerini ve arama, keşfetme mutluluklarını çağrıştırmalıdır. Rengarenk boyalar; sulu boya, pastel boya, akrilik boya, yağlı boya, toz boya, kumaş boyası, mürekkepler, sprey boya, kalem, tebeşir, kağıtlar; karton, mukavva, jelatin, çuval bezi, kumaşlar, artık malzemeler; yün, pamuk, bez, düğme, boncuk, keçe, kablo çeşitleri, şişe kapakları, yapraklar, taşlar, kum, toprak... Çocuklar öylesine alçak gönüllü ve ön fikirsiz varlıklar ki, bir çok kimsenin bu mutlak atılmalı diye nitelendirdiği, örneğin boş bir kibrit kutusu gibi basit bir nesneyi son derece değerli bir hazine haline dönüştürmekte uzmandırlar.
Bir zamanlar lavuar atıklarının döküldüğü Balkayası Sahilinin kömür karası kumundan da getireceğim Tanrıseverlerin atölyesine. Çocuklar kömür karası kumdan neler yapmazlar ki!
FAHRİ BOZBAŞ