22 Eylül 2009 00:00
GERÇEĞİN GÖZÜYLE
GÜNÜN YAZILARI
Şu ana dek somut bir adıma dönüşmese de, iktidarın ortaya atıverdiği açılım sözcüğü, toplumun belirli kesimlerinde umulandan da çabuk benimseniverdi. İçeriğinin demokrasiyi mi, Kürt sorununu mu, yoksa Ermenistanla ilişkileri mi işaret ettiği tam anlaşılamasa da siyaset, medya ve akademisyen çevrelerinden kopan onca gürültü patırtı bu masum sözcüğe ne denli önem atfedildiğinin bir göstergesi kanımca. TBMMyi oluşturan siyasi tablodan herhangi bir demokratik açılım beklemediğimi, Kürt ve Ermeni sorunsallarına da bu kapsamda baktığımı önceki yazılarımda anlatmaya çalışmış; yanılırsam bu yanılgıdan çok memnun olacağımı vurgulamıştım. Gelişmeler iç açıcı değil. Güneydoğuda operasyonlar sürüyor. Irkçı söylemler ülke sathında giderek yaygınlaşıyor. MHP yi anladık da kendisine sosyal demokrat yaftasını layık gören CHPnin kırmızı çizgilerine akıl erdirmede zorlanıyor, daha kendilerinden istenenin ne olduğunu anlamadan gösterdikleri istemezlik tavrına ise pes diyorum. Siyasi oluşumlarımızdaki bu tutum, kamuoyunda salt AKPye yarıyor. Üstü açılım sözcüğü ile örtülü ama altında ne olduğu ya da neye hizmet edeceği bilinmeyen girişimi ile iktidar, toplumda puan topluyor. Kimse de 12 Eylülün izlerini taşıyan ve yamalanarak bugüne dek gelen anayasa yerine, demokratik, çağdaş bir anayasa için neden kolları sıvamadığını iktidardan sormuyor. İktidarın neden yoksulun değil varsılın, neden emeğin değil sermayenin yanında olduğunu soramadıkları gibi... Siz bakmayın muhalefetteki siyasi partilerin adlarının önüne yerleştirilmiş sıfatlara. Kurulu düzende onların da iktidar partisinden farkları yoktur. Olması da mümkün değildir.
Açılım sözcüğü nerelere getirdi yazıyı. Derdim medya üzeriniydi oysa. Açılım sözcüğü toplumun belleğine böylesine yerleşince reklam sektörü boş durur mu? Ya da uyanık girişimciler... Günlük yaşantımızda şimdi nereye takılsa bakışlarımız, açılımla başlayan bir tümceyi okuyor; bir firmaya ad, bir işletmenin reklam sloganı olarak görüyoruz. Elbette medya bundan geri kalamazdı. O medyamız ki yüce sermayemizin can yoldaşıdır kendileri; devletin bekası, halkının refahı, iktidarların istekleri için yapamayacağı özveri yoktur. Ekonomiye can verelim sloganına da böyle soyundular işte. Amme menfaatine. Maksat ülke kalkınsın, siz alışveriş etmeye bakın salt ey işsizler, memurlar, emekliler, yoksullar... ne yani, bir simit de mi alamıyorsunuz? Alın ki kalkınalım.
Evrensel ilkeleri olan zor ama onurlu bir meslek gazetecilik. Üstelik kimse birilerini silah zoruyla gazeteci olmaya zorlamıyor. Nicedir bakıyorum da polis olmaya öykünen; televizyon yıldızlığına, reklam oyunculuğuna başlayan meslektaşları gördükçe küçük dilimi yutuyorum. Amme menfaati için yapıyorlarmış. Sevsinler, ne diyeyim!
TURGAY OLCAYTO
Evrensel'i Takip Et