22 Eylül 2009 00:00
BAŞYAZI
Başbakan Erdoğan dün, Dışişleri Bakanı Davutoğlunun da içinde bulunduğu kalabalık bir heyetle ABDye gitti.
Başbakan Erdoğan dün, Dışişleri Bakanı Davutoğlunun da içinde bulunduğu kalabalık bir heyetle ABDye gitti.
Gidiş nedeni, BMnin olağan yıllık toplantısı ve 24 Eylülde ABDnin Pittsburgh kentinde toplanacak olan G-20 Liderler Zirvesine katılmak (*) ama, bu ABD seyahatinde asıl acil ve en önemli amaç, Erdoğanın Obama ile Kürt açılımını konuşma ihtiyacı.
Elbette burada, Kürt açılımını konuşacak derken, Erdoğanın herhangi bir devlet başkanı ile dostluk ve bilgi alışıverişi çerçevesinde konuşmasından söz etmiyoruz. Burada Erdoğanın ABDden asıl isteği, hükümetinin milli birlik projesine indirgediği projedeki amacı gerçekleştirmek için ABDnin harekete geçmesidir!
Çünkü AKP Hükümeti, kendi Kürtleriyle konuşup sorunun onların isteklerini de dikkate alan bir çözümü için adım atmak yerine; en başta da ABDnin inisiyatifinin belirleyici olduğu bir mecraya sürüklendiği için, amacına varmak için yapılması gereken son hamleyi ABDden beklemektedir! Bu nedenle de Erdoğan-Obama görüşmesi Erdoğan için hayati önemdedir.
AKPnin Kürt açılımının amacının, aslında PKKnin tasfiyesinin ve DTPnin bölünüp etkisizleştirilmesi olduğuna daha önce de bu köşede ve gazetemizin başka haber ve makalelerinde yer verilmişti.
Başbakan Erdoğanın; bir yandan dağlarda çatışmaları yeniden alevlendirirken, DTPye yönelik olarak kışkırtıcı bir üslup eşliğinde seçilmiş belediye yöneticilerinin tutuklanmasıyla sürdürülen sindirme girişimlerine hız verilirken, Çözüme her zamankinden çok yakınız açıklamaları da bu amacı büyük ölçüde netleştirmiştir. Yine dün, Sınır ötesi harekata izin veren kararnamenin süresinin uzatılması için Meclise gönderileceğinin bizzat Erdoğan tarafından açıklanması ve Genelkurmay Başkanı Başbuğun Mardinde PKKye, Tek çare silah bırakıp teslim olmaktır vurgusunu yinelemesi de yakın çözümün ne olduğunun açık işaretlerdir!
Ama PKKnin dağılması ya da tasfiyeye boyun eğmesi için de, ortada hiçbir belirti yoktur. Bu yüzden de hükümetin dönüp dolaşıp, ABDnin avucuna düşeceği apaçıktı. Öyle de oldu ve şimdi başbakan ABDye Biz, üstümüze düşeni yaptık; açılım ı sürdürüyoruz, bölge ülkeleriyle de anlaştık, artık PKKyi dağıtmak ya da boyun eğmeye zorlamak için son hamleyi senden bekliyoruz demek için gitmektedir.
Dışişleri Bakanı Davutoğlunun bir o bir bu komşu ülkede, gece orada gündüz bir başka ülkede yürüttüğü diplomasinin bu kadar sıkışık ve zaman bakımından çok kısa bir süreye sıkıştırılmış olmasının da Erdoğanın ABD gezisine hazır bir planla gitme olduğu anlaşılmaktadır.
Kısacısı AKP Hükümeti, Obamaya giderken, Irak ve Suriye hükümetleriyle hayli ileri düzeyde bir işbirliği ve İranla da en azından ilkesel düzeyde anlaşmalar paketiyle gitmektedir.
Obamadan istenecek de; Haydi, PKKyi tasfiyeyi tamamlamak üzere bize yardım et!tir.
ABD bu isteğe ne yanıt verecektir? Bunu bilmek hem zor hem kolaydır! Zor yanı ABDnin isteklerini nereye kadar götüreceğidir. Kolay yanı ise, Türkiyenin ABDnin Irak işlerinde ve İran konusunda Türkiyeden yeni isteklerinin olacağıdır.
Bu isteklerin;
1-) Füze kalkanı stratejisini Doğu Avrupadan Doğu Akdenize kaydırmasında Türkiyenin ana üs olması
2-) Kafkaslarda ABD stratejisine tam uyumla ilgili istemler,
3-) Bölgenin yeniden inşasında Türkiyenin model ülke rolü oynaması çerçevesinde Türkiyeden beklentileri kapsayacağın söyleyebiliriz.
Daha fazlası için görüşmelerden sızanları beklemek gerekecektir.
(*) Elbette Erdoğanın ABDye gitme nedenleri içinde yer alan G-20 toplantısı da önemlidir. Bu toplantıya Erdoğanın katılması G-20 için önemli değilse de Erdoğan için önemlidir. Yine bu gezi sırasında Türkiye-Ermenistan ilişkileriyle ilgili olarak ABD ile yapılacak görüşmeler ve öteki ikili görüşmeler de önemlidir. Elbette bunlarla ilgili de gazetemiz gerekli dikkati gösterecektir. Ama, bu gezi, herhalde sonuç ne olursa olsun, 2007 Erdoğan-Bush görüşmesinden bile önemli sonuçlar doğuracak, bölgenin yeniden yapılanmasında yakın geleceği belirleyecek bir görüşme olacaktır demek, abartı olmaz.
İHSAN ÇARALAN