24 Eylül 2009 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ


Almanya’nın etkili haftalık dergilerinden Der Spiegel, genel seçimler dolayısıyla bu hafta hazırladığı kapak sayısında acayip bir cinlik yapmış.
Bir milyonun üzerinde tirajı olan dergi, bir ilke imza atarak kapağına plastikten yanardöner Başbakan Angela Merkel ve SPD’nin başbakan adayı Frank Walter Steinmeier’in fotoğraflarını koymuş. Başbakanlık koltuğuna oturtulan Merkel göründüğünde “Ya bu gelir...”, Steinmeier’in fotoğrafı göründüğünde “...ya da bu” yazısı okunuyor.
Bu yanardöner fotoğrafı çekip kaldırdığınızda, normal kapakta aynı koltuğa oturmak için birbiriyle kavga eden Merkel ve Steinmeier görünüyor ve altına da “Ama lütfen tekrar böyle değil” cümlesi yazılmış.
Gerçi dört yıldır gül gibi geçinen Steinmeier ile Merkel arasında bir koltuk kavgasına Almanya pek tanıklık etmedi. Ama ne de olsa seçim ve aynı programı savunan, ancak kendilerini “sağ” ve “sol” diye adlandıran partiler arasında bir “demokratik kavga” başlamış durumda.
Lakin, Der Spiegel’in yanardöner fotoğrafını önemli kılan, egemen güçlerin önemli bir bölümünün aynı görüşü savunmasıdır. Yani, zorunlu kalınmadıkça büyük koalisyona gidilmesin.
Ülkenin iki büyük partisi Hristiyan Demokratlar ve Sosyal Demokratların bir araya gelerek “büyük koalisyon” kurması, en az tercih edilen hükümet modellerinden birisi. Bu nedenledir ki, 60 yıllık Federal Almanya tarihinde “büyük koalisyon” hükümetinin ilki 1966-69 yılları arasında Kurt Georg Kiesinger (CDU), ikincisi de şimdiki başbakan Angela Merkel (CDU) öncülüğünde 2005’te kuruldu.
İki büyük koalisyonun kurulması arasında neredeyse 40 yıl bulunuyor.
Der Spiegel ve onunla aynı çizgide olanların çoğu, asıl olarak “büyük koalisyon” döneminde büyük partilerin birbirini frenlediği, güç dengelerinin kilitlendiği, bu yüzden de yılların boşuna akıp gittiğinden dem vuruyor ve “Artık yeter, tamam, bitti. Büyük koalisyon bir kez daha bu ülkeyi yönetmemeli, mali kriz nedeniyle gösterdiği performans yüzünden müzelik olmalı. Ama lütfen ikinci bir şans verilmemeli. Gerekirse, büyük koalisyona karşı ‘Kırmızı-Kırmızı’ya (SPD-Sol Parti) bir şans verilmeli” deniliyor.
Seçimlere üç kala ülkedeki atmosfere bakıldığında, bu seçimler gerçekten heyecansız, renksiz, can sıkıcı, banal. Bunun temel nedeni elbette, yeni hükümeti kurmaya en yakın iki büyük partinin dört yıl boyunca tam bir uyum içinde halka karşı aynı politikaları izlemesidir. Bu yüzden de birbirlerini oy uğruna da olsa eleştirirken ölçüyü kaçırmamaya çok dikkat ediyorlar.
Pek haksız da sayılmazlar. Çünkü, meselenin eninde sonunda gelip dayanacağı yer “tencere dibin kara, seninki benimkinden de kara”dan başka bir şey değildir.
Bu iki büyük partiyi eleştiren küçük muhalefet partilerinin -kaldı ki bunlardan ikisi de büyüklerle aynı frekansta konuşuyor- söyledikleri pek duyulmuyor ya da duyulmak istenmiyor.
Açıktır ki izlenen politikalar, vaat edilip de hayata geçirilemeyenler, politikacılara ve partilere güvensizlik, seçimlerle bir şeyin değişemeyeceğine inananların sayısındaki artış, halk arasında seçimlere ilgiyi oldukça düşürmüştür.
Koca koca partilerin düzenlediği seçim mitinglerine birkaç yüz insanın katılması da bunun en açık ifadesi olarak okunabilir. Daha geçen yıl yapılan ABD seçimleri bile Almanya’da daha fazla heyecan yaratmıştı. Obama’nın Berlin’deki seçim mitingine 200 bin kişi katılmıştı.
Seçimlere üç gün kala, Der Spiegel’in yanardöner fotoğrafını nereye çevirirseniz, aslında Merkel’in koltukta kalmaya devam edeceği yönündedir. İstenmeyen durum, yeni Steinmeier ile Merkel’in bir dört yıl daha koalisyon ortağı kalması ise en büyük olasılıklardan birisi olarak görünüyor.
Beş partili yeni siyasi haritanın rengini ve denklemini asıl olarak dört yıl önce büyük bir çıkış yapan Sol Parti önemli ölçüde değiştirdi ve ezberlenmiş formüller artık bir anlam taşımıyor.
Bu yüzden seçimlerin asıl belirleyici yönü; krizin faturasının emekçilerin sırtına bindirilmesine karşı çıkan, Alman askerlerinin Afganistan’dan çekilmesini isteyen, zenginlerden daha çok vergi alınmasını, işçi ve emekçilerin yaşam şartlarının iyileştirilmesini savunan Sol Parti’nin, geçmişe göre hissedilebilir bir çıkış yapıp yapmayacağıdır.
YÜCEL ÖZDEMİR

Evrensel'i Takip Et