29 Eylül 2009 00:00
Asıl sessiz kalmak sınıfa ihanettir
LASTİK-İŞ Sendikasının Pirelli fabrikasında yaşanan delege seçimlerine ilişkin tartışmalar sürüyor. Delege seçimlerinin demokratik yapılmasını isteyenler üzerindeki baskı da artıyor.
LASTİK-İŞ Sendikasının Pirelli fabrikasında yaşanan delege seçimlerine ilişkin tartışmalar sürüyor. Delege seçimlerinin demokratik yapılmasını isteyenler üzerindeki baskı da artıyor. Emekli-Sen Kocaeli Şube Başkanı Osman Nuri Şenol da Lastik-İş yöneticilerinin antidemokratik uygulamalarına karşı çıktığı için baskı görenlerden. Lastik-İş Genel Merkezinin talebi üzerine Emekli-Sen Genel Merkezi konuyla ilgili olarak Şenolden savunma istedi.
Şenol, Emekli-Sen Genel Merkezine gönderdiği savunmada Böylesi bir durum karşısında suskun kalanların ve görmeyenlerin işçilerin çağrılarına kulaklarını tıkayanların Lastik-İş Genel Başkanı Abdullah Karacanın telefonu ve yazısı ile olaya vakıf olmaları ayrıca sorgulanması gereken bir durumdur yanıtını verdi. Lastik-İş Kocaeli Şubesinde yaşananlarla ilgili Kocaelindeki Türk-İş, DİSK ve KESKe bağlı sendika şubeleri ve Kocaeli Üniversitesinden bir grup akademisyenle birlikte çağrı yayınlandığını aktaran Şenol, Yaşanan bu ibretlik durumun sorgulanması gerekirken Emekli-Sen Genel Merkezi tarafından yapılanlar öğrenilmeden, bilinmeden tutumumuzu kardeş bir sendikanın iç işlerine karışmak olarak ifade etmek, her şeyden önce bilgi sahibi olmadan, fikir sahibi olmaktır dedi. Şenol, tüm gelişmeler bir yana bu kadar şaibeye bulaşmış sendikacılık ve demokratik değerlerle ilişkisi kalmamış bir şahsın ve çıkar grubunun ileri sürmüş olduklarının doğru kabul edilmesinin nasıl açıklanacağını sordu.
HANGİSİ SUÇ?
Tarafına yapılmış suçlamaları kabul etmeyen Şenol, Eğer sendikaları işçi ve emekçilerin öz örgütleri olarak göreceksek yaşananlara sessiz kalmak onaylanacak bir durum değildir. Aynı konfederasyona üye olmak yaşananlar karşısında duymadım-görmedim-bilmiyorum demeyi gerektirmez. DİSKi var eden ilkeler ayaklar altına alınıp çiğneniyorsa, bunlara karşı çıkmak öncelikle DİSK üyelerine düşmektedir dedi. Mafyavari yöntemlere sessiz kalmak mı suçtur, yoksa çağrı metnimizde de belirttiğimiz gibi, demokratik bir seçim sürecinin yaşanmasını istemek mi suçtur? diye soran Şenol, konunun defalarca DİSKe ve Genel Başkan Süleyman Çelebiye aktarılmasına rağmen müdahale edilmemesinin bir sendikanın içişlerine müdahale etmemekle açıklanamayacağını dile getirdi.
KARDEŞLİK BİR DUYGU BİRLİĞİDİR
Yapılan çağrıyla yaşananların son bulması için tek seçeneğin işçi iradesi olduğu ve bu iradeye başvurmak gerektiğini söylediklerini ifade eden Şenol, bu sorumlulukla hareket ettiklerini belirtti. Sınıf ve mücadele kaygısına uygun bir noktada durduğumuzu ve aslında o metin de dile getirilmeyen daha ileri bir duruşla hareket etmek gerektiğine inanmaktayım. Kardeşlik kavramı hele hele işçi emekçi ve ezilenlerin kardeşliği aynı konfederasyona üye olmakla açıklanamaz, bizim için kardeşlik aynı düşünenler arasındaki bir duygu birliğidir. İşçi emekçi mücadelesini kendi kişisel çıkarlarına alet eden, sendikacılığı işçi emekçi davasının bir militanı olarak değil de, kişisel ikbal olarak gören bir anlayışla ortaklaşmanın veya tepkisiz kalmanın, işçi ve emekçilerin davasına ihanet olacağına inanmaktayım dedi.
ONAYLAMAK MÜMKÜN MÜ?
Lastik-İş Genel Merkezinin iddia ettiği gibi bir sendikanın iç işlerine karışmadıklarını aksine sınıftan ve işçi iradesinden yana tutum aldıklarını belirten Emekli-Sen Kocaeli Şube Başkanı Osman Şenol, sürece neden dahil olduklarını şu ifadelerle açıkladı:
* Eğer bir sendika işverenle ortak hareket ederek kendisine muhalif olarak gördüğü temsilcileri ve işçileri işten atıyorsa,
* Eğer emek örgütü olduğunu iddia eden bir sendikada yapılacak TİSle ilgili olarak, işçinin iradesine başvurulmasını öneren temsilciler, kendileri ile işveren arasındaki ilişkilerin bozulmasına neden olarak görülüyorsa,
* Yaşanan grevden sonra işverenin, Lastik-İş Genel Başkanı Abdullah Karacanın olduğu bir ortamda Başkan sizi tenzih ederim, bu greve neden olanlar bunun faturasını ödeyecekler söylemine ses çıkarılmıyorsa,
* Eğer bir sendika işçilerin yasalardan kaynaklanan delege adayı olma hakkını engelliyorsa ve işçiler ancak mahkeme kararı ile adaylık hakkını elde edebiliyorsa,
* Halen çalışan işçilerden muhalefete destek verenler işten atmakla tehdit ediliyorsa, buna rağmen aday olanların aileleri dahi tehdit edilecek bir boyuta taşınmışsa,
* Tüm bu baskılara rağmen işçiler aday oldukları için Genel Başkan tarafından ağza alınmayacak küfür ve hakarete maruz kalıyorlarsa,
* Yapılan delegelik seçimlerinde muhalefet olarak değerlendirilen işçiler sandık başına yaklaştırılmıyorlar ve mafya yöntemleri ile delegelik seçimlerine müdahale ediliyorsa,
* Seçim öncesi ve sırasında seçme ve seçilme hakkı olan işçileri işverenle ortaklaşarak fabrikaya sokmayarak, ama aynı zamanda içeride ve dışarıda silahlı oldukları açıkça görülen adamlarıyla fabrikayı ve sandık mahallini kuşatıyorsa,
* İşçiler, delegelik seçimlerine Genel Başkanın gözetiminde açık oy kullanmaya zorlanıyorlarsa,
* Bu yaşananlara seyirci kalmak veya bunları bir sendikanın iç işleri olarak görmek mümkün müdür? Bu yaşananlar normal görülebilir mi?
(Kocaeli/EVRENSEL)