04 Ekim 2009 00:00
Uluslararası hukuk Filistinde işlemiyor
İsrail hapishaneleri, yıllardır işgal altında bulunan Filistinden binlerce Filistinli tutsakla dolu.
İsrail hapishaneleri, yıllardır işgal altında bulunan Filistinden binlerce Filistinli tutsakla dolu. Filistin direnişinin önde gelen isimlerinden ve Filistin Halk Cephesi Genel Sekreteri olan Ahmed Saadat da İsraildeki Filistinli tutsaklardan biri. Hamasın serbest bırakılmasını istediği tutsakların başında gelen Saadatın, Filistinli Avukatı Hasan Mahmudla İsrail hapishanelerindeki Filistinli tutukluların durumunu ve uluslararası hukukun Filistin sorununa yaklaşımını konuştuk.
Ahmed Saadatın tutuklanma süreci ile ilgili genel bir bilgi verir misiniz?
Bilindiği gibi İsrail, Filistin Halk Cephesi (FHC) Genel Sekreteri Ebu Ali Mustafayı öldürmüştü. Buna mi-silleme olarak da İsrailli bakan Zaevi, FHC tarafından öldürüldü. Bunun üzerine İsrail, Filistin Yönetiminden Ahmed Saadatın tutuklanmasını talep etti ve Filistin yönetimi, Saadatı tutuklayıp Filistinde bir hapishaneye koydu. Ancak daha sonra İsrail, Saadatın tutulduğu Erihadaki hapishaneye saldırdı ve hapishanenin bir bölümünü yıkarak, oradaki 70 Filistinli tutukluyla beraber, Saadatı da kaçırdı. Ardından kaçırdığı bütün Filistinlilerle beraber, Saadatı da İsrail mahkemelerinde yargıladı. Ancak yargılamada Saadata, İsrailli bakanı öldürme suçlamasını değil, FHC üyeliği ve yöneticiliği suçlamasını yöneltti. Tabii bu suçlama, İsrailde Saadatın 30 yıl hapis cezası alması için yeterli bir nedendi. Saadat, kaçırıldığından bu yana, değişik sürelerle defalarca tecrit altında tutuldu. Son olarak da bu yılın mart ayında tecrit altına alındı ve halen bu güne kadar tecrit altında ve ailesinin bile Saadatı ziyaret etmesine izin verilmiyor. Saadat, yalnızca avukatı ile görüştürülüyor.
İsrail hapishanelerinde kaç Filistinli tutuklu var ve ne durumdalar?
İsrail, 1967 yılından bu yana yüz binlerce Filistinliyi kısa veya uzun süreli olarak hapse attı. Filistin erkeklerinden yüzde 40ı çeşitli sürelerle hapis yattı. Filistin Parlamentosunun üyelerinin de yüzde 60ı İsrail hapishanelerinde yattı. İsrailli Asker Gilat Şalitin esir alınmasından sonra durum daha da kötüleşti. Şu andaki tutukluların yaklaşık yüzde 60ı, sadece çeşitli örgütlere üyelik suçlamasıyla hapsedildi. Bunların çoğu da FHC üyesi. İsrail, FHC ile anlaşmalar imzalamış olmasına rağmen, FHCye üye olanları veya yardım edenleri, Cepheye bağış toplayanları, yürüyüşlere katılanları, öğrenci etkinliklerinde bulunanları bile tutukluyor. Filistinli tutukluların yüzde 60ı veya 70inin bugün derhal serbest bırakılması gerekir çünkü bu tutuklular, İsraile karşı herhangi bir askeri veya silahlı eylemde bulunmamıştır. Ayrıca İsrail, hapishanede tuttuğu Filistinli tutukluların, terör eylemlerinde bulunduklarını iddia etmektedir ki, bu, kesinlikle yalandır. Ve bu iddia, yasal bir iddia değil, politik bir iddiadır. İsrail, çok sayıda Filistinliyi hapsederek, Filistin halkını baskı altında tutma ve Filistin topraklarını İsraile ilhak etme siyasetini sürdürmeye gayret ediyor.
Hamas ve İsrail Hamas arasında, Hamasın elindeki İsrailli Esir Asker Gilad Şalite ile Filistinli tutsakların takası konusunda Kahire üzerinden dolaylı görüşmeler yapılıyor. Tutuklu takasındaki gelişmeler ne aşamada?
Öncelikle şunu vurgulamak isterim ki, Şalit, bir savaş esiridir. Kaçırılan İsrail Askeri Gilad Şalit tabiri kullanılıyor ve bu, kesinlikle yanlıştır. Zira bu şekilde, sanki bir terör örgütü tarafından kaçırıldığı anlamı yaratılmaktadır. Oysa Şalit, İsrail ordusunda görev yapan bir askerdir. Dolayısıyla uluslararası anlaşmalar uyarınca, kaçırılmış bir asker değil, esir düşmüş bir askerdir. Ancak İsrail, kaçırıldı tabirini devamlı kullanmak suretiyle, Filistin mücadelesini terörist olarak gösterme-ye çalışıyor. Konuya dair Mısır ve son zamanlarda da Almanyanın arabuluculuğuyla dolaylı görüşmeler yürütülüyor. Ancak İsrail, bu görüşmeleri çıkmaza sokmaya çalışıyor. Çünkü, Şalitin serbest bırakılması karşılığında, Filistinli tutukluları serbest bırakmaya yanaşmıyor. Filistinlileri hapishanelerde tutmayı tercih ediyor; en fazla sayıda Filistinliyi mümkün mertebe uzun süre tutarak, Filistin devletinin kurulmasını engellemeyi hedefliyor. Diğer taraftan, Şalitin serbest bırakılması karşılığında, kısa süreli hapis cezası almış Filistinli tutukluları serbest bırakmayı hedefliyor. Oysa Filistin tarafı, serbest bırakılacak Filistinli tutukluların müebbet hapis veya uzun süreli hapis cezası almış ya da on seneden fazla cezaevlerinde yatmış tutukluların serbest bırakılmasını istiyor. Şu anda İsrail, kısa süreli hapis cezası almış Filistinlilerin serbest bırakılmasını kabul etmiş durumda ancak İsraile karşı askeri eylemlerde bulunan tutukluları serbest bırakmaya yanaşmıyor.
Uluslararası hukukun Filistin sorununda ne kadar etkili olduğunu düşünüyorsunuz?
Filistin sorunu ile ilgili uluslararası alanda bir çok karar çıktı. Ve Filistinlilerin tekrar Filistine dönmelerine yönelik çıkarılan 181 numaralı karardan bu yana, Filistinlilerin lehine olan hiçbir karar uygulamaya geçmedi. Ne Batı ne ABD, bu kararların uygulanmasını istiyor. Çünkü uluslararası hukuk ve adalet sistemi güçlülerin lehine bir sistem olarak kurgulanıyor. Filistin sorunu uluslararası alanda çok fazla konuşuldu ve bu anlamda iyi bir yer tutuyor ancak uluslararası alanda bu soruna dair çıkarılan kararlar uygulamaya geçirilmiyor, BMden çıkarılan kararlar, uygulanmıyor. Mesela son olarak, İsrailin Gazzeye yaptığı saldırılara dair BM İnsan Hakları Komisyonundan Yahudi bir yargıç (Richard Goldstone) bir rapor hazırladı. Raporda, İsrailin Gazze saldırıları esnasında savaş suçu işlediği, insanlığa karşı suç işlediği, sivilleri katlettiği, uluslararası anlaşmalarla yasaklanmış silahları (beyaz fosfor) kullandığı ve hatta beyaz bayrak çekerek teslim olan sivilleri de öldürdüğü yer aldı. Saldırılarda sivillerin sığındığı BMye bağlı okulların bile sebepsiz yere bombalandığı, halkın namaz kıldığı esnada camilerin bombalandığı tespit edildi. Ayrıca bu raporda, İsrailli sorumluların, cinayet işledikleri ve uluslararası mahkemelerde yargılanmaları gerektiği tavsiye ediliyor; ancak buna rağmen bu rapor, uygulanmıyor.
Hukukun güçle belirlenmesi ondan bir etik beklemeyi de güçleştirmiyor mu?
Biliyoruz ki, hukukta ahlakı gözeten, yine hukuku tanzim eden ülkelerdir. Eğer hukuku tanzim eden, ahlaka sahipse hukuk da ahlaklıdır; ancak hukuk tanzim edenin ahlakı yoksa biz o hukukun belirli ölçülerde ahlaklı olmasını bekleyemeyiz. Ayrıca biliyoruz ki, hukuk, ülkelerin siyasi iradelerine tabidir. Eğer ülkeler, iyi niyetliyse hukukun da olumlu olduğunu görürüz ama ülkeler kötü niyetliyse, hukukta ahlakın yer almadığını görürüz. Böyle durumlarda yasalar, sadece belirli bir kesim için uygulanır, başka bir kesim için uygulanmaz ve böylece hukukta çifte standart oluşur; mesela Filistin kesimi için, Kürt kesimi için. Öte yandan eğer bazı halklar ya da ülkeler, hürriyet sorunu yaşıyorlarsa biz biliriz ki, dünyada çifte standart vardır; iki hukuk vardır ve bu iki hukuktan biri güçlüler için diğeri de zayıflar içindir. Mesela İsrail, bütün uluslararası cezalardan muaf tutulmaktadır ve bu cezalar, sadece güçsüz halklar için uygulanmaktadır.
Bütün sessizliğine rağmen BMden somut olarak, Filistin sorununun çözümüne dair ne beklenebilir?
BM İnsan Hakları Konseyi, İsrailin son Gazze saldırısıyla ilgili uluslararası bir araştırma komitesi kurulmasını ve İsrailli sorumluların mahkemeye sevk edilmesini tavsiye etti. Ancak İsrail ve ABD, bu raporun ilga edilmesine veya önemsizleştirilmesine, ayrıca İsrailli yetkililerin uluslararası mahkemelerde yargılanmalarını engellemeye yönelik uluslararası arenada yoğun bir faaliyet yürütüyor. Biz Filistinliler, herkesi, bütün dünyayı, söz konusu raporda yer alan İsrailli sorumluların yargılanmalarına yönelik, BMye baskı yapmaya çağırıyoruz.
TERÖR NEDİR?
Uluslararası hukukun güç ilişkileri çerçevesinde belirlendiğini söylüyoruz. Eğer durum böyleyse evrensel bir terör tanımı yapmamız da mümkün olmuyor
Terörün tanımı, hukuki bir tanım değil, siyasi bir tanımdır. İnsanlığın var oluşundan bu yana, terör diye bir şeyin tanımı, hiçbir hukuki metinde yer almamıştır. Dediğimiz gibi, siyasi bir tanım olan terör konusunu, kuvvetli ve zengin ülkeler, fakir ülkeleri egemenlikleri altına almak için kullanıyorlar. Kanaatimce, bütün halkların mücadele etme hakları; bağımsızlıklarını, egemenliklerini koruma hakları vardır. Ve şayet halkların bu hakları, silah zoruyla, savaşlarla, şiddet uygulanarak ellerinden alınmışsa, bütün halkların bunlara karşı mücadele etme hakları vardır ve bu mücadele, ABDnin veya Batının iddia ettiği gibi terör eylemi değil, halkların hakkıdır.
İSRAİLLİ ESİR ASKERİN GÖRÜNTÜSÜNE KARŞILIK 20 KADIN TUTSAK SERBEST BIRAKILDI
Hasan Mahmudla röportaj yaptığımız sırada, İsrail ile Gazze Şeridi'ndeki Hamas yönetimi arasında dolaylı görüşmeler devam ediyordu. Önceki gün sağlanan anlaşma çerçevesinde, Gazze'de 3 yılı aşkın süredir tutuklu bulunan İsrail Askeri Gilad Şalit'in video görüntüleri yayınlandı. Buna karşılık 20 Filistinli kadın tutuklu serbest bırakıldı. Serbest bırakılan 20 tutuklunun 19'u Batı Şeria'dan, birisi ise Gazze Şeridi'nden. Kadın tutukluların çoğunluğu hapis cezalarının üçte ikisini tamamlamış bulunuyor.
2006 yılında İsrail'in Gazze sınırında esir alınan Teğmen Gilat Şalit videoda yeni traş olmuş ve saçları kısa bir şekilde görülüyor. Şu anda 22 yaşında olan Şalit iki dakikayı biraz aşan video kaydında konuşurken, bir ara gülümsüyor. Elinde 14 Eylül tarihli bir gazete tutan üniformaları içindeki Şalit düz bir duvarın önünde bir iskemlede oturururken görülüyor.
Şalit "Gazeteyi kendimle ilgili bir haber, kısa bir süre içinde serbest bırakılacağıma dair bir haber bulmak için okuyorum" diyor. Esir İsrail askeri uzun zamandır eve dönmeyi hayal ettiğini, bu videonun yayınlanmasının bir anlaşma fırsatı yarattığını söylüyor.
"Sağlığım iyi" diyen Şalit, kendisini kaçıran El Kassam Mücahit Tugayları'ndan iyi muamele gördüğünü de ekliyor.
İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu, videoyu gördükten sonra Şalit'in sağlıklı ve iyi göründüğünü söyledi ama serbest bırakılması konusunda bir pazarlık yürütülüp yürütülmediği hakkında açıklama yapmadı.
Mehmet Aksoy