04 Ekim 2009 00:00

SÖZ OLA TORBA DOLA

Arda Turan son yılların; ama özellikle de son günlerin yere ve göğe sığdırılamayan; nereye oturtulacağı da bilinemeyen; hangi yabancı; hem de büyük takımda oynatılacağına bir türlü karar verilemeyen...

Paylaş

Arda Turan son yılların; ama özellikle de son günlerin yere ve göğe sığdırılamayan; nereye oturtulacağı da bilinemeyen; hangi yabancı; hem de büyük takımda oynatılacağına bir türlü karar verilemeyen; dolayısıyla da çok konuşulan ayaktopçusu. Herkes onu konuşurken susup oturması daha bir yakışık alırdı; ama kendine göre kendine yakışanı yapmış ve o da kendisini konuşmuş.
“Aşırı milliyetçi bir insanım ama bazı gerçekler var…Eğer pasaportum başka olsaydı daha farklı olabilirdi” buyurmuş Arda oğlan. Şu açılım günlerinde basın yayın organları bu söze de bir açılım getirerek, “Türkiye Cumhuriyeti pasaportu yurt dışına gitmesini engelliyor” gibisinden bir özet yapmışlar okuyanların anlamayacağını düşünerek. Eğer böylesi bir engel olmasaymış, şimdi bir büyük yabancı takımda oynuyor olurmuş. Tek sorun bu olsaydı, pasaport değiştirilerek giderilirdi de, sonrasında özlenen değişiklik olur muydu bilinmez…
Arda, kendi anlatımına göre salt milliyetçi hiç değil, koyu milliyetçi de değil, sıkı milliyetçi de değil, bayağı bir milliyetçi de değil aşırı milliyetçi bir çizgi edinmiş kendine. Böylesine açık ve kesin konuştuğuna göre de aşırı olduğunun farkında. Ama aşırılığın iyi bir şey olmadığının farkında olup olmadığı açık değil o açık konuşmasında.
Milliyetçilik dediğin de pek çok kimsede bulunuyor az ya da çok. Kimisi turan ülküsünün peşinden giden milliyetçidir, kimisi vatan sevgisine bağlı milliyetçidir, kimisi birilerine duyduğu kin ve nefret sonucu milliyetçidir, kimisi çevre baskısıyla zorunlu milliyetçidir; kimisi de Atatürk’ün izinden giden ulusalcıdır. Yani, milliyetçiliği de türlü ve çeşitli yapıp “böl ve yönet” diye buyuranların ekmeğine yağ sürecek biçimde bir yol ve yön vermişiz kendimize. Görünen o ki Arda da bu çeşitlerden aşırı milliyetçiliği seçmiş kendine. Bu seçiminde de taşıdığı soyadının etkisinin olmuş olması olasılığı oldukça yüksek gibi görünüyor.
SORUN PASAPORTTA MI?
Arda, kendi boyundaki topçuların orada, burada, şurada oynadığını söylerken Türk olmaktan değil, Türkiye Cumhuriyeti pasaportu taşıyor olmaktan dertliydi kuşkusuz. Bu yakınmayı, ülke coğrafyasının güneydoğu bölgesinde doğmuş biri yapsaydı, bu açılım günlerinde aynı ilgisizliği, tepkisizliği ve sevgiyi görebilir miydi bilemiyorum; ama Arda bunların tümünü gördü. Hem de ayaktopu bilgelerini ikiye, üçe, dörde bölerek. Onların baktıkları açıdan söylediklerine bir şey eklemem benim bilgeliğimin dışında kalır. Çünkü, onlar T.C. pasaportuyla yurt dışında oynayabilen üç beş topçuya karşın böyle bir söz söyleyebilen aşırı milliyetçi Arda’nın milliyetçiliği ya da aşırılığı üzerinde değil, ayaklarının topla ilişkisi üzerinde yoğunlaştılar bilgelikleri gereği. Yani kafaya değil ayağa bakıp durdular.
Aslında sorunu T.C. pasaportunda değil aşırı milliyetçi kavramı içindeki Türk kafasında aramalıydı Arda. Beğenmediği pasaportla yurt dışına top tepiklemeye gidenlerden kısa sürede dönenlerle uzun süre kalanlar arasındaki ayrımı görebilseydi o ve destekçileri, pasaportun etkili olmadığını anlayabilirlerdi. Çünkü, gidilen yere toplumsal, eğitsel, ekinsel, midesel ve doğal olarak kişisel uyum söz konusudur. Kimi duygu ve düşüncelerin aşırılığıyla gidildiğinde bu tür uyum sağlamada yaşanan sorunlar gidip de dönüverenlerde açık olarak görülmüştür. Yani, oralarda top peşinde koşarken sütlü Nuriye, etli Huriye düşünülürse geri dönüş kaçınılmazdır. Ona pasaport ne yapsın?
Sözün içinde yatan, Türk asıllı olup da yabancı uyrukla yurt dışında top koşturan Arda boylarındaki topçular ise, onlar bu uyumu çoktan sağlamışlar. O derece ve öylesine sağlamışlar ki Arda’nın oynadığı takımda bile top oynamak istemiyorlar.
Varsayalım ki Arda pasaportunu değiştirdi ya da değiştirmedi de Brezilyalı olarak düştü yeşil alana. İşte o zaman bile yurt dışında oynayacağı ilk; belki de tek ülke yine Türkiye olurdu; ama takımı şimdiki takımı olmazdı. Hani bizim aşırı milliyetçiliğimizde yabancı hayranlığı; son yıllarda da sambacı düşkünlüğü ağır basıyor ya!.. Kaptan yine olurdu. Ama, yirmili yaşların daha başındayken ve geleceğini parasal olarak güvence altına alması gerekirken, önüne konan boş sözleşmeyi kesinlikle imzalamazdı. Kuşkusuz daha çok para kazanırdı. Altına at, kat, yat verilirdi. Pek çok avradı da kendisi bulurdu nasıl olsa.
Yani sorun pasaportta değil, kafada...
ÜSTÜN YILDIRIM
ÖNCEKİ HABER

ENSTANTANE

SONRAKİ HABER

Futbol taraftarını sömürme savaşı: Bilet fiyatları!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa