05 Ekim 2009 00:00

GÖZLEM

‘Kara liste’ son yıllarda çalışma yaşamının hemen her alanında sıkça kullanılan bir ifade haline geldi.

Paylaş

‘Kara liste’ son yıllarda çalışma yaşamının hemen her alanında sıkça kullanılan bir ifade haline geldi.
Hatta ‘kara listeye alınmak’ ifadesi neredeyse bir deyim olarak kullanılmaya başlandı desek, yanılmış olmayız.
Birileri herhangi bir nedenle bazı kişileri, kurumları ya da ülkeleri kara listeye alıyor ve bu şekilde söz konusu kişi, kurum ya da ülkeler, önceden belirlenmiş olan kural ya da uygulamalara uymaya zorlanıyorlar.
‘Kara listeye alınmak’ denilince dışlama, sindirme, ‘haddini bildirme’ ve bunun gibi disipline edici mekanizmalar ilk akla gelenler. Bu da söz konusu uygulamanın çoğunlukla yıldırma, cezalandırma ya da en azından ‘hizaya sokma’ amacı taşıdığını gösteriyor.
Bu durumu çalışma yaşamı içinde yaşanmış somut gelişmeler üzerinden açıklamak mümkün. Birden fazla fabrikanın bulunduğu yerlerde ya da organize sanayi bölgelerinde patronların kârını tehlikeye atacak her türlü girişim, işçilerin kara listeye alınması için yeterli.
Türkiye’de bugüne kadar işçilerin giriştikleri her sendikalaşma mücadelesinde ‘kara liste’ uygulaması ile karşılaşılmıştır.
Patronlardan gizli olarak yürütülen sendikalaşma mücadelesi belli bir aşamaya geldiğinde (işyerinde çoğunluk sağlandığında), daha Çalışma Bakanlığı’na başvuru aşamasında sendikalaşmayı engelleyici müdahaleler başlar. Patronun işyerindeki sendikalaşmaya ilk tepkisi, bir taraftan muhtemel yetkiyi düşürmek için işçileri sendikadan istifa ettirmek, diğer taraftan sendikalaşan işçilere öncülük edenleri hemen kapının önüne koymak olur.
Patronlar, sendikalaşma mücadelesine öncülük eden işçileri sadece işten atmakla kalmazlar.
Aynı zamanda onların isimlerini liste haline (işte o liste ‘kara liste’dir) getirerek, o işkolunda ya da fabrikanın olduğu bölgedeki diğer meslektaşlarını (kendi aralarındaki sınıf dayanışmasının bir gereği olarak) listedekileri işe almaması için uyarır. Bu durum içerik olarak, Fransız Devrimi öncesinde çeşitli nedenlerle çalışmayı bırakarak işini terk eden işçileri cezalandırmak için patronların işçilere uyguladığı şiddetten (o dönem sürekli işi bırakıp giden işçilerin kulakları kesiliyor, kesik kulaklı işçiler bu nedenle fabrika sahipleri tarafından işe alınmıyordu) farklı değil.
Türkiye’de çalışma yaşamında gündeme gelen ‘kara liste’ uygulamaları ile ilgili örnekleri çoğaltmak mümkün. Burada işçilerin ve sendikacıların dikkatlerinden kaçmaması gereken bazı noktalar var.
Patronlar, özellikle sendikaların sorunlara müdahalede zayıf olduğu, işsizliğin giderek derinleşen bir sorun haline geldiği dönemlerde bu tür hamleleri işçileri psikolojik olarak yıpratma ve sindirme aracı olarak yoğun şekilde kullanırlar.
Onların örgütlenmeye yönelik cesaretlerini kırarak tam bir psikolojik üstünlük sağlamaya çalışırlar. Bu öylesine bir durumdur ki, tek tek işçilerin zihninde patronların her yerde gözü kulağı olduğu, ondan habersiz hiçbir adım atılamayacağı inancı, işçilerin büyük bölümünün üzerinde tahminlerin de ötesinde bir etkiye sahiptir.
Bugün içinden geçilmekte olan tüm olumsuz şartlara rağmen, şu ya da bu düzeyde sendikalaşma mücadelesi verenler, şu anda direnişte olan tüm işçilerin “kara liste” ve benzeri uygulamalar karşısındaki direngen tutum sergileyebilmeleri hedeflerine ulaşmaya ne kadar inandıkları ile doğrudan bağlantılı. Bu inancın oluşmasıyla işçilerin, önce kendilerine sonra birbirlerine ve örgütlü mücadelelerine güvendiklerinde, patronların bu tür hamlelerini boşa çıkarmaları hiç de zor değil.
ERKAN AYDOĞANOĞLU
ÖNCEKİ HABER

ÖZGÜRCE

SONRAKİ HABER

Üniversitede baz istemiyoruz!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...